Eğitim Sen, gündemi değerlendirmeyi sürdürüyor

Eğitim Sen, gündemi değerlendirmeyi sürdürüyor

28.04.2020 09:13:33

Eğitim Sen Sendikası, paylaştığı 28. Eğitim Günlüğünde gündeme ilişkin sorunlara dikkat çekti ve önerilerde bulundu.

Eğitim Sen Sendikası Merkez Yürütme Kurulu gündemin nabzını tutmaya devam ediyor. Sendika, 28. Eğitim Günlüğünde bazı konuları değerlendirerek, sorunlara dikkat çekti ve önemli önerilerde bulundu.

EĞİTİM SEN: BU HAFTA EMEKÇİLERİN HAFTASI

Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu tarafından yapılan değerlendirme şöyle; “Yeni haftaya emeğin ve emekçilerin sorunlarını gündeme taşıyacağımız bir hafta olmasının verdiği heyecan ve istekle başlıyoruz. Cuma günü tüm dünya ile beraber Türkiye'de de “Emekçilerin Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs”ı kutlayacağız. Salgın ve alınan önlemler nedeniyle, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi,  kitlesel 1 Mayıs etkinlikleri düzenleyemeyecek olsak da, hafta boyunca sorunlarımızı ve taleplerimizi gündeme getirecek, haklarımız ve özgürlüklerimiz için sözümüzü yaygınlaştıracağız. Konfederasyonumuz KESK ile emek ve meslek örgütleri tarafından hazırlanan programı yaşama geçirmek için, tüm sınırlılıklara ve zorluklara rağmen, çalışacağız. Bu hafta emekçilerin haftası, bu hafta bizim haftamız.

“OKULLARIN KAPALI KALMASI İKİNCİ BİR SALGIN DALGASINA KARŞI ETKİLİ ÖNLEM OLACAK”

Bugünün gündemi; Okulların kapalı olduğu süre bu hafta 30 Nisan tarihi itibari ile dolmuş olacak. Yapılan kabine toplantısı sonrasında okulların durumu ile ilgili açıklama yapılma olasılığı var. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu olarak, salgın tehlikesinin ortadan kalktığı kesinleşene kadar okulların kapalı kalacağı sürenin uzatılmasını önermekteyiz. Salgının tam olarak üstesinden gelindiğine dair bilimsel veriler ortaya çıkana kadar okulların kapalı kalması, yaşanacak ikinci bir salgın dalgasına karşı en etkili önlemlerden biri olacaktır. Önceliğimiz öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz ve tüm eğitim emekçilerinin doğrudan, dolaylı olarak da tüm yurttaşlarımızın sağlığıdır.

 

“ÖĞRENCİLERİN ÜSTÜN YARARI GÖZETİLEREK DAVRANILMALI”

EBA canlı sınıf uygulamasının ara sınıflarda da kullanımına bu hafta başlanıyor. Öğretmenlerin, yüz yüze eğitimde de, uzaktan eğitimde de öğrencilerin üstün yararını gözeterek davrandığını, davranması gerektiğini düşünmekteyiz. Bu anlamda da canlı sınıf uygulamasının gönüllü öğretmenler tarafından kullanılmasında bir sorun görünmemektedir. MEB'in 26 Mart 2020 tarihli, “idari izin” konulu yazısında da idari iznin uzaktan eğitimle ilgili verilen görevlerin yapılması kaydıyla verildiği belirtilmektedir. Ancak, öğrencilerin uzaktan eğitime erişimi ile ilgili sorunlar çözülmeden yapılacak canlı sınıf uygulamalarının aynı zamanda da eşitsizliği yaygınlaştıracağı gerçeğini de dikkate almak gerekmektedir. Ayrıca, canlı sınıfı kullanma konusunda öğretmenlere zorunlu görev vermek yerine bu görevin sadece istekli öğretmenlerle yapılması daha uygun olacaktır.

