“Eğitim hayatım kesildiği için hayat boyu öğrenmeye devam ettim”

“Eğitim hayatım kesildiği için hayat boyu öğrenmeye devam ettim”

18.02.2016 13:02:54

Silivri Kadın Girişimciler Derneği üyeleriyle sürdürdüğümüz yazı dizimizin bu haftaki konuğu derneğin kurucu yönetim kurulu üyelerinden ve son genel kurulda Danışma Kuruluna seçilen Ülkü Büyükgönenç. Birçok genç ve kadına, iş dünyasına ışık tutacak yaşam serüveninden kesitleri okuyucularımızla paylaşan Ülkü Büyükgönenç, “Hayatın önüme getirdiği yolları iyi kullanmaya çalıştım. Şöyle bir yaşam motom vardır; ya sevdiğin işi yap, ya yaptığın işi sev. Ben yaptığım işi sevdim. Sevdiğim işe girmedim, mecburen yaptığım işleri sevdim. Yaptığınız işi severek yaparsanız o sizin için tutku halini alır ama sevmeden yaparsanız işkence gibi olur. Benim için hep tutku oldu” şeklinde izlediği yolu özetledi.

“ERKEN ÇALIŞMAYA BAŞLAMAM ÖNEMLİ BİR AVANTAJ OLDU”
Sevginar UYGUN: Sizi tanıyabilir miyiz?
Ülkü BÜYÜKGÖNENÇ: 15 yaşında çalışmaya başladım. 48 yıllık çalışma hayatım var. Erken çalışmaya başlamam benim için çok önemli bir avantaj oldu. 1967 yılıydı. O dönemde genç kızların, kadınların çalışması çok alışılmış bir şey değildi. Babam Cumhuriyet Gazetesinin Ambar Şefiydi. Gazeteciydi. Eğitimimi erkenden bırakmak zorunda kaldım. Kısmet çıkınca geleneksel aile yapısı gereği nişanlanma durumum söz konusu oldu. Yürümedi de tabi ama ben o arada ortaokulu bırakmış oldum. Şimdi birlikte çalıştığım ağabeyim babama, “Kızı okuldan aldınız. Evde mi oturacak ne olacak böyle?” diye sordu. Babamı kursa gitmem için ikna etti ama çalıştırmayacağını da söylemişti. Şampiyon daktilo sekreter kursları vardı. Çok popülerdi, oraya girip mezun olan iyi iş bulurdu. Kursu sene birincisi olarak bitirdim. Önemli bir şey o zaman ve Şampiyon mezunları çok iyi işler bulurlardı. Sene birincisi olduğum için iş yeri sahibi ve genel müdür babamla özellikle tanıştılar ve çalışmam için ikna ettiler.

YILDIZ MESLEK YÜKSEKOKULUNDA ÇALIŞMA HAYATIYLA TANIŞMA
Sevginar UYGUN: Ve 15 yaşında iş hayatına atılma süreci…
Ülkü BÜYÜKGÖNENÇ: Yıldız Akşam Meslek Yüksek Okulu Öğrenci Birliği sekreter arıyordu. İlk işimdi. Benim hayatımda çok önemli bir kilometre taşı oldu. Yaşım 15'ti, dışarıya yeni açılıyordum. Orada üniversite gençliği ve 68 kuşağı ile tanıştım. Deniz Gezmişlerin, boykotların, okul işgallerinin yapıldığı, itiraz etmeyi, sorgulamayı bilen, direnişçi bir gençliğin içine girmiş oldum. Boykot ve okul işgallerinde hep görev aldım. Basın bültenlerini ben yazardım. Benim hayatıma tecrübe açısından çok önemli katkıları oldu. Bir sene orada saatlerce çok çalışırdım. Daha sonra yönetim değişti.

KAVEL'DE KURUMSAL TECRÜBE KAZANIMI
Uzun çalışma saatlerimden rahatsız olan babamın elinde İstinye'deki Kavel Kablo Fabrikasının personel sekreteri aradığını bildiren ilanı vardı. “Ya buraya gidiyorsun ya da çalışmıyorsun. Her akşam seni dokuz buçuklarda yollardan toplayamam” dedi. Müracaatım kabul edildi. 350 çalışanı olan kurumsal bir firmaydı. Bugün Ekol Ofset, 450 çalışanı olan bir firma ama Ekol Ofset'in kuruluşundan itibaren benim de yöneticiler içinde bulunmam da Kavel Kablo'da edindiğim kurumsal tecrübenin büyük katkısı vardır. Daha sonra Planlama Koordinatörü oldum.

“EĞİTİM HAYATIM KESİLDİĞİ İÇİN HAYAT BOYU ÖĞRENMEYE DEVAM ETTİM”
Eğitim hayatım çok kısa kesildiği için o hep içimde eksik kaldı. Hayat boyu öğrenmeye devam ettim. Hala kurslara gidiyorum. Eğitimini tamamlama şansını bulamayanlar hayatta başarılı olma şansını kaybetmiş değildir. Çalışarak öğrenebiliyoruz. Annelerimiz, “Yaptığın iş banaysa öğrendiğin kendine” derler ya ben bunu iş hayatında uyguladım. Üzerime vazife olmayan her işi yaptım. Öğrendikleriniz ileride mutlaka lazım oluyor. Ekof Ofset'te neredeyse sıfırdan başladım. Kavel Kabloda personel planlama koordinatörü teknik büro genel sekreteriydim. Oldukça yüksek konumda bir görevdi. 10 sene çalıştım.

