2022 Dünya Kupası 20 Kasım'da Katarın başkenti Doha'da başladı. Birbirinden çekişmeli maçlar oynanıyor. Şampiyonun kim olacağının büyük merakla beklendiği Dünyanın en büyük spor organizasyonunda 32 ülke kupayı evine götürmek için kıyasıya mücadele ediyor. 32 ülkenin katıldığı son Dünya Kupası olduğunu da hatırlatmakta fayda var keza 2026 yılında düzenlenecek bir sonraki Dünya kupasında artık 48 takım yarışacak.
Ev sahibi Katar bu büyük organizasyon için 30 Milyar Dolar harcamış durumda. Yapılan hesaplamalara göre bu organizasyondan kasasına 5 Milyar dolar girecek. Kaba taslak gider 30 Milyar Dolar gelirse 5 Milyar Dolar. Tam da bu noktada aradaki rakamsal uçuruma dikkatlerinizi çekmek isterim. Parasal boyutta gelirle gider arasında bu kadar fark söz konusuyken Katar devleti sizce bu işe neden girdi? Katar devlet yetkililerinin deli olmadığını düşünürsek böylesine dev bir yatırımı neden yaptı? Yanıtlayalım…
Bu işe girmesinin arkasında şüphesiz tıpkı diğer Dünya Kupasını organize eden diğer ülkelerde olduğu gibi ülkenin prestiji konusu yatıyor. Bu sayede dünya genelinde Katarı tanımayan ülke kalmayacak. Yüzölçümü (11 571 km2) Konya'dan (38 873 m2) bile küçük olan bir ülkeyi dünyaya kendilerini çok iyi tanıtmış olacaklar. Aslına bakarsanız Katarlı yetkililerin ülkelerini tanıtmanın yanı sıra böylesine büyük bir organizasyona ev sahipliği yapmalarının en önemli sebebi ait oldukları dine hizmet etmek. 4 seneden fazladır Dünya Kupasına hazırlanıyorlar. Yukarıda bahsettiğim meblağla Katarı baştan inşa ettiler desek yanlış söylemiş olmayız. Bu inşa surecinde de insan hakları ihlalleriyle de dünya kamuoyundan düşmediler. Yaşanan bu insan hakları ihlalleri karşısında FİFA Başkanı Dünya Kupası öncesinde kendisine yöneltilen soruya cevaben Avrupa basınına resmen “Siz önce aynaya dönüp kendi yaptıklarınıza bakın” diyerek Avrupa'yı iki yüzlülükle suçladı.
Gelelim işin dini boyutuna.
Öncelikle Katar Devleti İslamofobi'nin tavan yaptığı ülkelerin futbol takımlarını ve taraftarlarını ülkesinde misafir ederek İslam'ı ve İslam'ın değerlerini tüm katılımcılara tanıtıyorlar. Açılış seremonisi bu işin en güzel başlangıç noktasıydı. İzlemeyenler için hatırlatalım. Öncelikle görsel açıdan müthiş bir açılış seremonisi hazırlamışlar. Açılış töreninde tüm dünyaya mesajı belki de Dünya kupasının tarihindeki en önemli mesajı kutsal kitabımızdan Hucurat suresinin 13. ayetiyle verdiler: "Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık..” diyerek insanlar arasındaki önyargıları yok edip kardeşçe yaşamaya yönelik dünyaya verilebilecek müthiş bir mesaj bence. Bu mesajın yanı sıra kupa organizasyonu süresi boyunca dinimizi yakından tanımaya yönelik yapılan çalışmalar arasında ülkeye gelen taraftarların görebileceği şekilde hemen hemen her yere farklı dillerde kutsal kitabımızdan hadisler asmaları yer alıyor. Bu çalışma haricinde de her ne kadar bazı taraftarlar arasında büyük tepki çekse de dünya kupasının vazgeçilmezi olan içki içmeyi dünya kupası boyunca statlarda yasakladılar. Tamamıyla de yasaklanmamakla