Arz ve talebi belirleyen unsurları hepimiz az çok biliriz. Korkmayın iktisat dersi vermeyeceğim. Dersi geçecek kadar öğrendim okulda. Büyük ölçüde ezberlediğim şeyleri de unuttum sonraki süreçte. Bakıyorum da eskiden bizim yerel basın piyasasında eleştirenler çoğunluktaydı; özellikle belediye yönetimini. Herkes saldırınca bendeki dizginlenemeyen acıma duygusunun önüne geçemedim, geçmek de istemedim. Son günlerini yaşayan hastaya ölmeden önce iyi davranma zorunluluğunu hissedersiniz ya öyle bir şeydi içinde bulunduğum durum. Ama ‘hasta'nın ‘ölmeye' değil ‘öldürmeye' niyetli olduğunu görünce bazı şeylerin değişmesi gerektiği dank etti. Kolay verdiğim bir karar değildi ama uygulama aşamasında acayip zevk alacağım kesin!
Neyse gelelim sadede… Belki de 1,5 yıl sonra yerel seçim olacak. Peki bizim elimizde ne var?
Ak Parti İlçe Başkanı Metin Karakaş, Özcan Işıklar'a benzediğinin söylenmesini kendisine en büyük hakaret sayıyor. Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar'ın en nefret ettiği şey Metin Karakaş ile kıyaslanmak.
Birbirlerine ne kadar benzediklerini anlatmaya çalışacağım bugün, becerebildiğim ölçülerde…
Güç tutkusu, ikinci adam konumundan sıyrılma arzusu, Silivri'yi yönetme hedefi ve çalışkanlık… Bakın ne kadar belirgin ortak noktaları var. Biri daha az kitap okurmuş, diğeri daha az camiye gidermiş, biri hayır derken bile kendini sevdirirken, diğeri evet derken bile nefret ettirirmiş, birinin yalanı bile kabulken diğerinin gerçeği iticiymiş, biri sadakate önem verirken diğerinin etrafını ihanet kaplamış… Bunlar da önemli ama belirleyici özellikler değil…
Hangisi hangisi mi? O kadar da kör göze parmak sokmanın alemi yok! Henüz yok! Her şeyin bir vakti, zamanı var!
Artık kim üzülür, kim kırılır diye düşünmeden aklımdan geçenleri olduğu gibi aktarma özgürlüğünü yaşıyorum. Başkasının kurallarına göre yaşamak, hayat değil! Bu şekilde de kimseye iyilik yapmayın. Karşılığını beklerken çok hayal kırıklığı ve kötülük yaşarsınız. Kötü olun demiyorum sadece siz siz olun.
Bir yerde okumuştum, başarı kazanırken düşmanlarınızın çoğalması kaçınılmazmış. Bu kıstası yerele indirgediğimizde Ak Parti'yi Silivri'de 1. Parti yapan
Metin Karakaş'ın elinde kalanlara mutlaka bakmak gerek. Genel seçim başarısından önce yeri daha sağlamdı. Hatta genel seçim başarısını kongre ile taçlandırdı derken, tahtı daha da şiddetli sallanmaya başladı. Karakaş'ın önünde duran en büyük engel ‘yerli-yabancı' kriteri. Bunu körükleyenlere baktığınızda çoğunluğun Karakaş ile aynı niteliğe sahip oluşunu görüyorsunuz. Karakaş bizzat bu engeli kendi içinde aşamadı orası ayrı mesele. İnsan korkuları ve eksiklikleriyle önce kendi özleşmeli. Üzerine üzerine gitmeli ki bir başkasının bunu yaparken canını acıtmasına imkan bırakmamalı.
Hüseyin Turan'a bu şehirde garezi olması gereken insanların başında geliyor olmam gerek belki ama hiç öyle hissetmiyorum. Ne yaptıklarını unuttum ne de bunlarla ilgili kendisine öfke veya kin besliyorum. Aksine iyi olmasını canı gönülden istiyorum. Ama Ak Parti'den belediye başkan adaylık meselesine gelince önceliği hatalarına versem bile hak ve hukuk açısından bunun Karakaş'a tanınması gereken bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Kazanır mı, kaybeder mi bunu kesin olarak söylemek çok zor ama bu kadar emeğin ve çabanın ardından başka türlüsü içime sinmiyor. Tabi siyaset öyle şeyleri öyle bir hız ve şekilde sindiriyor ki; Karakaş'ın yerine bir başkasının gelmesi çok kolay.
İnsanların hak ve hukukunu gözetmeyen bir yapının, toplumsal olanı yerine getireceğini düşünmek çok zor. Adında ‘adalet' kelimesi geçen bir siyasi yapıdan bu konuda çok şey bekliyor olabilirim.
Gelelim ilçemizin güzide Belediye Başkanı Özcan Işıklar'a… Üçüncü yılın ardından tam da ‘halk beni daha iyi anladı, yaptıklarım daha geniş kesimlerce kabul görüyor” söylemlerine inanmaya başlamıştım ki, yitirdiği özgüven bütün maskesini düşürdü. Halk yaptıklarından geçmişe nazaran daha çok memnun olsa bile Işıklar, ne durumda olduğunu biliyor ve bildikleri belli ki hiç de hoşuna giden şeyler değil. Biri bana "kitap okumuyorsun” dese güler geçerim. Ama "saçın çok kötü olmuş” dese içime öküz oturur. Çünkü kötü olduğunu biliyorum! (Demet senle ilgisi yok, yakma evresinden söz ediyorum.)
Işıklar sinirli, asabi, anlayışsız çünkü Belediye Başkanımız mutsuz! Yüzüne bakınca insan düşünüyor neyin hayal kırıklığı bu? Giderek daha nadir yüzünü gülümsemesi aydınlatıyor… İçinden gelmeyen şeyler yapmanın zorlaması her halinden belli. Silivri'yi yönetmek üzerine kendisine verilen yetki ile her Silivriliye hükmetme hakkını kendinde görüyor. Benim verdiğim oyla bana ne yapabilirsin ki Sayın Belediye Başkanı? Hiç! Kocaman bir hiç. Benim verdiklerimle bana hiç bir şey yapamazsın. Silivri'den aldıklarınla çok şey yapabilirsin en iyisinden en kötüsüne kadar. Geniş bir yelpaze var önünde… Hesabını ve karşılığını vermek suretiyle...
***
İnsan kendisini derinden etkileyen bir olayla karşı karşıya kaldığında kafasının içindeki duygu ve aklın sesi tartışmaya başlar. Sokakta, evde, uyumaya, uyanmaya, işinizi, yürüyüşünüzü yapmaya çalışırken bu tartışma hep sürer bir türlü kesemezsiniz sesini. Taa ki sorunu çözene kadar. Duygularınızla hareket edip sevimsiz bir durumda bulduysanız kendinizi aklın sesi gür gelir, duyguların sesi çok az çıkar. Duyguların tesir alanı yüreğindir. Her hata ve çıkmazda cız eder, bir sancı karnınızın içini kaplar.
Böyle büyürüz, olgunlaşırız, hayatla mücadele ederiz.
Söyleyecek çok aynı zamanda az şey kaldı geriye…
İyi ve kötü yönleri ve günleriyle onlar Silivri'nin ‘kahramanları'… Ne durumda olduklarının anlaşılması zor ama bunun farkında olsanız bile hoş görülemeyecek icraatları var. Benim ise artık kimseyi memnun etme istek ve niyetim yok.