Belediyemiz tarafından düzenlenen Aralık ayı 2015 Silivri Söyleşileri kapsamında Eğitimci, Şair, Araştırmacı Yazar İhsan Tevfik'le Şiir ve Edebiyat üzerine bir söyleşi gerçekleştirildi. 16 Aralık Çarşamba akşamı Yaşar Kemal Sergi Salonu'nda gerçekleştirilen söyleşiye Silivri Belediye Başkan Yardımcısı Bora Balcıoğlu, Belediye Meclis Üyesi İbrahim Çeşmecioğlu, okul yöneticileri, öğretmenler, öğrenci ve velileri katılanlar arasındaydı.
“MAVİ KASABAMDA SÖYLEŞİYE KATILMANIN ONURUNU YAŞIYORUM”
Sunumunu Strateji Geliştirme Müdürü Ömer Çetin'in yaptığı söyleşi şairin özgeçmişinin anlatımıyla başladı. Ardından söz kendisine bırakıldı. İhsan Tevfik şöyle konuştu: “İstanbul, Ankara, Eskişehir, Sivas, Kırşehir gibi birçok yerde konferans, sempozyum, söyleşi-imza etkinliklerine ve uluslararası şiir festivallerine katıldım. Gerek şiir konusunda gerekse göç ve mübadele temalı olarak... 25 yıldır yaşam durağım olan mavi kasabam sevgili Silivri'mde birçok okulda 40 civarında söyleşi ve imza yaptım, ancak bu kadar geniş çaplı bir etkinliği ilk defa gerçekleştiriyorum. Silivri'de konuşmak beni ayrıca mutlu ediyor, çünkü burası benim kasabam. 25 Yıldır yaşadığım, havasını soluduğum, ekmeğini yediğim, suyunu içtiğim Silivri'm. Değerli Silivrililere, değerli öğretmen arkadaşlarıma ve öğrencilerime hitap etmenin onurunu, mutluluğunu ve gururunu yaşıyorum. Bu buluşmaya vesile olan başta Silivri Belediye Başkanımız Özcan Işıklar'a ve tüm ekibine bu nazik davetleri için çok teşekkür ediyorum.”
MÜBADELE KONULU İKİNCİ KİTAP YOLDA
1923 yılından bugüne zorunlu göçü anlatan“İnsan ve Mekan Yüzüyle Mübadele” adlı araştırma kitabından söz eden İhsan Tevfik, devamı olan ikinci kitabın hazırlıklarını sürdürdüğü ve 2016 yılında basılması planlandığını anlattı. Silivri, Çatalca ve Büyükçekmece üzerinde bir çalışmanın olmadığı, kendi araştırmalarının burasıyla birlikte Trakya'nın diğer bölgelerini de kapsayacak şekilde alan araştırması ve insanlarla birebir görüşmeler sonucunda ortaya çıkacağından bahsetti.
“YAZMAK BİR VAZGEÇİLMEZLİK”
Şiire değinerek herkesin bir yazma nedeninin olduğunu söyleyen İhsan Tevfik, kendi yazma nedenini “önsöz yerine” adlı şiiriyle açıklayarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu bir vazgeçilmezlik. Sait Faik bir ara edebiyattan vazgeçiyor ve yazmama kararı alıyor. Aradan bir müddet geçtikten sonra bir gün bir tepede otururken yazma aşkını yenemiyor ve koşa koşa bir bakkala iniyor, kursun kalem alıyor. Çakısıyla ucunu yontuyor öpüp başına koyuyor ve diyor ki, “Yazmasaydım çıldıracaktım.” İnsan bu noktaya gelmişse yazar. Şiirimde ifade ettiğim gibi, “Yok yok inandım/ başka türlü olmayacaktı” kendimi bildiğim andan itibaren bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Bu sevda ortaokulda Sait Faik'le başladı. Onun yaşam sevinci dolu öyküleri beni yavaş yavaş edebiyatın içine soktu. Elbette daha sonra Cahit Sıtkı Tarancı'lar, Orhan Veli'ler, Nazım Hikmet'ler ve daha nice şair bu coşkuyu içimde uyandıran insanlar oldular. Adını anamadığım birçok şair ve yazar var.
“ÖNCELİKLE İYİ OKUR OLUNMALI”
Sadece bir okur olmaya değil yazmaya da karar verdim. O yoldan gidiyorum, gitmeye çalışıyorum. Edebiyat öğretmenliğini de bu yüzden seçtim. Yazacaksam edebiyat anlatmalıyım diye düşündüm. 27 yıldır edebiyat anlatıyorum. Bal yiyen baldan usanırmış derler, ben usanmadım usanmam da mümkün değil. Artık bir yaşam tarzı haline geliyor. Ve siz bu kıvılcımın nice nice insanlara sıçradığını görünce daha da coşkulanıyorsunuz. Sizlerin bu akşam burada olmanız, yaptığımız işin bir ispatı. Şu an kitabı çıkan öğrencilerim var. Öğrencilerimin, sevdiğim insanların iyi bir okur olmasını önemsiyorum. Yazan yazar, devamını başka bir şekilde getirir.