“BAŞARILI OLMAK İÇİN ÇALIŞTIĞINIZ İŞYERLERİNİN SİZE İMKÂN DA TANIMASI LAZIM”
Sevginar UYGUN: Ekol Ofset nasıl kuruldu?
Ülkü BÜYÜKGÖNENÇ: Asıl matbaacı olan ağabeyim Ümit Büyükgönenç'tir. Ümit Büyükgönenç ve kayınbiraderi Zeki Aşkın 1978 yılında Ekol Ofseti kurdular. Abimin bana kendi iş yeri olduğu zaman beraber çalışacağımıza dair sözü vardı. Alt yapıyı hazırladılar, 1980 yılında üst büro yaptılar. Ben de 1980 yılında ortak oldum. O zaman 3 makine, 8 ya da 10 çalışanımız vardı. İşçilerin maaşını hesaplamak, fatura kesmek benim için çocuk oyuncağıydı; sıkılmaya başladım. Abim, “Bekle. Çok işin olacak, eve gidemeyeceksin” dedi ve hakikaten de öyle oldu. İlerleyen yıllarda Ekol Ofset başarıyla büyümeye başladı. Ben planlamacı ve personelciydim. Üzerinde tecrübeyle eğitim aldığım konu oydu. Ekol Ofset küçük bir firmaydı o gün için çok planlamaya uygun değildi. Muhasebeyi dışarıdan tutuyorlardı; muhtasar ödenmesi gereken gün muhasebeci gelmedi, ondan dolayı rahatsızlık duydum. Tanıştığım bir mali müşavirden ders almaya karar verdim. Başarılı olmak için çalıştığınız işyerlerinin size imkân da tanıması lazım. Kavel bana bu imkânı çok verdi. Ekol Ofsette de muhasebeyi ben yöneteceğim dedim. Buyur yap dediler. O mali müşavir bana muhasebeyi öğretti. Bir üniversite eğitimi gibi 2-3 sene birebir özel ders verdi. 1995 yılına kadar buranın mali işlerini ben yönettim. İsterseniz oluyor.

“EKOL OFSET İSTİKRARLI BİR BÜYÜME SAĞLADI”
Kuruluşumuzdan beri aramızda çok güzel bir iş bölümü var. Ümit Büyükgönenç Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür; üretim, teknik, müşteri, inovasyon, geliştirmeden sorumludur. Zeki Bey Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdür Yardımcısı; iktisatçıdır, finanstan sorumludur. Ben Yönetim Kurulu Üyesi İnsan Kaynakları Kurumsal İletişim Müdürüyüm; işçi idaresi ve muhasebeden sorumluyum. Ümit Beyin oğlu Türker Bey de satış ve pazarlamadan sorumludur. Birbirimizin işlerine karışmadık. Hep ortak paydalarda buluştuk ve Ekol Ofset istikrarlı bir büyüme sağladı. Çemberlitaş'ta bir yerimiz oldu. Orada 1980'le 1990 arası çalıştık. 1992 yılında Yenibosna'da kendi binamızı yaptık. Sürekli makinelerimiz ve elemanlarımız, haliyle iş hacmi de artıyordu. Yenibosna'ya sığmamaya başladık. 2006 yılı gibi Silivri'deki arsayı satın alıp inşaatı da matbaa inşaatlarında tecrübeli bir Alman firmasına yaptırdık. 2008'de de taşındık. Şu an için 450 çalışanımız var. Yenibosna'dan buraya taşınırken hiçbir eleman kaybetmeden geldik. Bu çok önemli bir katma değer, bizim çalışanlarımız genellikle emekli olup ayrılırlar. Uzun soluklu çalışanlarımız vardır. Ekol Ofsetin kurulduğu günden beri kurumsallaşma hedefi hep vardı ve bunu uyguladık. Kalite Sistem belgemizi aldık. Ekol Ofset Mc Donald's, Burger King gibi gıdaya girdi verdiği için (foodservice ürünlerinden hamburger kutuları, patates kutuları, tavuk kutuları, menü kutuları, kahvaltı kutuları, pizza kutuları, hazır kek, sandviç kutuları, patlamış mısır kutuları, noodle kutuları, suşi kutuları, tek kullanımlık tabaklar örnek olarak verilebilir) Gıda Kodeksinden Sorumlu Müdür istihdam etmemiz ve de bir takım hijyenik kuralara tabi olmamız gerekiyor. Üretim bölümüze bir gıda firmasına girer gibi girebilirsiniz. Bütün bunlar için belgelerimiz var. Sık sık tetkikler geçiriyoruz. Elemanların devamlılığında alınan eğitimlerden dolayı katma değer de yükseliyor. Eğer elemanlarımızı kaybetseydik sıfırdan başlayacaktık. Burada değişim var. Yeni makineler ilave edildikçe yeni elemanlara ihtiyaç oluyor. Emekli olanlar oluyor.

