Eğitim Sen Sendikası, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla yaptığı açıklamasında “23 Nisan'ın gerçek anlamda Çocuk Bayramı olması isteniyorsa çocukların yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler üretilmelidir.” diyerek sorunlara çözüm talebinde bulundu.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla bir açıklamada bulunan Eğitim Sen Sendikası, şu ifadelerine yer verdi: “Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 23 Nisan 1920 yılında açılmasının ardından çocuklara armağan ettiği ‘23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın 104. yılını kutluyoruz.
“ÇOCUK İŞÇİLİĞİ VE ÇOCUK EMEĞİ SÖMÜRÜSÜ ARTARAK SÜRMEKTE”
23 Nisan, dünyada çocuklara armağan edilmiş ilk ve tek bayram olarak bilinmektedir. Buna rağmen, Türkiye'de çocukların eğitim ve sağlıklı yaşam hakkı başta olmak üzere, en temel hak ve özgürlükleri tehdit altındadır. Çocuklara yönelik şiddet, istismar, cinsel saldırı ve ayrımcı uygulamalar gündemden düşmemekte, çocuk işçiliği ve çocuk emeği sömürüsü artarak sürmektedir.
“TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER YOK SAYILMAKTA”
Okula gidemeyip çalışmak zorunda bırakılan, çocuk yaşta evlendirilen, cezaevlerinde olan, cemaatlere, tarikatlara, dini yapıların istismarına uğratılan, anadilinde eğitim hakkı başta olmak üzere en temel hak ve özgürlükleri yok sayılan çocuklar için gerçek anlamda bir çocuk bayramından bahsetmek mümkün değildir.
“FİZİKİ VE ZİHİNSEL GELİŞİMİ ÜZERİNDE OLUMSUZ ETKİ YARATMAKTA”
Türkiye, OECD ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunda ilk sıradadır. Son yıllarda çok hızlı artan yoksullaşma süreci öncelikle en hassas durumda olan çocukları vurmuştur. Ülkemizde bugün her 4 çocuktan biri derin yoksulluk sorunları ile yüzleşmekte, yeterli ve besleyici gıdaya ulaşamamaktadır. Çocukların önemli bir bölümü yetersiz beslenme sorunu yaşamakta, bu durum çocuklarımızın fiziki ve zihinsel gelişimi üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.
Türkiye'de yaşayan çocuklar, erken yaşta büyümek zorunda kalmadan çocukluklarını doyasıya yaşamak, okula aç gitmemek, nitelikli bir eğitim ve sağlıklı bir yaşam istemektedir. Ancak siyasi iktidar, çocuklarımıza daha iyi bir gelecek hazırlamak için adımlar atmak yerine, uyguladığı çocuk düşmanı politikalar üzerinden her yıl binlerce çocuğumuzu Diyanet İşleri Başkanlığı'na, dini vakıf ve cemaatlere teslim etmekte, çocukları eğitimden kopararak erken yaşta evlenmeye, ucuz iş gücü olarak çalışmaya zorlamaktadır.
“ÇOCUKLARIN TEMEL HAKLARI TEHDİT ALTINDA”
Türkiye'de eğitim sisteminin müfredat, ders kitapları ve uygulama alanları itibari ile çocuklar, etnik köken, dil, din ve mezhep ayrımcılığı ile sık sık karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle mülteci çocuklara, farklı etnik kimlik ve mezheplere sahip çocuklara yönelik ayrımcı uygulamaların son yıllarda daha da artmıştır. Türkiye'de çocuk haklarına yönelik olarak ortaya çıkan karanlık tablo, çocuk haklarının ülkemizde sadece kâğıt üzerinde kaldığını göstermektedir. Eğitim ve yaşam hakkı başta olmak üzere, Türkiye'de çocukların en temel hakları tehdit altındadır.
“YÜKÜMLÜLÜKLERİN BÜYÜK BÖLÜMÜ YERİNE
GETİRİLMEMEKTE”
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne taraf olan Türkiye, sözleşmenin çocuğun yüksek yararı, yaşama ve gelişme hakkı, katılım hakkı, ayrım gözetmeme, güvenli bir ortamda büyüme hakkı ve benzeri temel ilkeler üzerinden belirlenen yükümlüklerinin büyük bölümünü yerine getirmemektedir. Çocuklarımız eğitim biliminin evrensel ilkeleri üzerinden değil, dini kural ve referanslara göre eğitilmeye çalışılmaktadır. ÇEDES projesi ile 81 ildeki bütün okullarda eğitim biliminin temel ilkelerine aykırı şekilde çocukların zihinsel gelişimini olumsuz etkileyecek eğitimler ve uygulamalar hayata geçirilmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 4-6 yaş grubundaki çocuklara yönelik Kur'an Kursu'na gönderilen çocuk sayısı 214 bini geçmiştir. Düşünen, eleştiren, sorgulayan değil, düşünmeden, sorgulamadan yaşayan bir nesil yetiştirilmek en temel devlet politikası olarak karşımıza çıkmaktadır.
“KAMUSAL, NİTELİKLİ, PARASIZ, CİNSİYETÇİ EŞİTLİKÇİ, LAİK, BİLİMSEL EĞİTİM”
Çocukların çocukluklarını yaşayabilmelerini sağlamak, onları her türlü fiziksel, duygusal, ekonomik ve cinsel istismardan korumak; anne, baba ve çocukların bakımıyla yükümlü olanların yanı sıra devlet ve toplumun en temel ortak sorumluluğudur. Bu nedenle Türkiye'nin de imzaladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi doğrultusunda demokratik, eşit ve özgürlükçü politikalar üretilmeli ve Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne konulan çekinceli maddeler derhal kaldırılmalıdır. Tüm çocukların kamusal, nitelikli, parasız, cinsiyet eşitlikçi, laik, bilimsel ve anadilinde eğitim alması için gereken adımlar atılmalıdır.
Türkiye'de çocuklarımızın karşı karşıya kaldığı sorunların yarattığı vahim tabloyu değiştirmenin tek yolu göstermelik olarak değil, gerçek anlamda halkların egemenliğine dayalı demokratik ve laik bir ülke mücadelesinin başarıya ulaşmasıdır.
Eğitim Sen olarak, Türkiye'de çocukların uzun süredir karşı karşıya olduğu tüm tehditlere, çocukların eğitim ve sağlıklı yaşam haklarına yönelik her türlü politika ve uygulamalara rağmen, çocukların ve öğrencilerimizin ‘23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutluyoruz.”
Renginar SALİ