Sevginar Sali

Eğri oturalım, doğru konuşalım...

6 ay arayla yaptığımız genel seçim koşullarına bakıldığında en önemli değişim ekonomik sorunların yerini alan terör belası olarak dikkat çekiyor. Akan kanı "Analar ağlamasın” diyerek durduran hükümetleri düşünüyorum da AK Parti açık ara önde… Ama şöyle de bir handikabı var yine onların döneminde kan oluk oluk akmaya başladı. Şimdi "Görevdeki AK Parti değil geçici, seçim hükümeti” diyenler olur… Doğru adına ne derseniz deyin bir durumun gerçekliğini değiştiremezsiniz ben de onu diyeyim… AK Parti 2015 seçimlerinde ekonomik koşulları iyileştirme iddiasıyla yeniden tek başına iktidar olmazdı, olamadı da çünkü 13 yıldır ülkeyi tek başına yönetirken bu duruma geldik. Sıkıntının sorumlusu, çözüm vadinde bunu referans gösteremedi. Başka konularda da referans kaybı vardı… Daha fazla özgürlük ve demokrasi iddiasıyla gelip her iki konuda da toplumu, basını, yargıyı kıskaç altına almışlardı… Bu iktidar değil AK Parti, MHP de CHP de tek başına 13 yıl girdiği her seçimden açık ara birinci çıksa bu hale gelirdi. Bizim sorunumuz iktidar değil, muhalefet!
AK Parti ne kadar 7 Haziran’dan ders aldı bilmiyorum… Alsaydı koalisyon hükümeti kurulurdu. Kendisi için yürüttüğü zamanında seçim ilkesini bu ülke ve millet için de sürdürmenin yolunu bulma iradesini ortaya koysa aldığı pek çok yarayı tedavi ederdi…
1 Kasım’da AK Parti ya kan kaybından ölecek ya da hastalığını kabul edip, bu ülkeyi tek başına yönetmek yerine eksik kaldığı, hata yaptığı konularda destek olması amacıyla bir partiyle koalisyon imkanını mümkün kılacak. Bu iktidarın görev ve sorumluluğu…
Bir de muhalefetin görevleri var… Akşam televizyonu açtığınızda kanala göre anlıyorsunuz kimin AK Parti kimin CHP veya MHP yanlısı olduğunu şıp diye… Kendini anlatmak için harcadıkları yüzde onluk sürenin ardından vakitlerinin yüzde 90’nını diğerlerine hakaret etmek için kullanan siyasetçilerden ben çok sıkıldım… Birbirinizi sevmiyorsunuz anladık da bu ülkeyi de mi hiç sevmiyorsunuz!? Bu milleti de mi hiç düşünmüyorsunuz?! Allah aşkına enerjinizi bu kadar nefrete odaklamak yerine çalışmaya harcasanız ülkemiz kalkınmada dünyanın en gelişmiş ülkeleriyle yarışır… Hep bir diğerini yok etmek, kendinden olanı gereksiz kayırmak…
Türk toplumun zekâsı konusunda çeşitli rivayetler var her birine koşullara göre sarılıyoruz… Hep dünyanın çeşitli bölgelerinden Türk bilim adamları, sporcuların başarısından haber alıyoruz. Türkiye’de kalsalar canlarını okuruz çünkü… Bize bizden başka dost da yok, düşman da… Çok çalışkan bir millet olduğumuz konusunda herkes hemfikir bence… Bu çabayı ilkeli bir duruş ile desteklersek, tüm güçlüklerin üzerinden başarıyla geliriz…
Büyük acılarımız, derin fikir ayrılıklarımız, bitip tükenmeyen tahammülsüzlüklerimiz var… Ama tüm bunlara çareler üretecek hoşgörümüz de, gücümüz de, zenginliğimiz de mevcut…
Kimse kötü olsun istemeyin; kötülük bulaşıcıdır ne zaman size sıçradığını anlamazsınız bile… İyilik de öyledir şansa bakın… Yakınınızda, uzağınızda kim varsa mutlu olsun isteyin onu yakalayan iyilik size de dokunur muhakkak…
***
Saadet Partisi 1 Kasım’da İstanbul 3. Bölgeden 6 bayan milletvekili adayı göstermiş. 4’dü dün Hürhaber’deydi… İnandıkları davanın peşinden bu denli azimle mücadele eden, değerlendirmelerindeki iyi niyeti ve akılcılığı görünce ‘Keşke dünyayı kadınlar yönetse’ diye içimden geçirmedim değil…  Ama akıllı, kendini geliştirmiş, becerikli kadınlar olsunlar… Türkiye’nin onlara çok ihtiyacı var her alanda siyasette de dahil olmak üzere. Haberlerini ve Saadet Partisi’nin 1 Kasım öncesinde baraj sorunu kalmadığına dair önemli iddiaları ile genel seçimlerin ardından TBMM’de 20 kişilik grup ile temsil yetkisi kazanma iddialarını içeren haberi yarın Hürhaber’de okuyabilirsiniz… Yolunuz açık olsun. Hedefleriniz gerçekleşirse ne güzel olur… Demokrasimiz açısından da ülkemizin gelişimi bakımından da… İki seçim dönemidir bir Muharrem İnce bir de Saadet Partisi’nde ülkeyi yönetme heyecanına dair anlamlı, içi dolu bir heyecan hissettim… Bir de Meral Akşener vardı tabi; artık yok!

YORUM YAP