“TÜRKİYE'NİN EN ÖNEMLİ SORUNU İŞSİZLİK DEĞİL İŞÇİSİZLİK ÇÜNKÜ İŞÇİLER ÇALIŞMIYOR”
Silivri'de eleman bulamıyoruz açıkçası. Silivri'den eleman istihdam edemiyoruz. Trakya tarafının erkekleri az çalışırmış diyorlar. Şimdi kadın personel aldık, üretimde kadınlar çalışıyor ve çok da memnunuz. Türkiye'nin en önemli sorunu işsizlik değil işçisizlik çünkü işçiler çalışmıyorlar. Eleman bulmak çok zor, bunun da mantıklı sebeplerinden biri işsizlik sigortası. Türkiye buna hazır değildi veyahut iyi uygulayamıyorlar. Batı ülkeleri 3 işe gönderir, girmezsen keser. Bizde 8 ay kesintisiz veriyor. Bu işçi çalıştırma konusundaki önemli engellerden biri. Bazı şeylerde bizim aşırı disipliniz eleman tutturmuyor. İş sağlığı ve iş güvenliği açısından uyulması gereken kurallar bütününe uyum sağlayamıyor 3 gün sonra ayrılıyorlar. Öyle bir sorunumuz var.

“İSTİKRARLI BÜYÜME ÇOK ÖNEMLİ”
Sevginar UYGUN: Bir firmanın ayakta kalabilmesi için nasıl bir yol izlenmeli?
Ülkü BÜYÜKGÖNENÇ: İstikrarlı büyüme çok önemli. Batan firmaların birçoğu flaş firmalar oluyor. 48 yılın içinde birçok politik değişiklikler oldu. Bakıyorsunuz iktidara yakın olanlar bir ticaret tutturuyor onun peşinden gidiyor. Birdenbire hızlı büyüyor. Bankacılıkta çok gördük bunu. Ondan sonra yolsuzluk vs. derken tepesi aşağı geliyorlar. Ekol Ofset'in buradaki başarısı çok istikrarlı büyümesidir. Şımarmamak çok önemli bir şey iş hayatında ve de çalışanla çok iyi koordine olmak. Çalışanlarımızın işe, bizim de çalışacak elemana ihtiyacımız var. İstediğiniz kadar makineyi alıp getirin başında çalışacak olan elemandır; onu hoş tutmak zorundayız. Geçmişten gelen iş hayatı tecrübelerimden ‘amirimden ne beklerdim'i çok iyi biliyorum. Bizim o anlamda çalışanlarımızla insani ilişkilerimiz çok kuvvetlidir. İşçi maaşlarını zamanında ödemeye çok dikkat ederiz, kurulduğu günden bugüne Ekol Ofset bir gün şaşırmamıştır. Gerekirse krediyle para alıp vermişizdir. Bizim paramızın elimize geçmemiş olması işçiyi ilgilendirmez. O adam akşam evine gittiğinde ailesine karşı boynunu bükerse motivasyon olarak yıkılır biz de bunu yaşatmak istemeyiz. Çalışanın aidiyet duygusu içinde çok önemli şeyler bunlar. Büyümeyi iyi hedeflemek, parayı iyi idare etmek ve tasarruflu olmak lazım. Kurumsallık, kurallara ve kanunlara uymak bence başarının en önemli etkenlerinden. Bunun yanında insani iletişim de çok önemli.

“KADINLAR İÇİN POZİTİF BİR ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ SAĞLAMAK AMACIYLA ÇALIŞIYORUM”
Sevginar UYGUN: İş hayatının yanı sıra sosyal projelerde aktif olarak görev alıyorsunuz bize biraz bu çalışmalarınızı anlatır mısınız?
Ülkü BÜYÜKGÖNENÇ: 1980'le 1995 yılları arasında Ekol Ofset'te çok yoğun çalıştım. Yavaş yavaş yardımcılarım oldu ama titizliğim dolayısıyla çoğu şeyi kendim yapıyordum bu da sağlığımı bozdu. Yüksek tansiyon, sinirlilik ve stres getirdi. O yıllarda psikoterapi gördüm. Biraz ilaç biraz psikoterapi ile işleri dengelemeyi başarabildim. Personel departmanıydı, insan kaynakları ve kurumsal iletişim departmanı şekline getirdim. Kurumsal iletişim zaten dışa dönük; sivil toplum kuruluşları ile ‘ülken için ne yaparsın' konusu devreye girdi. Fabrikamız Yenibosna'dayken Yenibosna Sanayi Bölgesi Kalkınma Vakfı ilk görev alışımdı.
1995 yılında İstanbul Sanayi Odasının Meslek Komitesi seçimlerine katıldım. Meslek Komitesi üyesi ve başkanı oldum. 2009 yılına kadar bu görevlerim devam etti. 2009 yılında meclis üyesi oldum. Aynı senede 11 kişilik yönetim kuruluna seçildim. İstanbul Sanayi Odasını yöneten 11 kişiden tek kadındım, gurur verici bir şey.
2008 yılında da Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Kadın Girişimciler Kurulunu kurdu. Türkiye genelinden gelen kadınlarla Anıtkabir'i ziyaret ettik. O çok güzel bir oluşumdu. İki yıl TOBB'un Kadın Girişimciler Kurulu İstanbul Başkanlığını yaptım. Kurulun Türkiye Başkanı Aynur Bektaş'la Anadolu'yu çok gezdik. Kadınları motive etmeye çalıştık. En sevdiğim çalışmalarımdan biridir.
Görevimi belli bir dönem yapıp sonra gençlere bırakmak gibi bir huyum var; Silivri Kadın Girişimciler Derneğinde yaptığım gibi. Aksi takdirde gençlerin önünü kesiyoruz, hevesleri kırılıyor ve nereye kadar ben yaparım yani? Gittikçe sorumluluk artıyor, yeni görevler geliyor. Yaş ilerliyor.
Biz Sanayi Odasında matbaa ve kâğıt üretimi meslek grubunun mensubuyuz. İstanbul Sanayi Odasının tarihinde ilk defa bizim meslek komitesinde 3 tane kadın oldu. Kadınlara yol açılmıyor. Yaş ilerledi, tecrübe çoğaldı, Ekol Ofset oturdu, işleri delege ettim ama tabi işlerin başındayız. Bunca senedir edindiğim bir tecrübem var, kadınların mücadelesini ben de yaşadım. Kadınlar için pozitif bir enerji dönüşümü sağlamak amacıyla elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Bir de bizim kendi sektörümüzün bir vakfı var. Basın Sanayi Eğitim Vakfı (BASEV). Orada da yönetim kurulunda görev yaptım. 2009 yılında İstanbul Sanayi Odasının meclis üyeliğine seçildiğim zaman sektörde çok önemli bir sinerji yarattı. 11 kişilik yönetim kuruluna sektörden birinin girmesi ve kadın olması önemliydi. Bizim sektörden tebrike gelen arkadaşlarımız oldu. “Matbaacılık sektöründe kaç kadın var bir bakalım” dedi. İlk etapta 20 tane çıktı. Babasının işine birlikte devam edenler, eğitimini alanlar, kendi kağıt firmasını kurmuş ticaretini yapanlar veya uluslararası bir kağıt firmasının Türkiye Genel Müdürü olmuş kadınlar… Şu anda BASEV'in çatısı altında BASEV Kadın Platformu adıyla kurduk biz de bunu. Yaklaşık 40 üyemiz var. Bu çok gurur verici bir şey benim gözümde.

