Dr.Cemal Kozanoğlu çocukluğumun Silivri'sinde tanıdığımız ve kolayca kendisine ulaşabildiğimiz önemli şahsiyetlerdendi. İlçede bulunan diğer devlet ricaline öyle şıp diye gidemezdiniz asla. Ama Belediye Başkanı ile Dr.Cemal insan tarafları hep ağır bastığı için randevusuz dibinde bitseniz de ses etmezlerdi gelenlere çoklukla. Hasta olduğumuzda sabahın körü veya gecenin yarısı demez dayanırdık rahmetlinin kapısına. Kimi de, ilçemizle ilgili öğreneceğimiz herhangi bir merak mevzuu olursa, arkadaşlarla aramızda iddialaşıp bağrışa çağrışa düşerdik yazıhanesinin koridoruna.
Bazan ise, ödevi ya da hastalığımızı bahane ederek varırdık huzuruna. İşte o an yüzümüze “Dersten mi kaytardınız ülen haylazlar” diye bakan gözlerinin istihzasında, başımızı önümüze eğip kaderimize razı olduğumuzu belli ederek sessizce beklerdik kararını masasının önünde. Bilirdi çünkü hastalık veya kendisine danışma bahanesiyle okulu kırmak için geldiğimizi. Gözlüklerinin üzerinden utancımızdan kıpkırmızı olmuş yüzümüze cin gibi bakıp kıs kıs gülerdi pek mahcup hallerimize rahmetli. Çocukluğumuza verip bizi kırıp dökmeden çözerdi meseleyi.
Öyle, çok keyif aldığı sahil turları vardı onun. Ta denizin dibine kadar sokulup alçalıp yükselen dalgalarla, ona göre kanat vuran martılara bir tenis maçı izleyicisi gibi başını sağa sola, bazen aşağı yukarı çevirerek uzun uzun bakardı. O uzun seyirlerde zannederim günün yorgunluğunu atmaya çalışır, muayeneye gelen hasta ve karamsar insanların anlattıklarının ruhuna yansıyan ağırlığından kurtulmayı isterdi. Sanki etrafındaki her şeye kendini kapamış, deniz, martı, çalkanıp duran tekneler.. arada bir vücudunu dümdüz çivi gibi edip suyun içindeki avına dalan balıkçınlar ile karabataklardan sahnelenen kapalı gişe bir oyuna kendini kaptırmış, hayran hayran izlerdi.
Belediye başkanlığına da aday olduğundan bahsedilirdi, fakat ben kendisini bir siyasi çalışmanın içinde hiç görmedim. Herhalde bizim yaş olarak çok daha küçük olduğumuz, hatırlayamayacağımız zamanlarda olsa gerektir. Çok ilginç kişilikti rahmetli. Meraklı, merhametli ve nevi şahsına münhasır bir adamdı. Silivri'de o dönem bulunan ekabirin tamamı içinde kendine has, onlara göre epey farklı.. şimdi durup düşündüğümdeyse çok sevimli, çok ayrıksı olduğunu fark ettiğim insanlardandı.
Bir de, zannederim ilçemizdeki tek doktordu. Kim bilir bize hoşgörülü davrandığına sebep belki de biz öyle biliyorduk. Koca bir ilçeyi, büyük küçük bütün yaşayanlarıyla içine sığdırabildiğine göre kalbi çok geniş bir adamdı anlayacağınız..
Silivri Belediyesi güzel bir vefa örneği göstererek onun “Her Yönüyle Silivri” adlı kitabını bastırıp hemşerilerimize hediye edecekmiş, çok mutlu oldum.
Ancak, Sayın Volkan Yılmaz'ın incelik gösterip davet ettiği anma programına Covit tedavisi nedeniyle karantinada olduğumdan katılamayacağım. İlçemin tarihiyle bağlarının güçlenmesi, Silivrililerin geçmişiyle doğru kaynaklar etrafında buluşması adına yapılan bu kıymetli çalışmadan ötürü Sayın Volkan Yılmaz'a ve kıymetli çalışma arkadaşlarına şükranlarımı ve teşekkürlerimi bildirir, kolaylıklar dilerim.
