Eczacılarda seçim heyecanı

Eczacılarda seçim heyecanı

20.09.2017 14:48:11

Çağdaş Eczacıların Birliği olarak A.Semih Güngör'ün Başkan adaylığında Yönetiminde Genel Sekreter Adayı olarak yer alan Semih Ayeş ile İstanbul Eczacı Odasının 24 Eylül Pazar günü Nişantaşı Nuri Akın Anadolu Lisesi'nde gerçekleştirilecek genel kurul ve önemini konuştuk. Ayeş, “Bu mesleği geliştirmek bizim elimizde. Kendi içimizdeki kavga ve çekişmelerle bir adım ileriye gidemeyiz tam tersine meslek elden gider, A101'lere, BİM'lere düşecek konuma getiririz. Bunu engellemek için gelin hep birlikte mesleğe sahip çıkalım, birlikte başaralım diyorum” derken Çağdaş Eczacıların Birliği için destek talep etti.

“İstanbul'un direnen, hakkını aramasını bilen, mücadele eden eczacıları; bizleri destekleyin, hep beraber başaralım” diyen Ayeş, Çağdaş Eczacıların Birliği ve Başkan Adayı A.Semih Güngör için destek istedi.
“Eczacılık mesleği yok edilemez, gelecek bizimdir, gelin hep beraber başaralım” çağrısında bulunan Ayeş, kavga etmeden mücadele eden bir yönetim anlayışı benimseyeceklerini belirtti.
İstanbul Eczacı Odası'nın genel kurul sürecini Ayeş, Başkan Adayı A. Semih Güngör birlikteliğini anlatarak şöyle değerlendirdi: “Çağdaş Eczacıların Birliği adlı sivil toplum örgütümüzün bir kolundayız. Başkan adayımız Ahmet Semih Güngör. Daha önce iki dönem genel sekreterlik, üç dönem de Eczacı Odası Başkanlığı yapan bir büyüğümüzdür kendisi. Geçen sene Silivri'de Akılcı İlaç Kullanımı ile ilgili bir konferans vermiştik. Oraya gelmişti akabinde diyaloglarımız ilerledikçe kendisinden böyle bir teklif geldi. Onunla birlikte Genel Sekreterlik makamında görev almak isteyip istemeyeceğimi sordu. Ben de keyifle kabul ettim.

“ODA YÖNETİMİ KÖTÜ İŞLER YAPMAMIŞTIR AMA İLETİŞİM PROBLEMİMİZ OLMUŞTUR”
Odanın da Bölge Temsilcisiyim aynı zamanda. Aslında her şey iletişimsizliklerimizden kaynaklanıyor. Oda yönetimi kötü işler yapmamıştır evet ama hakikaten iletişim problemimiz olmuştur. Tam mutabakatla açılış kapanış saatleri için tüm eczanelerin imza verdiği İstanbul'un tek ilçesi Silivri'dir. Onun dışında her yerde bir kavga çıkmıştır. Bizde anlaşma sağlandı ama Oda yine arkamızda yoktu. Ben ve eczacı Gözde Hanım tek tek eczanelere giderek, saatlerce dil döktük. Yönetici olmak, elini taşın altına koymak, sorumluluk almak demektir. İmza vermeyen tek bir eczane kalmıştı, Odayı aradım, “Sayın yöneticim, 45 eczaneden 44'ü onay verdi, 1 tanesi imza vermiyor, ne yapalım?” diye sordum. “Olmaz” dedi. Bu mantığa bakarsak muhalefetin tek bir itirazıyla Başbakanın makamından inmesi lazım. Ona rağmen tekrar eczacıma gittik, ikna ettik ve sonuç aldık.
Oda yönetimi, açılış kapanış saati için internet ortamında bir anket yaptı. Birincisi, hiçbir Oda yönetimi kendi başına açılış kapanış saatini belirleyemez. Böyle bir kararı ancak mülki amirimiz Valilikten onay alarak ve diğer kurumlarla (SSK, Sağlık Bakanlığı vs.) konsorsiyum oluşturarak alabilir. Yoksa ben yaptım oldu dersen, olmaz. Ben bu ‘görüş kararını' aldım Kaymakam Beye ve İlçe Sağlık Müdürlüğümüze gittim hatta Belediye Başkanımıza çıktım. İstanbul içerisinde yapmış oldukları anket Valilik tarafından kabul görmedi.
Bir diğer konu; 15 Temmuz sürecinden sonra İstanbul Eczacı Odası'nın bir açıklaması oldu. Beyanata baktığımız zaman, siyasi içerik içeriyor. Bakın ben siyasetçiyim ama Oda yönetimine veya sivil toplum örgütlerine girdiğiniz andan itibaren bulunmuş olduğunuz etnik kimliği bir kenara bırakmak zorundayız. Oda yönetiminin içinde Milliyetçi Hareket Partili, Adalet ve Kalkınma Partili, Cumhuriyet Halk Partili ya da apolitik insanlar var. Bu ciddi bir tepki oluşturmuştur. Eğer ki bir görüşü savunuyorsanız, bir açıklama yapacaksanız kendi kişisel sosyal medya hesabınızdan yaparsınız ama Odayı buna alet edemezsiniz. Zaten bunlardan dolayı karşı çıktık biz.
“Ben yaptım”lardan rahatsızlık duyuyorum. Hayır, sen yapmadın, biz seni oraya zaten yapman için seçtik. Yapmayacaksan veya bunu ikide bir bizim başımıza kakacaksan orada durmanın bizim açımızdan pek bir anlamı yok. Bu gibi sebeplerden dolayı Ahmet Semih Güngör'le yollarımız kesişti ve ciddi anlamda iyi bir ekip kurduk.