“EĞİTİM ÇOK ÖNEMSEDİĞİM BİR KONU”
Eğitim üzerinde çok çalışıyoruz. Bizim sektörün eğitimli eleman ihtiyacı çok fazla. Matbaa meslek lisemiz ve üniversitelerimiz de var. Marmara Üniversitesi var. Ankara'da var, Aydın gibi özel üniversitelerde de var. Meslek liselerini bitiren çocuklar okudukları okulun sektörünü hedeflemiyorlar. Sefaköy'de Oktay Duran Matbaa Meslek Lisesi var. Karşıda İbrahim Müteferrika Matbaa Meslek Lisesi var. Bir de Zeytinburnu'nda yeni açıldı matbaa meslek lisesi. Oradaki çocuklara zaman zaman gidiyor matbaacılığı anlatıyor, alıyor matbaalarımızı gezdiriyoruz. Okul bittikten sonra çalışacakları ortamları gösteriyor, okudukları okulun sektörünü hedeflemelerini sağlıyoruz. Vizyonlarını açmaya çalışıyoruz, rol model konuşmaları yapıyor en önemlisi BASEV aracılığıyla onlara burs sağlıyoruz. Oldukça güzel gidiyor. Kendi içimizde Kadın Platformu olarak toplantılar yapıyoruz ben onun da kurucu yönetmeniydim. Onu da bıraktım ama her zaman için yanlarındayım.
Sanayi Odasında Eğitim İhtisas Komisyon Başkan Yardımcısıyım. Eğitim benim çok önemsediğim bir konu. Gerçekten eğitim şart. Elimizden geldiği kadar eğitime destek olmaya çalışıyoruz.
Silivri Kadın Girişimciler Derneğinin Kurucu Başkan Yardımcısıyım. 5 yıldır çok güzel şeyler yaptığımıza inanıyorum. Kadınlarımızın zaten iş hayatları vardı ama birlikte olduğumuz zaman yeni sinerjiler yaratıyoruz, bu çok önemli. Görevi yeni arkadaşlara devretmek üzere yönetimden ayrıldım, oradan da mezun olduk diyelim. Her zaman gönlümüz ve çalışmalarında beraber olmaya devam edeceğiz.
Bir de Meme Sağlığı Derneği (Memeder) var. Başarılı ama sağlıklı bir kadın için çalışmalar yapıyorum. Memeder Başkanıyım. Erken teşhis, tedaviye yönelik tarama programları yapılıyor. Bahçeşehir'de bir kliniğimiz var. Bahçeşehir'deki kadınlara yaklaşık 8 yıldır ücretsiz tarama yapıyoruz. Allah'ın torpilli kulu yok. Benim rahatsızlığım da orada fark edildi. Ben de meme kanseri ameliyatı oldum. Dünyanın sonu değil; tıbba inanıyorum, doktorlarıma güveniyorum. Tedavimi olurum ama ‘Hay Allah niye ben' diye de kendimi şimdiden öldüremem.

