Zaman akıyor.

Gecenin karanlık elleri dolduruyor hayatın boşluklarını. Birazdan üşümesinler diye birbirine sokulmuş evlerin tüm ışıkları sönecek ve kasabanın dar sokakları gölgelere kalacak.

Suya düşen bir taş.

Görünmeyen kanatların çıkardığı sesler.

Sahilde yürüyen kadının kuma hapsolmuş ayak izleri.

Gözyaşlarından dar patika.

Yakamozdan kral yolu.

Prensesin öptüğü kurbağa.

İstiridyelerden çocuk masalı…

Uzakta bir köpek havlayacak ve “köy yakın” diye geçireceğim içimden. Hangi kitapta hangi kahraman söylemişti bunu?

Susar da uyanırsın diye bir bardak su bırakacaksın başucuna.

Annenin tee yıllar önce öğrettiği duayı okuyacaksın başını yastığa koymadan önce.

Odanın beyaz tavanına gülümseyeceksin.

Tavan da sana.

Bilinmezliğe şaşıracaksın

Bilinmezlik de sana.

Sadece yaşayanlarının sahiplendiği gecekondu mahallesinde kartondan bir kuytuda uyu bu gece?

Yok yok, ormanın içerisinde tahta bir kulübede, hem şırıl şırıl bir dere akıyor yanından, ninni gibi gelir, bilirsin.

Deniz kenarı bir hanede dalgaların sesi ile uyumak da ayrı güzel. Yaz olsaydı gece çırılçıplak denize de girerdin, kim görecek?

Bilmem kaç rakımlı bir tepede iliği kemiğine yapışmış hâkî bir matın üzerinde içine naylon diktirdiğin pançoyu yorgan yapmışsın. Gözlerin gökyüzünde evde sıcak yatağında olduğunu düşlüyorsun… Akan zamanda şu an evdesin oysa!

Karlı bir dağın zirvesine tırmanırken mola yerinde turuncu renkli çadırına saklanmışsın tepe lambasının ışığında kitap okumaya çalışıyor, uyku tulumunun içinde dalıyorsun öyle. Tepe lambasının pili bitiyor, kitap elinden düşüyor.

Denizden yeni çıkmışsın çakıl taşlarının üzerine sırt üstü atıyorsun kendini, için geçmiş… O rehaveti, o boş vermişliği sen bilmeyeceksin de kim bilecek?

Teknedesin, martıların sesini dinlerken kıvrılıyorsun, rahat ol horlamaya başladığında arkadaşlar dürtecekler seni.

Yarın final var diye sabahladığın bir gece, ya uyanamazsan? Ya geç kalırsan?

Başın masaya düşmüş farkında olmadan kahveyi dökmüşsün…Uyku tutmasın diye balkona çıkıyorsun. Bitse şu okul artık. Ne olacaksa olsa.

Akan zamanda, şu an ne olacaksa olmuş oysa!

Bayramlıkların ütülü, yarın giyeceğin kırmızı ayakkabıların yanında, mutlusun.

Herkesin var olduğu bir zamandasın ve hepsinin birer birer silineceğini bilmiyor, düşünmüyorsun henüz.

Nerede yatarsan yat, nerede uyursan uyu sabah oluyor.

Gün ne kadar aydınlık, sen ne kadar farkında olsan da gece!

Her gün sıfırdan başlıyorum demişti balıkçı. Yıldız kaymış da dileğim olmuş gibi hissetmiştim.

Özeti budur diye geçirmiştim içimden.

İçimdeki mumları üflemiştim.

Yarın yeni bir sabah mı?

Yarın geçmişte yaşadığın fakat unuttuğun bir sabah mı?

Yarın kaç yaşına uyanacak, kaç yaşında olacaksın?

İşe mi gideceksin, okula mı?

Tamam tamam parka kim götürsün seni?

 

Zaman akıyor sen geçiyorsun.

Çok daha önce de geçip gitmiştin oysa.

“Yattım sağıma, döndüm soluma…”

YORUM YAP