
Eğitim-İş, yalnızca düşüncelerini ifade ettikleri için tutuklanan öğrenciler, gazeteciler ve siyasetçiler için Marmara Cezaevi önünde basın açıklaması yaptı. Genel Başkan Kadem Özbay, “Bu ülke adaletsizlik üzerine kurulamaz!” dedi.
Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş), düşünce ve ifade özgürlüğünü kullandıkları için tutuklu bulunan öğrenciler, gazeteciler ve siyasetçilerle dayanışma göstermek amacıyla Marmara Cezaevi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Eyleme, Genel Başkan Kadem Özbay, Merkez Yönetim Kurulu üyeleri ile şube ve temsilciliklerden çok sayıda yönetici katıldı. Eğitim İş Silivri Temsilciliği de basın açıklamasında hazır bulundu.
ÖZBAY: BU ÇOCUKLARIN SUÇU NEDİR?
Basın açıklamasında konuşan Genel Başkan Kadem Özbay, cezaevinde tutulan gençlerin yalnızca anayasal haklarını kullandıkları için özgürlüklerinden koparıldığını vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı: “Bugün burada yalnızca düşüncelerini ifade ettikleri için, demokratik haklarını kullandıkları için Silivri Cezaevi'nde tutulan öğrencilerin, gazetecilerin, siyasetçilerin ve hukuksuzluklara karşı ses çıkaran tüm yurttaşların sesi olmak için toplandık.
Bu ülkenin gençleri, bu ülkenin geleceği olan öğrenciler, hiçbir suçu olmadan özgürlüklerinden koparılmış durumda. Onlar sadece anayasal haklarını kullandılar; konuşma haklarını, toplanma haklarını, itiraz etme haklarını… Şimdi ise karanlık duvarların, demir kapıların ardında tutuluyorlar. Neden? Çünkü susturulmak isteniyorlar!
Öğrencilerimiz, gençlerimiz, gözaltı süreçlerinde ve cezaevinde insanlık dışı muamelelere maruz kaldıklarını açıkça söylüyorlar. Çıplak arama, fiziksel şiddet, işkence... 2025 yılında, bir hukuk devletinde bunlar konuşulmamalıydı bile! Ama ne yazık ki yaşanıyor, ve yaşatılıyor. Bu utanç hepimizin hanesine yazılıyor.
Bu gençler eğitim hakkından da mahrum bırakılıyor. Sınavları başlamak üzere, ama onlar ders çalışamıyor. Sınavlarına hazırlanamıyor, kitaplarına erişemiyorlar.
Ayrıca, öğrencilerimiz sadece özgürlüklerinden değil, aynı zamanda geleceklerinden de mahrum bırakılıyorlar:
• Üniversitelerde bulunamadıkları için sınıf tekrarı riskiyle karşı karşıya kalıyorlar,
• Sınav haklarını kullanamadıkları için akademik ilerlemeleri durduruluyor,
• KYK yurtlarından çıkarılarak barınma hakları fiilen ellerinden alınıyor,
• Devlet destekleri ve bursların kesilmesiyle ekonomik olarak çaresiz bırakılıyorlar,
• Eğitim hayatları sekteye uğratılarak gelecekleri bilinçli biçimde baltalanıyor.
Bu durum sadece bireysel bir adaletsizlik değil, aynı zamanda ülkenin geleceğine vurulmuş büyük bir darbedir.
Cezaevinde günlerdir sadece tek öğün yemek verildiği, aynı kıyafetlerle yaşamaya zorlandıkları ifade ediliyor. Ne sağlık, ne hijyen, ne de insanlık… Hiçbiri yok. Peki biz sessiz mi kalacağız?