Silivri Kadın Girişimciler Derneği üyeleriyle sürdürdüğümüz yazı dizimizin bu haftaki konuğu derneğin kurucu yönetim kurulu üyelerinden ve son genel kurulda Danışma Kuruluna seçilen Ülkü Büyükgönenç. Birçok genç ve kadına, iş dünyasına ışık tutacak yaşam serüveninden kesitleri okuyucularımızla paylaşan Ülkü Büyükgönenç, “Hayatın önüme getirdiği yolları iyi kullanmaya çalıştım. Şöyle bir yaşam motom vardır; ya sevdiğin işi yap, ya yaptığın işi sev. Ben yaptığım işi sevdim. Sevdiğim işe girmedim, mecburen yaptığım işleri sevdim. Yaptığınız işi severek yaparsanız o sizin için tutku halini alır ama sevmeden yaparsanız işkence gibi olur. Benim için hep tutku oldu” şeklinde izlediği yolu özetledi.

“ERKEN ÇALIŞMAYA BAŞLAMAM ÖNEMLİ BİR AVANTAJ OLDU”
Sevginar UYGUN: Sizi tanıyabilir miyiz?
Ülkü BÜYÜKGÖNENÇ: 15 yaşında çalışmaya başladım. 48 yıllık çalışma hayatım var. Erken çalışmaya başlamam benim için çok önemli bir avantaj oldu. 1967 yılıydı. O dönemde genç kızların, kadınların çalışması çok alışılmış bir şey değildi. Babam Cumhuriyet Gazetesinin Ambar Şefiydi. Gazeteciydi. Eğitimimi erkenden bırakmak zorunda kaldım. Kısmet çıkınca geleneksel aile yapısı gereği nişanlanma durumum söz konusu oldu. Yürümedi de tabi ama ben o arada ortaokulu bırakmış oldum. Şimdi birlikte çalıştığım ağabeyim babama, “Kızı okuldan aldınız. Evde mi oturacak ne olacak böyle?” diye sordu. Babamı kursa gitmem için ikna etti ama çalıştırmayacağını da söylemişti. Şampiyon daktilo sekreter kursları vardı. Çok popülerdi, oraya girip mezun olan iyi iş bulurdu. Kursu sene birincisi olarak bitirdim. Önemli bir şey o zaman ve Şampiyon mezunları çok iyi işler bulurlardı. Sene birincisi olduğum için iş yeri sahibi ve genel müdür babamla özellikle tanıştılar ve çalışmam için ikna ettiler.

YILDIZ MESLEK YÜKSEKOKULUNDA ÇALIŞMA HAYATIYLA TANIŞMA
Sevginar UYGUN: Ve 15 yaşında iş hayatına atılma süreci…
Ülkü BÜYÜKGÖNENÇ: Yıldız Akşam Meslek Yüksek Okulu Öğrenci Birliği sekreter arıyordu. İlk işimdi. Benim hayatımda çok önemli bir kilometre taşı oldu. Yaşım 15'ti, dışarıya yeni açılıyordum. Orada üniversite gençliği ve 68 kuşağı ile tanıştım. Deniz Gezmişlerin, boykotların, okul işgallerinin yapıldığı, itiraz etmeyi, sorgulamayı bilen, direnişçi bir gençliğin içine girmiş oldum. Boykot ve okul işgallerinde hep görev aldım. Basın bültenlerini ben yazardım. Benim hayatıma tecrübe açısından çok önemli katkıları oldu. Bir sene orada saatlerce çok çalışırdım. Daha sonra yönetim değişti.

KAVEL'DE KURUMSAL TECRÜBE KAZANIMI
Uzun çalışma saatlerimden rahatsız olan babamın elinde İstinye'deki Kavel Kablo Fabrikasının personel sekreteri aradığını bildiren ilanı vardı. “Ya buraya gidiyorsun ya da çalışmıyorsun. Her akşam seni dokuz buçuklarda yollardan toplayamam” dedi. Müracaatım kabul edildi. 350 çalışanı olan kurumsal bir firmaydı. Bugün Ekol Ofset, 450 çalışanı olan bir firma ama Ekol Ofset'in kuruluşundan itibaren benim de yöneticiler içinde bulunmam da Kavel Kablo'da edindiğim kurumsal tecrübenin büyük katkısı vardır. Daha sonra Planlama Koordinatörü oldum.

“EĞİTİM HAYATIM KESİLDİĞİ İÇİN HAYAT BOYU ÖĞRENMEYE DEVAM ETTİM”
Eğitim hayatım çok kısa kesildiği için o hep içimde eksik kaldı. Hayat boyu öğrenmeye devam ettim. Hala kurslara gidiyorum. Eğitimini tamamlama şansını bulamayanlar hayatta başarılı olma şansını kaybetmiş değildir. Çalışarak öğrenebiliyoruz. Annelerimiz, “Yaptığın iş banaysa öğrendiğin kendine” derler ya ben bunu iş hayatında uyguladım. Üzerime vazife olmayan her işi yaptım. Öğrendikleriniz ileride mutlaka lazım oluyor. Ekof Ofset'te neredeyse sıfırdan başladım. Kavel Kabloda personel planlama koordinatörü teknik büro genel sekreteriydim. Oldukça yüksek konumda bir görevdi. 10 sene çalıştım.