“ÜCRETLİ ÖĞRETMENLER ÜCRETLİ İDARİ İZİNLİ SAYILMALI”

Ücretli öğretmenlere canlı sınıf kullanımında görev veriliyor, ancak telafi eğitiminde görev verilmezse aldıkları ücret geri istenecektir. Ücretli öğretmenler geciktirilmeden ücretli idari izinli sayılmalıdır. Eğitim yöneticilerinin canlı sınıf uygulamasına katılmayan öğretmenlerin ücretlerini kesme hakkı yoktur. Öğretmenler, ek ders ücretlerini toplu sözleşme sonucu olarak almaktadır ve aynı karara göre ek ders görevlerini yerine getirmiş sayılmaktadırlar. Sonuç olarak, canlı sınıf uygulaması istekli öğretmenler tarafından kullanılmalı, istemeyen öğretmenlere dönük bir zorlama yapılmamalıdır. MYK'miz MEB'e, uzaktan eğitim uygulamalarında öğretmenlerin verdikleri kararların esas alınması çağrısı yapmaktadır.

“BU ETKİNLİK ACİLEN DURDURULMALI”

MEB'in okullarda yaptığı dini uygulamalara Aydın İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından başlatılan “Ramazan Günlükleri” eklenmiş oldu. Öğrencilerin gelişim dönemleri ve özellikleri, salgın nedeniyle içinde bulundukları durum ve pedagojik gereksinimleri göz ardı edilerek uygulanan bu etkinliğe Aydın Valiliği tarafından onay verilip verilmediği de açık değildir. Eğitimin dinselleştirilmesi adımlarının bir yenisi olarak görülen bu etkinliğin acilen durdurulması gerekmektedir.

“EĞİTİM YÖNETİCİLERİN BELİRLENMESİ DEMOKRATİK KATILIM VE YÖNTEMLERLE OLMALI”

MEB, 24 Nisan 2020 tarihinde yayınladığı yazıyla çalıştığı kurum sonradan “Özel Program ve Proje Uygulanan Eğitim Kurumları” olan eğitim yöneticilerinden 4 veya 8 yıllık görev süresi dolanların da yönetici atama takvimi kapsamında yeniden görevlendirmek için başvuruda bulunabileceğini bildirdi. Bu durumun yaratacağı eşitsizlikler ortadadır. Proje okullarına yapılan atama ve görevlendirmelerde sendikal ve siyasal yakınlığın önemli bir tercih nedeni olduğu açıktır. Kuşkusuz, bu tüm atamaların bu şekilde yapıldığı anlamına gelmez. Ancak, genel olarak atamalar ve görevlendirmelerin kadrolaşma yaklaşımıyla yapılmış olmasından dolayı, bu durumda olan yöneticilere verilen yeniden görevlendirilme hakkının da, kendisine yakın olanı koruma yaklaşımı ile yapıldığı sonucuna varılmaktadır. Proje okulu uygulamasının sonuçları eğitim ortamında ve çalışanlar arasında sorun yaratmaya devam etmektedir. Tüm okullara öğretmen ve yönetici ataması genel esaslara göre yapılmalıdır. Tüm eğitim kurumları için eğitim yöneticilerinin belirlenmesi demokratik katılımla ve yöntemlerle olmalıdır.

“TÜM ÖĞRENCİLER İSTEDİKLERİ OKUL TÜRÜNDE VE OKULDA EĞİTİM ALMALI”

Sınavla öğrenci alacak ortaöğretim kurumları için yapılacak olan sınavın tarihi yaklaştıkça, bu konu ile ilgili tartışma artmakta, farklı senaryolardan söz edilmekte, özellikle de Güney Kore örneği üzerinde durulmaktadır. MEB'in sınavı zamanında yapma isteğinin farkındayız. Ancak, Güney Kore örneğinde de olduğu gibi, sınav için tek başına fiziksel mesafenin yeterli olmadığının fark edilmesi gerekmektedir. Öğrencilerin kaygı seviyesinin normalden çok yüksek olduğu bir dönemde sınav yapmanın sorunlu yanlarını dikkate almak gerekmektedir. Ayrıca, uzaktan eğitime erişim konusunda sorun yaşayan, özellikle yoksul ailelerin çocuklarına yüz yüze eğitimle eksikliklerini giderme olanağı vermeden, bu çocukları hızlıca sınava almak da eşitsiz sonuçlara neden olacaktır. Bu nedenle, kullanılacak sınav, içerik, soru sayısı ve zorluk derecesi yeniden değerlendirilmek durumundadır. Ayrıca, kontenjanları boş kalan okullar hızlıca öğrenciler tarafından tercih edilen akademik eğitim veren okullara dönüştürülmelidir. Eğitim Sen, çözümün tüm öğrencilerin istedikleri okul türünde ve okulda eğitim alması olduğunu düşünmektir.”

Haber Merkezi

YORUM YAP