KRİPTO İNSANLAR!
Vah insanlar!
Başlarını çıkarlarının çukuruna gömmüş ey zavallı ölümlüler. Çarkları olduğu kapitalizmin değirmenine yüzyıllarca acı, gözyaşı ve oluk oluk kan taşıdılar.. vah insanlar!
Öyle anlatılmaz suçlar ve utançlarla işledi ki şimdiye değin bu düzen, gün geldi insan kanıyla dönen, insan eti öğüten sefil dümenin artık istisnasız herkesi tüketeceğinin ayırdına varmaya başladı beşer..
Daha durur mu kapitalist denen etoburlar! Değiştirmelilerdi artık onlarda yeme içme alışkanlıklarını ve beslenme düzenlerini biran önce.. eğer doymak isterlerse gönlünce.
Bundan böyle hiç kimse, gözünün önünde de işlense cinayetlerin, onulmaz yaraların, dayanılmaz acıların farkında olmamalı, kat'a duymamalıydı.
Büyük bir göç lâzımdı.!
Gönlünden göçmeliydi, o da olmazsa hayattan zorunlu tasfiyesi lazımdı herkesin. Soyutlanmalıydı soyluluk damarından bütün bütün her bir yaşayan!
İnsana davül mekânı unutturup, nüzhelü-z zamanı icad etmeliydiler.. ettiler!
Uzun zaman alsa da büyük bir kitle uyanışı başlamadan onun da yolunu buldular. Sonra, şükrettiler karanlık ruhlarına, şükrettiler karanlığın koruyucusu ebedi şeytana.
Artık aklından feragat ettirilen insan soyuna, ellerine verdikleri akıllı telefonlarla akla zarar işler yaptıracaklardı ama bundan ne şikayet edecek, ne de hiçbirinin umurunda olacaktı.
Kimse vaktini diğerine harcamayacak, kimse kimseyi düşünmeyecek, kimse başkasının derdini dert edinmeyecek, kimse elindeki cihazdan başını kaldırıp burnunun ucunu göremeyecek (yürürken direğe, kimi araç kullanırken sağa sola çarpacak),kimse diğerinin kıymetini bilmeyecek.. Ve kıyamet kopsa kıyafetini, ortalığı bok götürse necasetini düşünüyor olacak cümlesi!
E daha güzeli nasıl olsun, var mı bundan ötesi! Dünya gerçeklikten koptu, gayrı yaşasın gerçek ötesi..
Şu yazıyı ölüm ölüm yazan gibi huzursuz solcuları da “büyümeyi, gelişmeyi, refahı istemiyorlar” diye hedefe oturtursan iş tamamdır hakkıyla.
Sihirli bir düzen lâzımdı buldular!
Onun içine çektikleri herkesi gerçekliğinden, kişiliğinden, hakiki varlığından koparmayı şimdilik başardılar! Sanal medyayla, gittikçe fakirleşen kitlelere sınırsız, bitimsiz sanal zenginlikler pompaladılar. Ardınca, kirini ve kibrini unutturmak, sahibi olmanın sahte mutluluğunu tattırmak için sanal parayı icat ettiler.
Yakındır, tekmil araçlarını sundukları kripto dünyanın da müjdesini vermeleri!
Uyanın, içine doğduğumuz dünyayı çalıyor, olmayan bir arzın sahte yaşamını ittirmeye çalışıyorlar hepimize! Açın gözünüzün kepengini, usunuzun kilidini.. görün para sanal, medya sanal, dostluklar sanal, aşklar sanal, yakınlıklar sanal, uzaklıklar sanal, rüzgâr-yağmur-güneş-deniz-orman-toprak sanal.
Uyanın artık, kapitalizm hem acımasız hem kriminal.. uyanın kripto insanlar!