“BAŞARILI OLMAK İÇİN ÇALIŞTIĞINIZ İŞYERLERİNİN SİZE İMKÂN DA TANIMASI LAZIM”
Sevginar UYGUN: Ekol Ofset nasıl kuruldu?
Ülkü BÜYÜKGÖNENÇ: Asıl matbaacı olan ağabeyim Ümit Büyükgönenç'tir. Ümit Büyükgönenç ve kayınbiraderi Zeki Aşkın 1978 yılında Ekol Ofseti kurdular. Abimin bana kendi iş yeri olduğu zaman beraber çalışacağımıza dair sözü vardı. Alt yapıyı hazırladılar, 1980 yılında üst büro yaptılar. Ben de 1980 yılında ortak oldum. O zaman 3 makine, 8 ya da 10 çalışanımız vardı. İşçilerin maaşını hesaplamak, fatura kesmek benim için çocuk oyuncağıydı; sıkılmaya başladım. Abim, “Bekle. Çok işin olacak, eve gidemeyeceksin” dedi ve hakikaten de öyle oldu. İlerleyen yıllarda Ekol Ofset başarıyla büyümeye başladı. Ben planlamacı ve personelciydim. Üzerinde tecrübeyle eğitim aldığım konu oydu. Ekol Ofset küçük bir firmaydı o gün için çok planlamaya uygun değildi. Muhasebeyi dışarıdan tutuyorlardı; muhtasar ödenmesi gereken gün muhasebeci gelmedi, ondan dolayı rahatsızlık duydum. Tanıştığım bir mali müşavirden ders almaya karar verdim. Başarılı olmak için çalıştığınız işyerlerinin size imkân da tanıması lazım. Kavel bana bu imkânı çok verdi. Ekol Ofsette de muhasebeyi ben yöneteceğim dedim. Buyur yap dediler. O mali müşavir bana muhasebeyi öğretti. Bir üniversite eğitimi gibi 2-3 sene birebir özel ders verdi. 1995 yılına kadar buranın mali işlerini ben yönettim. İsterseniz oluyor.

“EKOL OFSET İSTİKRARLI BİR BÜYÜME SAĞLADI”
Kuruluşumuzdan beri aramızda çok güzel bir iş bölümü var. Ümit Büyükgönenç Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür; üretim, teknik, müşteri, inovasyon, geliştirmeden sorumludur. Zeki Bey Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdür Yardımcısı; iktisatçıdır, finanstan sorumludur. Ben Yönetim Kurulu Üyesi İnsan Kaynakları Kurumsal İletişim Müdürüyüm; işçi idaresi ve muhasebeden sorumluyum. Ümit Beyin oğlu Türker Bey de satış ve pazarlamadan sorumludur. Birbirimizin işlerine karışmadık. Hep ortak paydalarda buluştuk ve Ekol Ofset istikrarlı bir büyüme sağladı. Çemberlitaş'ta bir yerimiz oldu. Orada 1980'le 1990 arası çalıştık. 1992 yılında Yenibosna'da kendi binamızı yaptık. Sürekli makinelerimiz ve elemanlarımız, haliyle iş hacmi de artıyordu. Yenibosna'ya sığmamaya başladık. 2006 yılı gibi Silivri'deki arsayı satın alıp inşaatı da matbaa inşaatlarında tecrübeli bir Alman firmasına yaptırdık. 2008'de de taşındık. Şu an için 450 çalışanımız var. Yenibosna'dan buraya taşınırken hiçbir eleman kaybetmeden geldik. Bu çok önemli bir katma değer, bizim çalışanlarımız genellikle emekli olup ayrılırlar. Uzun soluklu çalışanlarımız vardır. Ekol Ofsetin kurulduğu günden beri kurumsallaşma hedefi hep vardı ve bunu uyguladık. Kalite Sistem belgemizi aldık. Ekol Ofset Mc Donald's, Burger King gibi gıdaya girdi verdiği için (foodservice ürünlerinden hamburger kutuları, patates kutuları, tavuk kutuları, menü kutuları, kahvaltı kutuları, pizza kutuları, hazır kek, sandviç kutuları, patlamış mısır kutuları, noodle kutuları, suşi kutuları, tek kullanımlık tabaklar örnek olarak verilebilir) Gıda Kodeksinden Sorumlu Müdür istihdam etmemiz ve de bir takım hijyenik kuralara tabi olmamız gerekiyor. Üretim bölümüze bir gıda firmasına girer gibi girebilirsiniz. Bütün bunlar için belgelerimiz var. Sık sık tetkikler geçiriyoruz. Elemanların devamlılığında alınan eğitimlerden dolayı katma değer de yükseliyor. Eğer elemanlarımızı kaybetseydik sıfırdan başlayacaktık. Burada değişim var. Yeni makineler ilave edildikçe yeni elemanlara ihtiyaç oluyor. Emekli olanlar oluyor.

“TÜRKİYE'NİN EN ÖNEMLİ SORUNU İŞSİZLİK DEĞİL İŞÇİSİZLİK ÇÜNKÜ İŞÇİLER ÇALIŞMIYOR”
Silivri'de eleman bulamıyoruz açıkçası. Silivri'den eleman istihdam edemiyoruz. Trakya tarafının erkekleri az çalışırmış diyorlar. Şimdi kadın personel aldık, üretimde kadınlar çalışıyor ve çok da memnunuz. Türkiye'nin en önemli sorunu işsizlik değil işçisizlik çünkü işçiler çalışmıyorlar. Eleman bulmak çok zor, bunun da mantıklı sebeplerinden biri işsizlik sigortası. Türkiye buna hazır değildi veyahut iyi uygulayamıyorlar. Batı ülkeleri 3 işe gönderir, girmezsen keser. Bizde 8 ay kesintisiz veriyor. Bu işçi çalıştırma konusundaki önemli engellerden biri. Bazı şeylerde bizim aşırı disipliniz eleman tutturmuyor. İş sağlığı ve iş güvenliği açısından uyulması gereken kurallar bütününe uyum sağlayamıyor 3 gün sonra ayrılıyorlar. Öyle bir sorunumuz var.

