Her dışarı çıkışımda yüzleştiğim bir gerçek. Silivri'yi bizler için çekici kılan şeyler hızla yok oluyor. Şu haliyle evden adım dahi atmak istemezdim ama bazı mecburiyetlerden dolayı yürüyüşe çıkıyorum, göz kanatan manzaralar karşısında koşarak uzaklaşma isteği duyuyorum maalesef. Denizin mavisinin doğanın yeşili ile kucaklaştığı, beton mikserlerinin, hafriyat kamyonlarının olmadığı, sükûnet ve huzur dolu bir yerde doğa yürüyüşü yapmak için yıllık iznimi iple çekiyorum.
‘İstanbul'un Gelişen Yüzü' olarak parlatılmaya çalışılan güzide ilçemiz; aynı anda başlayan ve devam eden, akabinde başka kurumların altyapı çalışmaları için kazılan ve yeniden yapılan yolları, pıtrak gibi çoğalan inşaatları, kemikleşen Boğluca sorunu, restorasyonu başlatılana kadar en azından durumunu muhafaza eden tarihi Mimar Sinan Köprüsü'nün sözde onarım sürecinde harap bir halde makûs kaderine terk edilmesiyle şantiye görünümüne büründü.
On yıldan bu yana kentin dönüşüm sürecine yön vermek amacıyla ‘seçim vaadi' olarak planlanan lakin bir türlü uygulamaya geçirilemeyen mega projelerin odağındaki Silivri, en nihayetinde dev bir şantiyeye dönüştü, iyi mi?
***
Yollar böbrek taşı düşürmek veya beyin sarsıntısı geçirmek için birebir. Trafik deseniz düğüm olmuş, çözebilene aşk olsun. Mevcut otoparklar, artan araç sayısı karşısında gün gibi yetersiz kalıyor. Halkın otopark çilesinin bitirilmesi ve trafiğin rahatlatılması için efendim bundan yıllar yıllar önce ortaya atılan Otopark Projesi'nde bir arpa boyu yol alınamadı. Otopark hizmetinin hayat bulduğunu görmeye ömrümüz vefa eder mi bilinmez; bu yüzden en acilinden ‘Yeni Başlayanlar İçin Silivri Trafiğinde Otomobil Kullanma Rehberi” konulu bilgilendirme toplantısı düzenlenmeli, yetkililere duyurulur.
Sanki savaştan yeni çıkmışız da her yer harabeymiş gibi bütün ilçeyi aynı anda kazmaya başlayıp hizmet götürmeye çalışırken iyice yüzüne gözüne bulaştırıp bütün Silivrilileri haftalarca şantiye modunda yaşamaya mahkûm eden yöneticilik anlayışını tebrik etmeden geçmek istemedim!
Yıllardır şu kentin alt yapısı için harcanan paralarla yepyeni bir ülke kurulurdu yeminle…
***
Bir İtalyan mimarın “Türkler İstanbul'u 1453'te fethettiler ama hala yerleşemediler” dediği rivayet ediliyor. Rivayet doğru mudur yanlış mıdır bilmiyorum ama anlam olarak çok düşündürücü bir hakikati ihtiva ettiği konusunda sanıyorum hepimiz hemfikirizdir. İstanbul'un çekirdeği Silivri'mizde de görüyorsunuz durum farklı değil, bir türlü planlama ve altyapı ilişkisini rayına oturtamadılar… Şöyle bir iç huzuruyla kurulamıyoruz köşemize, hep diken üstündeyiz.
***
Velhasıl, Silivri'nin yüzü artık makyaj tutmuyor.
Tarım arazilerinin yeşiliyle böbürlenirken son yıllarda yaşadığı düzensiz inşaat furyasıyla betona dayalı ekonomik büyüme modelinin merkezine konuşlanan Silivri; çevre, kentsel imaj ve estetik değerler açısından telafisi güç bir tahribatın kurbanı oldu çıktı.
Sorun; kentsel planlama eylemlerinin bir bütün olarak ele alınmaması; günü kurtarmaya yönelik hamleler.
Silivri'nin nostaljik yazlık ruhunu taşıyan yerel kimliğinden hızla uzaklaşıp, kentsel planlamayla ilgili sorunların varlığına işaret eden yepyeni özellikler edinerek kendi kendine yabancılaştığını üzülerek görüyorum.
Mazisinde görkemli bir tarih barındıran bu güngörmüş semtin eski pırıltılı günlerine bir daha kavuşamayacağı kesin.
Bu gidişle çok değil, iki üç sene içinde kötü çocuk karizmasına sahip Betonyurt'a (!) yetişiriz.
Karamsarım, haksız mıyım?
***
Dönüşememenin sancısını derinden yaşarken, başarır da dönüşme sürecini tamamlarsa, Silivri'nin neye dönüşeceği konusu da ayrı bir merak uyandırıyor açıkçası.
• Kusursuz bir manzara eşliğinde Boğluca Deresi'nde sandallarla gezinti yapabileceğimiz, huzurlu ve keyifli vakit geçirebileceğimiz estetik ve işlevsel bir donatı alanına mı?
• Vaat edildiği gibi AR-GE faaliyetleriyle, inovasyonla, yerli üretim ve girişimcilikle öne çıkan, toplumsal refahı tüm kılcal damarlarında hissedebileceğimiz bir çekim merkezine mi?
Yoksa;
• Markalaşma söylemleriyle kültürel, sosyal, tarihi, doğal değerlerin yok edildiği bir kente mi?
• Alt yapı, ulaşım, trafik gibi öncelikli temel sorunlarını çözmeden tesis edilmeye çalışılan Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesine mi?
• Yeni bir rant bölgesine mi?
Böyleyse şayet, bırakın dağınık kalsın...