“ROMANCILARIN DA EBEDİYATA GELİŞLERİ ŞİİR KAPISINDA DOĞMUŞTUR”
Yaşar Kemal'i geçen sene kaybettik. Şu anda Yaşar Kemal salonunda bulunuyoruz. Son dört kitabı Balkanlar'dan göç üzerine. Onun da dikkatini çekmiş. Öykücü ve romancı Yaşar Kemal'in bir de şiir kitabı çıktı. Şiirleri gençlik dönemine ait. Şairler o dönemlere ait eserlerini pek göstermek istemezler. Yaşar Kemal büyük bir cesaretle, şair olmamasına rağmen bu şiirlerini ölümünden bir yıl önce kitaplaştırdı. Kendisine neden bunu gerek gördüğü soruldu, kendisi “Ben her ne kadar romancı, öykücü olsam da hep şiir yazmak istemişimdir. Şiir bende her zaman ayrı bir yere sahip.” Şiire neden devam etmediği sorulduğunda ise inanılmaz bir açık yüreklilikle şu cevabı vermiş, “Ben şiir yazamayacağımı anladım. Şiir yazamayacağımı anladığım için romancı oldum.” Bunu herkes söyleyemez. Ciltler dolu romanlar yazıyorsun ama verilen cevap bu. Sonra da şu sözlerle açıyor: “Şiir dar bir alan. Ben üç beş dizeye sıkıştıramam. Atlar gibi koşturmak için bana sayfalar lazım. Kendimi sınırlayamayacağımı düşündüğüm için romancı ve öykücü olmaya karar verdim.”
Edebiyatımızın tiyatro yazarı, önemli romancısı Necati Cumalı ile de Doçent Songül Taş bir söyleşi yapıyor. Ona da benzer sorular soruyor ki Cumalı'nın ilk eserleri şiir kitaplarıdır. 4-5 Şiir kitabı çıktıktan sonra roman, öykü, tiyatro yazarlığına yöneliyor. Yaşar Kemal, Necati Cumalı gibi birçok kişinin edebiyata gelişleri şiir kapısında doğmuştur.
DAĞLARCA FARKI
Ben de öykülerle başladım, şiir yazmayı şiirde kalmayı tercih ettim. Fazıl Hüsnü Dağlarca şiirden başka bir tür yazmamış. Tam 143 şiir kitabı var. Şiirin olduğu yerde, ona her zaman yol vermek lazım.”
AHMET ERHAN UNUTULMADI
İhsan Tevfik, 1980 sonrası şiirin usta isimlerinden Ahmet Erhan'ı da anmadan geçmedi. Büyük harf kullanmayan ama HAYAT kelimesini büyük harflerle yazdığını dile getiren İhsan Tevfik sözlerine şöyle devam etti: “”HAYAT gözlerinden öperim” derdi. Her ne kadar ölüm bir gerçek de olsa, madem hayata geldik yaşamanın da bir vazifesi var. O vazifeyi insanların iyi tespit etmesi gerekiyor. Kendisiyle yaptığımız sohbetlerde ‘Sanat ne için yapılır' diye sorgulardık. Sanat insanlar için yapılır. İnsanların olmadığı yerde sanat süsten öte gidemez.
Şair ve yazar toplumda gördüğünü söylemek ve kalemiyle ortaya koymak durumunda. Edebiyatın insanlığı iyiye, doğruya, güzele götüren bir yanı olmalı yoksa yazdığımız kitaplar sözcük oyunundan öteye gidemez. Herkes her konuda yazıyor, önemli olan nasıl bir dil kullandığımız.”
“DEĞER KAZANMAN İÇİN ÖLMEN LAZIM!”
İhsan Tevfik, popüler kültürün edebiyatı olumsuz etkilediğini, usta şair ve yazarlar kitaplarının ve günümüz popüler yazarlarının kitap baskı sayısını açıklayarak dile getirdi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Çok değerli ve usta kalemlerimiz ne yazık ki ölümlerinden sonra kıymet kazanıyor. Bizde öyledir, değer kazanmak için ölmen lazım.”
“BÜYÜK EDEBİYATÇILAR DAHA ÇOK ACILARDAN BESLENMİŞ”
“Yazarken nelerden beslenirsiniz?” sorusuna İhsan Tevfik, “Şiiri daha çok acıların beslediğini düşünüyorum. Hangi şairdi hatırlamıyorum, “Gördüğüm, duyduğum, hissettiğim her şey bana bir imge olarak dönüşüyor” demişti. O mutlaka yazılacak, çünkü içeride başka bir şekilde yer ediniyor. Düşünsenize Nazım onca çile yaşamasaydı olur muydu acaba? Hepiniz söylüyoruz: “Başın öne eğilmesin/Aldırma gönül aldırma/Ağladığın duyulmasın/Aldırma gönül, aldırma…”Sabahattin Ali'nin bu şiiri Sinop Cezaevi'nde yazdığını biliyor muyuz? Dostoevski de idamdan dönen bir adam. Dolayısıyla ben büyük edebiyatçıların acılardan daha fazla beslendiğini görüyorum.
Söyleşi soru ve cevap şeklinde devam etti. Müzik Öğretmenleri Emre Yaşar Kahraman ve Volkan Yaran ile Muharrem Aydoğan şiirlere enstrümanlarıyla eşlik ettiler. İhsan Tevfik'in birçok şiirini besteleyen Müzik Öğretmeni Başak İnanç Sarmaşkya adlı besteyi okudu. Tevfik'in öğrencilerinden Simay Asrin Çelen, Öykü Gerçek'in kemanı eşliğinde şiir okudu.
Silivri Belediye Başkan Yardımcısı Bora Balcıoğlu, güzel söyleşi için şair, yazar İhsan Tevfik'i tebrik ederek çiçeğini sundu. Balcıoğlu, öğrencilerin de katılımdan duyduğu mutluluğu dile getirirken kendilerine teşekkür etti.
Renginar SALİ