“İSTİKRARLI BÜYÜME ÇOK ÖNEMLİ”
Sevginar UYGUN: Bir firmanın ayakta kalabilmesi için nasıl bir yol izlenmeli?
Ülkü BÜYÜKGÖNENÇ: İstikrarlı büyüme çok önemli. Batan firmaların birçoğu flaş firmalar oluyor. 48 yılın içinde birçok politik değişiklikler oldu. Bakıyorsunuz iktidara yakın olanlar bir ticaret tutturuyor onun peşinden gidiyor. Birdenbire hızlı büyüyor. Bankacılıkta çok gördük bunu. Ondan sonra yolsuzluk vs. derken tepesi aşağı geliyorlar. Ekol Ofset'in buradaki başarısı çok istikrarlı büyümesidir. Şımarmamak çok önemli bir şey iş hayatında ve de çalışanla çok iyi koordine olmak. Çalışanlarımızın işe, bizim de çalışacak elemana ihtiyacımız var. İstediğiniz kadar makineyi alıp getirin başında çalışacak olan elemandır; onu hoş tutmak zorundayız. Geçmişten gelen iş hayatı tecrübelerimden ‘amirimden ne beklerdim'i çok iyi biliyorum. Bizim o anlamda çalışanlarımızla insani ilişkilerimiz çok kuvvetlidir. İşçi maaşlarını zamanında ödemeye çok dikkat ederiz, kurulduğu günden bugüne Ekol Ofset bir gün şaşırmamıştır. Gerekirse krediyle para alıp vermişizdir. Bizim paramızın elimize geçmemiş olması işçiyi ilgilendirmez. O adam akşam evine gittiğinde ailesine karşı boynunu bükerse motivasyon olarak yıkılır biz de bunu yaşatmak istemeyiz. Çalışanın aidiyet duygusu içinde çok önemli şeyler bunlar. Büyümeyi iyi hedeflemek, parayı iyi idare etmek ve tasarruflu olmak lazım. Kurumsallık, kurallara ve kanunlara uymak bence başarının en önemli etkenlerinden. Bunun yanında insani iletişim de çok önemli.

“KADINLAR İÇİN POZİTİF BİR ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ SAĞLAMAK AMACIYLA ÇALIŞIYORUM”
Sevginar UYGUN: İş hayatının yanı sıra sosyal projelerde aktif olarak görev alıyorsunuz bize biraz bu çalışmalarınızı anlatır mısınız?
Ülkü BÜYÜKGÖNENÇ: 1980'le 1995 yılları arasında Ekol Ofset'te çok yoğun çalıştım. Yavaş yavaş yardımcılarım oldu ama titizliğim dolayısıyla çoğu şeyi kendim yapıyordum bu da sağlığımı bozdu. Yüksek tansiyon, sinirlilik ve stres getirdi. O yıllarda psikoterapi gördüm. Biraz ilaç biraz psikoterapi ile işleri dengelemeyi başarabildim. Personel departmanıydı, insan kaynakları ve kurumsal iletişim departmanı şekline getirdim. Kurumsal iletişim zaten dışa dönük; sivil toplum kuruluşları ile ‘ülken için ne yaparsın' konusu devreye girdi. Fabrikamız Yenibosna'dayken Yenibosna Sanayi Bölgesi Kalkınma Vakfı ilk görev alışımdı.
1995 yılında İstanbul Sanayi Odasının Meslek Komitesi seçimlerine katıldım. Meslek Komitesi üyesi ve başkanı oldum. 2009 yılına kadar bu görevlerim devam etti. 2009 yılında meclis üyesi oldum. Aynı senede 11 kişilik yönetim kuruluna seçildim. İstanbul Sanayi Odasını yöneten 11 kişiden tek kadındım, gurur verici bir şey.
2008 yılında da Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Kadın Girişimciler Kurulunu kurdu. Türkiye genelinden gelen kadınlarla Anıtkabir'i ziyaret ettik. O çok güzel bir oluşumdu. İki yıl TOBB'un Kadın Girişimciler Kurulu İstanbul Başkanlığını yaptım. Kurulun Türkiye Başkanı Aynur Bektaş'la Anadolu'yu çok gezdik. Kadınları motive etmeye çalıştık. En sevdiğim çalışmalarımdan biridir.
Görevimi belli bir dönem yapıp sonra gençlere bırakmak gibi bir huyum var; Silivri Kadın Girişimciler Derneğinde yaptığım gibi. Aksi takdirde gençlerin önünü kesiyoruz, hevesleri kırılıyor ve nereye kadar ben yaparım yani? Gittikçe sorumluluk artıyor, yeni görevler geliyor. Yaş ilerliyor.
Biz Sanayi Odasında matbaa ve kâğıt üretimi meslek grubunun mensubuyuz. İstanbul Sanayi Odasının tarihinde ilk defa bizim meslek komitesinde 3 tane kadın oldu. Kadınlara yol açılmıyor. Yaş ilerledi, tecrübe çoğaldı, Ekol Ofset oturdu, işleri delege ettim ama tabi işlerin başındayız. Bunca senedir edindiğim bir tecrübem var, kadınların mücadelesini ben de yaşadım. Kadınlar için pozitif bir enerji dönüşümü sağlamak amacıyla elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Bir de bizim kendi sektörümüzün bir vakfı var. Basın Sanayi Eğitim Vakfı (BASEV). Orada da yönetim kurulunda görev yaptım. 2009 yılında İstanbul Sanayi Odasının meclis üyeliğine seçildiğim zaman sektörde çok önemli bir sinerji yarattı. 11 kişilik yönetim kuruluna sektörden birinin girmesi ve kadın olması önemliydi. Bizim sektörden tebrike gelen arkadaşlarımız oldu. “Matbaacılık sektöründe kaç kadın var bir bakalım” dedi. İlk etapta 20 tane çıktı. Babasının işine birlikte devam edenler, eğitimini alanlar, kendi kağıt firmasını kurmuş ticaretini yapanlar veya uluslararası bir kağıt firmasının Türkiye Genel Müdürü olmuş kadınlar… Şu anda BASEV'in çatısı altında BASEV Kadın Platformu adıyla kurduk biz de bunu. Yaklaşık 40 üyemiz var. Bu çok gurur verici bir şey benim gözümde.