Buradan açıkça soruyoruz: Bu çocukların suçu nedir? Demokratik bir ülkede, demokratik bir şekilde düşünce beyan etmek mi suç? Ailesine, okuluna, arkadaşlarına kavuşmak isteyen bu gençlere uygulanan düşman hukuku kabul edilemez! Onlar bizim çocuklarımız, onlar bu ülkenin evlatları! Bu ülkenin çocuklarını düşman gibi görmek, onları düşman gibi yargılamak, halkı bölmek, toplumsal ayrışmaları derinleştirmektir.
“GENÇLER SERBEST BIRAKILMALI”
Adaletin terazisi şaşmamalı! Bu ülkenin gençlerine yapılan bu zulmün hesabı bir gün mutlaka sorulacaktır. Biz buradan bir kez daha haykırıyoruz: Bu adaletsizlik bir an önce sona ermeli! Gençler derhal serbest bırakılmalı, eğitimlerine kaldıkları yerden devam edebilmelidir.
İşkence ve kötü muamele iddiaları derhal bağımsız bir şekilde soruşturulmalı ve sorumlular yargı önüne çıkarılmalıdır. Bu ülke, adaletsizlik üzerine kurulamaz! Gençliğini cezaevlerinde çürütmeye çalışan hiçbir iktidar, tarihin vicdanında aklanamaz!
“ONLARIN ÖZGÜRLÜĞÜ, BİZİM ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ”
Unutmayın: Bugün susturulan her ses, yarın hepimizin boğazında bir düğüm olur. Bugün çalınan her gelecek, yarın ülkemizin karanlığa mahkûm edilmesidir. Onların özgürlüğü, bizim özgürlüğümüzdür. Bu mücadele, hepimizin mücadelesidir.
Bugün burada, sadece öğrenciler için değil, aynı zamanda özgür basının sesi olan gazeteciler için, halkın iradesini temsil eden siyasetçiler için, hukuksuzluğa boyun eğmeyen her bir yurttaş için de adalet talep ediyoruz.
Adalet istiyoruz! Hemen şimdi, derhal! Özgürlük istiyoruz! Gençlerimize, gazetecilere, siyasetçilere, yurttaşlarımıza, geleceğimize, bu ülkenin vicdanına sahip çıkıyoruz!
“TARİHİN VİCDANINDA ASLA KABUL EDİLEMEZ”
Cumhuriyetin eğitimcileri olarak bu ülkenin geleceği olan gençlerimizle, çocuklarımızla görüşmek için buraya geldik. Genel merkez avukatımız ve iki bölge avukatımızla birlikte görüşme talebinde bulunduk. Eğitim-İş Genel Başkanı olarak ben de 3 üyemizin çocuğuyla en azından onlarla birebir görüşmek istediğimizi ilettik ama içerisi de ziyaretçiler için, halk için bu ülkenin en büyük sendikalarından Eğitim-İş örgütünün temsilcisi görüşmesi, savcı ve içerideki yetkililerin tamamen keyfi kararına bağlı. Bir saatten fazla içeride, bir telefonun başında ‘Evet, görüşebilirsiniz' derler mi, demezler mi diye bekletildik. 3 avukatımızın savcıyla birebir görüşme talebi kabul edilemedi. Sonra tabii ki hukukçu oldukları için hukukçu kimlikleriyle avukat arkadaşlarımız içeriye girdi, öğrencilerimizle görüştü. İçerideki durum nedir diye sorduğumuzda çocuklar diyor ki, ‘Herkes öksürüyor'. Bir salgın şüphesinden bahsediyorlar ve bununla ilgili talepte bulunuyorlar. Yalnızca aralarından 3-4 çocuğumuz seçiliyor. Revirde bir kontrol yapılıyor. ‘Bir şey yok' diye tekrar geri gönderiliyor. İşte tablo bu aslında. Bir ülkenin geleceği olan gençler eğer tutsak tutuluyorsa bugün gerçekten adil bir mahkemede yargılansalar alacakları cezanın yatarı bile yokken günlerdir, bayramda bile ailelerinden, yakınlarından koparılıyorsa bu tarihin vicdanında asla kabul edilemez.”
Haber Merkezi