Ebeveynliğe geçiş süreci, çiftin çocuk sahibi olmaya karar vermesiyle başlayıp ilk çocuğun aileye girmesinden sonraya kadar uzanan ve sınırları net bir şekilde belli olmayan bir süreç. Ebeveynliğe geçiş sürecindeki partnerler, uyum yeteneklerine göre bu süreçte olumlu ve olumsuz değişimler yaşayabiliyorlar. Çocuğun nasıl yetiştirileceği konusundaki beklentiler ve fikir ayrılıkları ya da evlilik konusundaki tartışmaların artması gibi durumlar partnerlerin ilişki memnuniyetlerinin ebeveyn olmaya karar vermeden önceki sürece göre azalmasına sebep olabiliyor.
Ebeveynliğe geçiş sürecindeki farklı ebeveyn gruplarında, çeşitli sebeplerle ilişki memnuniyetinde değişimler yaşanabiliyor. Örneğin; evlenmemiş partnerlerin çocuk sahibi olmasının tabu olarak karşılanmadığı toplumlarda çocuk sahibi olmanın ardından ilişkilerin stabil kalma oranları, evli olan ve evli olmayan partnerler için aynı oluyor. Diğer taraftan, evlilik dışı ilişkilerin tabu olarak görüldüğü toplumlarda evli olmayan babaların ilişkiye dair adanmışlık ve güven duygularının çocuğun doğumuyla beraber azaldığı görülüyor. Bir başka fark da evlat edinerek çocuk sahibi olan ve biyolojik yollardan çocuk sahibi olan partnerler arasında görülebiliyor. Ebeveynliğe geçiş süreçlerini evlat edinme yöntemiyle yaşayan çiftlerin, biyolojik yöntemlerle çocuk sahibi olan çiftlere kıyasla ilişki memnuniyetlerinde daha az bir düşüş olduğu ve daha az anlaşmazlık yaşadıkları görülüyor.
Ebeveynliğe geçiş sürecinde ilişki memnuniyetini etkileyen bu kadar faktör varken ilişkinin sağlam kalmasını sağlayan faktörler de tabii ki yok değil. Bu süreçte ilişki memnuniyetini korumaya yarayan faktörlerin başında partnerlerin birbirlerine yakınlığı ve birbirlerini takdir ediyor oluşları geliyor. Bir ilişkide yakınlık ve takdir duyguları ne kadar sık ifade ediliyorsa ilişki o kadar sağlam görülüyor. İlişki memnuniyetini koruyan bir diğer faktör ise partnerlerin zihinsel olarak birbirlerine ve ilişkilerine ayırdıkları alan ve diğer partner tarafından bu alanın varlığının görülüyor ve kabul ediliyor oluşu. Partnerlerin, birbirlerine ve ilişkilerine dair farkındalığı arttıkça ilişki memnuniyetleri de ebeveynliğe geçiş süreci boyunca korunmuş oluyor. Bu iki faktör birbirleriyle uyumlu bir şekilde de çalışabiliyor. Örneğin; eşlerden biri ötekinin içinde bulunduğu stres verici bir durumun farkına vardığı zaman bu durumu çözmek için yakınlık ya da takdir göstermeyi kullanabiliyor.
İlişki memnuniyetini korurken yapılması gereken davranışlar olduğu gibi kaçınılması gereken faktörler de var. Evliliğe dair hayal kırıklıklarından doğan eleştiri ve olumsuz ifadeler, ilişki için oldukça yıpratıcı olabiliyor. İlişkide var olan sorunların, suçlayıcı bir şekilde dile getirilmesiyse partnerlerin ilişkilerinin kendi kontrollerinden çıkmış olabileceği inancını yansıtıyor. Tüm bunlar, ebeveynliğe geçiş sürecinin, büyük bir değişim süreci olmasından kaynaklı incinebilir yapısını gün yüzüne çıkarıyor.Son olarak, ebeveynliğe geçiş sürecindeki partnerlere hayatlarını birçok yönden değiştirecek böyle bir süreçte partnerlik ilişkilerinde iniş çıkışların ve yeni tartışma noktalarının ortaya çıkıyor oluşunun normal olduğu hatırlanılmalıdır.