“ASIL AMACIMIZ DA TÜRK ECZACILAR BİRLİĞİNİ DEĞİŞTİRMEKTİR”
Her görüşten temsili bir arkadaş aldık. Asıl amacımız da Türk Eczacılar Birliğini değiştirmektir. Çünkü Türk Eczacılar Birliğinin şu anki süreçte bulunduğu yerde sürekli kavga ederek sonuç elde edemeyiz ya da biz her 31 Mart akşamı sözleşme imzalayacak mıyız, imzalamayacak mıyızın korkusuyla devam edemeyiz. Biz bunları anlatıyoruz ama bize her 31 Mart akşamı aslında alınan kararların çok daha iyi olduğu, buna sevinmemiz gerektiği anlatılıyor. Bunun Türkçe tabiri ölümü gösterip sıtmaya razı etmek.

“ECZACI ECZANESİNDE ACABALARLA UĞRAŞMASIN”
Yeter artık. 31 Mart akşamı sözleşmemiz yapıldı. 1 Nisan sabahı kalkarsınız Türk Eczacılar Birliği olarak, Sosyal Güvenlik, Sağlık Bakanlığı ve ilgili kurumların hepsiyle birlikte oturur bir çalıştay hazırlarsınız. Bir sene boyunca kavga edin, çay için ama bu süreç 31 Mart akşamına kadar kalmasın. Eczacı eczanesinde acabalarla uğraşmasın. Bunlar için Türk Eczacılar Birliğinin değişmesi lazım.

“İSTANBUL ECZACI ODASI SEÇİMİ ÇOK BÜYÜK ÖNEM ARZ ETMEKTE”
Şu anda İstanbul Eczacı Odası seçimi çok büyük önem arz etmekte. Ankara, Osmaniye seçimleri oldu ve gelinen noktada mevcut Türk Eczacılar Birliği merkez heyeti kuruluna bir tepkinin olduğu zaten tabandan belli oluyor. İktidar kim olursa olsun inanın fark etmiyor, bunu tek bir vücuda dönüştürürsek daha uzlaşı içerisinde bu noktalara ulaşabileceğiz ya da eczacılığı eski standardına yakışır bir hale getireceğiz. Son zamanlarda eczaneler kundaklanmaya başladı. Her şeyden önce bir can güvenliği tehlikesi baş gösterdi. Esenyurt'taki arkadaşlarım kepengi 23.00'da kapattıklarını söylüyorlar. Ben Silivri'de yaşıyorum, kepenk kapatmıyorum. Hiçbir meslektaşım kepenk kapatmıyor, çok rahatız biz ama günü geldiğinde kapatmak zorunda kalabiliriz. Bunun için İçişleri Bakanlığında bir norm hazırlanması lazım. Güvenlik açısından bir standardizasyona ihtiyaç var. Bu standardizasyonu sağlayamazsak birçok meslektaşımızın hayati tehlikesi devam edecek demektir.