birlikte içmek isteyen taraftarlar yine belli noktalarda içkilerini içebiliyorlar. Bu sayede de tüm dünyaya İslam Dininin aslında yasakçı bir zihniyet olmadığını da göstermiş oldular. Keza içki yasağını FİFA Başkanına sorduklarında bunun bir ilk olmadığını, İslam dünyasıyla bağdaştırılmaması gerektiğini vurgulayarak daha önce Avrupa'da yapılan büyük organizasyonlarda da bazı ülkeler tarafından taşkınlıkların ve yaşanabilecek olası kavgaların önüne geçmek için bu tür yasakların koyulduğunu hatırlattı. Dinimizi tanıtmaya yönelik başka bir uygulamadan bahsetmek gerekirse o da Qr kod uygulamasıyla Kuranı Kerimi farklı dillerde katılımcıların ilgisine ve beğenisine sunmak oldu. Bu sayede de misafirlerin dinimizi daha yakından tanıyarak İslamofobi'ye karşı olan ön yargılarını yıkmaları için bir zemin hazırlanmış oldu. Bu açıdan bakıldığında İslam'ı tanıtmak için eşsiz bir fırsat aslında ki Katar Devleti bunu sonuna kadar kullanıyor. Öte yandan organizasyon başlamadan bazı ülkelerde Dünya Kupasının İslam ülkesinde yapılması protesto edildiğini söylemeden geçemeyeceğim. Fransa'da yayınlanan bir dergide örneğin Katar milli takımı oyuncuları ellerinde silah ve roket taşıyan futbolcular tasvir edildi. 1 oyuncuya da patlayıcı kemer bağlanmıştı. Onun yanında duran 5 futbolcuysa mavi cübbeliydi. Fransa dışında Almanya Dışişleri Bakanı Feaser kupanın Katar'da yapılmasını eleştirdi. Hollanda Milli Takım Teknik Direktörü Gaal ise Dünya Kupasının Katara verilmesinin gerçek nedeninin para ve ticari çıkarlar nedeniyle olduğunu vurgulayan açıklamalarda bulundu. Bu açıdan bakıldığında günden güne Avrupa kıtasında artan İslamofobi yani İslam korkusu Dünya Kupası başlamadan bile bu açıklama ve protestolarla daha da yayılmaya yönelik adımlar olduğunu söylemek mümkün.
İnsan hakları ihlalleri, taraftarların güvenliği ve stadyumların çevreye uygun yapılmadığı tartışmaların yaşandığı atmosferde: FİFA aldığı karardan geri adım atmadı ve futbolu daha küresel hale getirmek istediklerini, daha fazla ülkede yeni taraftarlara ulaşma arzusu taşıdıklarını söyleyerek organizasyonu Katar'dan almadı. İşin diğer boyutu yani İslam düşmanlığının zirve yaptığı döneme denk gelmesi açısından değerlendirdiğimizde İslam'ı ve değerlerini daha yakından tanıtma boyutundaysa Dünya Kupasının Katar'da yapılması eşsiz bir fırsat bence. Yukarıda da birkaç kez vurguladığım üzere Katar bu fırsatı çok iyi değerlendiriyor. Bu etkinin meyvelerini ise Dünya Kupası bitince alacağımıza inanıyorum. Keza basına yansıdığı kadarıyla Dünya Kupası sırasında İslam'ı seçen taraftarlar var. İslamiyet ve İslam medeniyeti özelinde ön yargıların kırılmaya başladığını az da olsa görmek güzel. Ufak çaplı etkisini görmenin yanı sıra etkisinin boyutunun nereye ulaşacağını zaman içinde hep birlikte göreceğiz. Umarım biz Müslümanlara karşı olan fobiler hobiye döner ve “Müslüman eşittir terörist” algısı başta Avrupa olmak üzere Amerika ve dünyanın geri kalan ülkelerinde kırılmaya başlar. Önyargı duvarının kırılmasına futbolun vesile olması dileğiyle...