“Ele geçiremedikleri son kale CHP”
CHP Silivri İlçe Gençlik Kolları Başkanı Anıl Onur, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesinin 85. yıl dönümü dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Onur'un konuya ilişkin açıklaması aynen şu şekilde: "Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 20 Ekim 1927 yılında yazdığı Gençliğe Hitabenin 85. yıl dönümündeyiz. Yüce Önder'in tamda bugünleri işaret ederek, kaleme aldığı hitabenin ne kadar önemli bir kaynak olduğu apaçık ortadadır. Bugün kendilerini onun yerine koymaya çalışarak üniversite duvarlarına, içi boş yazılar yazdırarak O'nun izlerini silmeye çalışanların, sadece 85 yıl önce yazılmış bu hitabenin öngörüsü bile düştükleri komik durumu göstermeye yeterlidir.
Söylediği her söz, aldığı her karar ve yaymaya çalıştığı her düşünce aradan 85 yıl geçmesine rağmen dipdiri ayaktadır ve biz Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısı gençler sayesinde de nice 85 yıllara aktarılacaktır.
Yüce Önderin uzun yıllar önce bugünleri görerek yazdığı Gençliğe Hitabe ne acıdır ki gerçekleri bir ok gibi beynimize saplamaktadır. Ne diyordu Mustafa Kemal "İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.”
Bundan 9 yıl önce 1 Mart tarihinde Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş Başkanı; projenin sahibi emperyalist güçler tarafından görevlendirilmiş, yabancı kuvvetlerin Türkiye'deki tüm tersanelerine girilmesine izin veren, tezkereyi meclise getirmiştir. Belki de o günleri hatırlamayan genç arkadaşlarımıza hatırlatmak gerekirse, Cumhuriyet Halk Partisi, TBMM'nde büyük bir direniş göstermiş, aynen Gençliğe Hitabedeki gibi düşmanların hile ile tersanelerimize, havaalanlarımıza girmesini engellemişlerdir.
Büyük Ortadoğu Projesi'nin sahipleri Amerika ve AB ülkeleri karşılaştıkları bu mağlubiyeti unutmayarak, ikinci bir planı devreye sokmuşlardır. Yine Ulu Önderin "Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler” sözlerini haklı çıkarırcasına; ülkeyi yöneten iktidar partisi AKP'nin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, emperyalistlerin siyasi emellerini kendi halkının çıkarlarından önde görerek taşeronluğa soyunmuştur.
Memleketin bütün kaleleri olan adalet, medya, eğitim alanlarında Büyük Ortadoğu Projesine hizmet edecek bürokratlar ve siyasiler yerleştirilerek oraları zapt etmişlerdir.
Damadının Genel Müdürü olduğu gazeteye devlet bankasından usulsüzce kredi verilmiş, yandaş gazetelerine devletin bütün kaynakları reklam adı altında aktarılmış, orada çalışan sözde gazeteciler devletin televizyonlarında on binlerce Türk Lirası maaşlarla çalıştırılmıştır. Memleketini, Cumhuriyeti ve Mustafa Kemal'in mirasına sahip çıkan gazeteciler, hücrelere atılmış, yıllarca neyle suçlandığını bilmeden tek kişilik koğuşlarda neredeyse ölüme terkedilmiştir. Hapse atmadıkları yazarları ve aydınları gazete sahiplerini tehdit ederek işlerine son verilip, yoksullukla imtihan ettirmeye çalıştırılmıştır.
Adalete gelince; sadece bir örnek bile nasıl zapt edildiğini açık seçik ortaya koymaktadır. Almanya'da yüzyılın soygunu olarak lanse edilen davada Türkiye uzantıları tespit edilmiş, Deniz Feneri Derneğinin yöneticileri tutuklanmış ve hapse gönderilmiştir. İşte her şey tam da buradan sonra başlamıştır. Tayyip beyin dava arkadaşları olan bu zatı muhteremleri tutuklayan hakim davadan el çektirilmiş, tutuklamayı isteyen savcılar hakkında soruşturma açılmış ve kendileri için hapis cezası istenmiştir. Yerine atanan Hakim ve Savcılar 2 hafta içerisinde kararlarını vermişler ve yüzyılın soyguncularını serbest bırakmışlardır. Ergenekon, Balyoz, Atabeyler, Amirallere Suikast, şantaj tertiplerindeki hukuksuzluğa adaletsizliğe girmiyoruz bile.
Eğitim konusunda ise son çıkartılan yasa ile 4+4+4 uygulaması laik, demokratik ve çağdaş bir eğitim sisteminin kökünden kazındığının bir göstergesidir. Eğitim sistemimizi bilim insanı yetiştirmek üzere kurgulanıp geliştirilmesi gerekirken, din adamı yetiştirmeye uygun hale getirilmiştir. Bu haliyle muasır medeniyetleri geçme sevdamız bitirilmeye çalışılmış, Ortadoğu'nun dipsiz karanlıklarına doğru götürülmenin önündeki engeller ortadan kaldırılmıştır.
Yine Mustafa Kemal'in bahsettiği gibi ordularımız dağıtılmıştır. 1 Mart tezkeresine hayır diyen tüm subaylar bugün Balyoz davası tertibiyle zindanlara atılmıştır. Askerlerimin başına çuval geçirilerek başlatılan bu süreç Silivri Cezaevinde son buldurulmaya çalışılmıştır. O gün askerlerimizin başına çuval geçirten Amerikalı Komutan, bugün CİA Başkanı olmuş, kırmızı halılarla karşılanarak talimat vermeye başlamıştır. Bölücü terör örgütünün, haini terörist başını Türkiye'ye getiren komutan, terörist olarak suçlanmakta milletvekili seçildiği halde zindanlara mahkûm edilmiştir.
Memleketin her köşesi işgal altına alınmaya çalışılmakta, demokratik eylemlerini gerçekleştirmek isteyen, gençlere, öğrencilere, sendikacılara, hayvan severlere biber gazlarıyla, demir coplarla saldırılmıştır. Bugün Suriye Başkanı'na muhaliflerin toplanmasından neden korkuyorsun bırak onlarda eylem gösteri yapsınlar demokratik haklarını kullansınlar diyenler, kendi ülkelerinde eylem yapanlara terörist muamelesi yapmayı reva görmüşlerdir.
Bizler Mustafa Kemal'in "Benim iki büyük eserim var, birisi Türkiye Cumhuriyeti, diğeri de Cumhuriyet Halk Partisi” sözleriyle dile getirdiği mirasın sahipleri gençler olarak, O'nun Gençliğe Hitabesinde söylediği "Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin!” talimatını aynen yerine getiren gençleriz.
Ele geçiremedikleri son kale Cumhuriyet Halk Partisi kalmıştır. Buna niyetlenseler de, komplolar kurarak bizi bölüp parçalamaya çalışsalar da, bizler bir ölür bin diriliriz. Oynanan oyunun farkındayız, bu oyunu bozacak olan kudret bizde vardır.
"Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” ”