“ECZACI ÖNLÜĞÜNÜN HAKKINI ALAMAZ DURUMA GELDİ”
Yeni yönetim için en önemlisi meslek hakkı. Dünya Sağlık Örgütünden uyarlanan bazı normalar var. Bu normları devlet uygularken bizim giderlerimiz artmakta. Eczacı önlüğünün hakkını alamaz duruma geldi. İstanbul'da 10 bin tane eczaneden 6 bini serbest eczanedir, bunun yüzde 40'ı şu anda can çekişiyor. Meslek hakkı olmadığı için artık döndüremiyorlar. Hükümetle oturup, konuşacağız, kutu başına hak isteyeceğiz. Bizim birinci, ikinci ve üçüncü kademe dediğimiz ilaçlardan birincisi 0 ile 100 TL arasındaki olan ilaçlardır. Bunu öyle bir norma getirelim ki, zam yapılacağı zaman %3 yapılmasın çünkü kurtarmıyor artık. Bunun yerine kutu başı hak belirlensin (20-30 kuruş gibi), eczacı bununla birlikte eczanedeki döngüsünü daha da artırtılabilir hale getirsin. Bu en önemlilerinden bir tanesi.
Diğer 200 TL ve 200 TL üzerindeki ilaçlarda yine yüzde 3 zammını yapsın, o zaten her eczanede çok fazla gitmez ve 200 TL üzerinde çok fazla ilaç yoktur zaten. Genelde 0-100 TL bandı dediğimiz eczanelerin yüzde 70'lik ciro hareketini oluşturan ilaçlardır. Eğer ki bu projeyi Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu ile koordine edebilir bunu yıl sonu verileriyle karşılaştırırsak inanın Bakanlık bu konuda adım atacaktır. Yüzde 3'lük zammı yaptığı zaman devlet nereye gittiğini göremiyor ama eczacıya bu şekilde kutu başı hak verirse mesleki hakkını idrakiyle birlikte alacaktır.

“EVDE BAKIM HİZMETİNE ECZANE ÇÖZÜMÜ”
Bir diğer nokta; ikinci proje ki bu çok önemlidir, evde bakım maliyetleri. Türkiye'nin şu anda en büyük problemi evde bakım hizmetlerinin olmaması. Bu işler şu anda yatalak bir hastanız varsa oradan buradan bulacağınız bakıcılarla, hatır binaen gelen sağlık personelleri ile gidiyor. Eczacı Odaları olarak eşit dağılımlı kooperatif ya da eşit dağılımlı anonim şirket halinde kurabiliriz. Bakın ben bir semt eczanesiyim, mahallemde bakıma muhtaç olan herkesi biliyorum ama gidip müdahalede bulunamıyorum, bulunduğum andan itibaren problem başlıyor.
Bu tarz bir projeyi hayata geçirebilirsek eczane bölgesindeki yatalak hastadan sorumlu olacak. İnanın devlet bunun için hastanede yapmış olduğu masraftan daha az maliyetle bu işin içinden sıyrılacak ve hastayı sürekli olarak bakım altına almış olacak. Evdeki hastaların en büyük problemi yatak yaralarıdır. Hasta hastaneye gidemediği ve gerekli tedaviyi alamadığı için sürekli bir hastalık döngüsünün arttığı sürece girer. Bunu korumaya alırsak hastanın yaşam standardı yükselirken diğer aile bireylerinin daha rahata edeceği bir sürece gireriz. Bu hem hasta hem eczane açısından artıdır ama burada en büyük karı devlet yapar sebebi de devlet hastanelerimizin yeterli derecede yatak ve doktor sayısı maalesef yok. Bunların olduğunu var saysak bile bu hastaların devlet hastanelerinde bakılma şansı da yok. Allah göstermesin böyle bir durumla karşılaştığımız zaman aile olarak kendimiz finansmanını sağlamak zorunda kalıyoruz, bir de bu konularda bilgi sahibi değiliz. Bu sefer bata çıka yapıyoruz, hastanın şartlarının daha da kötü gittiği yerleri gördüm. Bu açıdan önemli bir projedir, projenin gerçekleştiği durumda da hasta kazanacak, eczacı kazanacak ve devlet en başta kazanacak çünkü vatandaşının sosyal hakkını temin etmiş olacak.

“BİR SOSYAL TESİS ECZACILARININ EN DOĞAL HAKKIDIR”
Kendi mesleki sürecimizle ilgili benim gönlün de yatan da sosyal tesis. Baronun, tıbbiyelilerin vardır ama eczacıların belli bir dönem olmuştur fakat daha sonrasında mevcut ihtiyaçları karşılamadığı için kapatılmıştır. Eczacılarımızın gerçek anlamda sosyal tesise ihtiyaçları vardır. 10 bine yakın üyeye ulaşan İstanbul Eczacılarının bir sosyal tesis en doğal hakkıdır. Yönetim olarak bununla ilgili gerekli kurumlarla görüşmeleri sağlayabilecek konumdayız.

“SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ KAVGA ETMEZ, MÜCADELE EDER”
Mevcut Türk Eczacılar Birliği yapısı ile 12 yıldan beri bir iktidar kavgası var. Sivil toplum örgütleri kavga etmez, mücadele eder. Kavga etmeden yapın sonuç itibariyle yasayı yapan güç karşında. Ben buna uymak zorunda olan kısımım. Ama ben isteklerimi normlarımı belirleyerek standardize edersem zaten karşımdakinin bana direnmek için bir sebebi kalmayacak.
Bu proje hayal üstü bir proje gizi gözükebiliyor ama ciddi anlamda altyapıları ile düşündük. Herkes, “Nasıl yapacaksınız?” diye soruyor. Herhangi bir köyde bile Tarımsal Kalkınma Kooperatifi kurulabiliyorsa bu hayli hayli yapılabilecek bir şeydir. Herhangi bir zorluğu yok bunun ve her eczacı buna girer. Ben bununla uğraşmak istemiyorum diyenler de çıkacaktır ama semt eczaneleri buna seve seve girecektir çünkü hastayı görüyoruz ama müdahale edemiyoruz.

“SMART ECZANE FİKİR OLARAK GÜZEL AMA EĞİTİMLERİ VERİLİP BEKLETİLEN BİR PROJE”
Bir diğer proje; Smart Eczane... Burada diyabetli, hipertansiyonlu, KOAH'lı ya da kronik rahatsızlığı olan hastalara özel farmasötik bakım içeren bir eğitimdir fakat bunun içeriği tam doldurulamadı. Gelen bir süreçtir. Daha da iyi bir hale getirebilmemiz için Bakanlıkla birlikte standardizasyonunu belirlememiz gerekiyor. Aldığımız eğitim sonucunda eczanemizin camına, “Bu eczane Smart Eczanedir, diyabet eczanesidir” yazıyoruz. Neye göre diyabetli hastalar bu eczanelere gelecek? Devlet hastanesine giden hastaya diyabet teşhisi konulduysa eğer adresine bakılır, “X eczane sizin, bu eczane farmasötik bakımınızı yapacak” dersiniz. Bunu eğer ki getiremezsek sadece sen Smart Eczane oldun dersek, sokağa çıkıp kronik hastalığı olan hastaları aramamız gerekecek. Bizim asıl amacımız kronik rahatsızlıklarda kullanılan ilaçların adedini düşürmek ve hastanın hayat kalitesini artırmak. Astım ve KOAH'lı hastalar sürekli Ventolin iğneleri kullanır. Kortizonu direk olarak ciğerlerine alırlar. Kullanım kılavuzu Ventolin iğnelerinin ataklarda kullanılması gerektiğini yazar. Biz bunu hastaya anlatıyoruz, anlatmamız için hastaya ulaşmamız lazım. Onun için hastaların bölgelerindeki eczanelere ulaşması gerekir. Smart Eczane fikir olarak güzel bir projedir ama devamlılığı açısından sadece eğitimleri verilip bekletilen bir proje. Sonucu daha gelmedi. Pratiğe dökülmesi lazım. Bunu yaptığımız zaman da eczacı açısındaki mesleki değerler de bilgi de artmaya devam edecek. Eczacı kendini geliştirmek zorunda kalacak, bu da önemlidir.”

“KENDİ İÇİMİZDEKİ KAVGA VE ÇEKİŞMELERLE BİR ADIM İLERİYE GİDEMEYİZ TAM TERSİNE MESLEK ELDEN GİDER”
Genel kurul öncesi Silivrili eczacılara seslenen Ayeş, “Türk Eczacılar Birliğinin değişimi için bu seçim çok önemli bir seçim. Ankara ve Osmaniye seçimlerinden sonra tüm meslektaşlarımızı sandığa davet ediyorum. 24 Eylül Pazar günü, her zamanki gibi Nişantaşı Nuri Akın Anadolu Lisesine gelerek demokratik hakları olan oylarını kullanmalarını ve tabi ki oylarını kullanırken bizleri de düşünmelerini kendilerinden dilerim. Meslek hepimizin mesleği. Bu mesleği geliştirmek bizim elimizde. Kendi içimizdeki kavga ve çekişmelerle bir adım ileriye gidemeyiz tam tersine meslek elden gider, A101'lere, BİM'lere düşecek konuma getiririz. Bunu engellemek için gelin hep birlikte mesleğe sahip çıkalım, birlikte başaralım diyorum” dedi.

Sevginar SALİ / Hazal BAŞARAN

YORUM YAP