“EĞİTİM ÇOK ÖNEMSEDİĞİM BİR KONU”
Eğitim üzerinde çok çalışıyoruz. Bizim sektörün eğitimli eleman ihtiyacı çok fazla. Matbaa meslek lisemiz ve üniversitelerimiz de var. Marmara Üniversitesi var. Ankara'da var, Aydın gibi özel üniversitelerde de var. Meslek liselerini bitiren çocuklar okudukları okulun sektörünü hedeflemiyorlar. Sefaköy'de Oktay Duran Matbaa Meslek Lisesi var. Karşıda İbrahim Müteferrika Matbaa Meslek Lisesi var. Bir de Zeytinburnu'nda yeni açıldı matbaa meslek lisesi. Oradaki çocuklara zaman zaman gidiyor matbaacılığı anlatıyor, alıyor matbaalarımızı gezdiriyoruz. Okul bittikten sonra çalışacakları ortamları gösteriyor, okudukları okulun sektörünü hedeflemelerini sağlıyoruz. Vizyonlarını açmaya çalışıyoruz, rol model konuşmaları yapıyor en önemlisi BASEV aracılığıyla onlara burs sağlıyoruz. Oldukça güzel gidiyor. Kendi içimizde Kadın Platformu olarak toplantılar yapıyoruz ben onun da kurucu yönetmeniydim. Onu da bıraktım ama her zaman için yanlarındayım.
Sanayi Odasında Eğitim İhtisas Komisyon Başkan Yardımcısıyım. Eğitim benim çok önemsediğim bir konu. Gerçekten eğitim şart. Elimizden geldiği kadar eğitime destek olmaya çalışıyoruz.
Silivri Kadın Girişimciler Derneğinin Kurucu Başkan Yardımcısıyım. 5 yıldır çok güzel şeyler yaptığımıza inanıyorum. Kadınlarımızın zaten iş hayatları vardı ama birlikte olduğumuz zaman yeni sinerjiler yaratıyoruz, bu çok önemli. Görevi yeni arkadaşlara devretmek üzere yönetimden ayrıldım, oradan da mezun olduk diyelim. Her zaman gönlümüz ve çalışmalarında beraber olmaya devam edeceğiz.
Bir de Meme Sağlığı Derneği (Memeder) var. Başarılı ama sağlıklı bir kadın için çalışmalar yapıyorum. Memeder Başkanıyım. Erken teşhis, tedaviye yönelik tarama programları yapılıyor. Bahçeşehir'de bir kliniğimiz var. Bahçeşehir'deki kadınlara yaklaşık 8 yıldır ücretsiz tarama yapıyoruz. Allah'ın torpilli kulu yok. Benim rahatsızlığım da orada fark edildi. Ben de meme kanseri ameliyatı oldum. Dünyanın sonu değil; tıbba inanıyorum, doktorlarıma güveniyorum. Tedavimi olurum ama ‘Hay Allah niye ben' diye de kendimi şimdiden öldüremem.

  • ETİKETLER
PAYLAŞ
« Önceki Ülkü Büyükgönenç
Sonraki » Ömür boyu mutluluklar

  1. Şevket turk Şevket turk

    1992 yılında muzaffer coşkun ile beraber ayıklama bölümünde sizler ile beraber çalışma yaptim.bu çalışma 42 ay devam etti tazminat li olarak işinizden ayrıldım sonra gül matbaasında kesim bölümünde ise girdim belli seviyede kesim ustası oldum 2013 yılında emekli oldum emekli den sonra cem ofset de ve yeni deniz matbaasında çalışmaya devam ettim şimdi Filipin ler de bir yol kenarında sizi takip ettiğim bir an bu yazınızı buldum bir zengin deyilim matbaa hayatım sizinle başladı denebilir aç kalmadım sizi de hiç unutmadım ziyaret etmeyi isterim aslında ölmeden önce selamlar saygılar

YORUM YAP