“Herkes dÜnyayı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse kendini değiştirmeyi düşünmez!” demiş zamanında Lev Tolstoy. Gelişim, ilerleme hayati derecede önemlidir esasen. Toplumun katalizörü olabilen kendini geliştirmiş, belli bir eğitim seviyesine ulaşmış ve işinin ehli insanlara ihtiyaç duyduğumuz ve her daim duyacağımız su götürmez bir gerçek. Gün geçtikçe artan gereksinimdir elit insan ihtiyacı söz konusu. Kolejlerde okumuş, elit üniversitelerde doktora yapmış, Türk kimliğini yitirmemiş bu ülkede yaşayan aydın insanlara ihtiyacımız var kesinlikle.
Geçen bir arkadaşla muhabbet ediyordum. Arkadaşım bana “Yeri geldiğinde ben de elitistim. Cehalete, avanaklığa, avamlığa hiç tahammülüm yok. Yüceltip, yüceltip durmayın şu avam insanları! Halk en iyisini bilse kendisini en çok sömürenleri başına getirmez, haksız mıyım? Siyasilerde, STK başkanlarında, bilumum makam sahiplerinde hep bir avam çoğunluğu yüceltme çabası var. Sırf o kesimin sayısı fazla olduğundan, hep onlara oynayarak sevenini arttırma, böylelikle makam, mevkilerini muhafaza etme çabalarındalar. Ne gerek var? Acaba kaç siyasetçi, kaç makam, mevki sahibi insan gerçekten önemsiyor bu avamları? Koltuklarını korumak adına onları mahsus yüceltip duruyorlar. Yanlış bu, çok yanlış…” dedi.
Düşünüyorum da, aslında kimi açılardan hak vermemek elde değil. “Halk en iyisini bilse kendisini en çok sömürenleri başına getirmez.” cümlesi mesela… Ne kadar gerçek geliyor değil mi kulağa? İnsan cahil olabilir, bu normal bir şey. Ancak cehaletin yüceltilmesi çok sıkıntılı bir durumdur, nesiller boyu üstümüzden atamayacağımız karanlıklara sebep olabilir ki oluyor da…
Hani İslam'da da derler ya "emaneti ehline veriniz" diye. Yani bu demektir bir işi o işten anlayan insanların yapması gerekiyor. Dış politikayı sizin o monşer diye aşağıladığınız birçok dil bilen, diplomasi bilen adamlar yapacak, daha bir yabancı dilde bile ilkokul çocuğu kadar konuşamayanlar değil. Mesela ben arabamın motoru bozulunca gidiyorum sanayideki (örneğin) Ahmet ustaya yaptırıyorum motoru. Kaputu açıp kendim yapmıyorum veya gidip bizim sokaktaki radyo tamircisine götürmüyorum arabayı. Neden? Çünkü o, Ahmet ustanın işi. Neden? Çünkü o adam belki de 10 yaşından beri sanayide çalışmış, görmüş geçirmiş ve usta olmuş.
Bakanlık, büyükelçilik, hakimlik vs. yapmak da bunun gibidir. Hatta okuldan önce evde başlar bunların eğitimi. Okullar sizi bir yere kadar yontar. Sen okul dışında ne yaptın demek gerekir insanlara. Yahu ben adama ülkemin bir bakanlığını emanet edeceğim veyahut "beni git bir ülkede temsil et" diyeceğim veya beni yönetme hakkı vereceğim ben bu insanlara. Bu mevkilerdeki adam vizyon olarak, eğitim olarak, kültür olarak benden ilerde olmayacaksa, ülkedeki insanlardan ileride olmayacaksa ben bu adama niye beni yönetme hakkı vereyim? Haksız mıyım?
Mesele güçse mahallenin kabadayısına vereyim oyumu o da masaya yumruğunu yürüyor, o da gücünün yettiğini tehdit edip gücünün yetmediğine abi çekiyor. Hatta sonra niye yan çizdin gücün mü yetmedi dediğinizde o da size saldırıyor. O adam da senin benim mahallelim o adam da içimizden biri. O zaman niye o kabadayıya oy vermiyoruz? Yoksa veriyor muyuz?
Peki, elit insan Türkiye'de durur mu? Bir de bunu irdeleyelim…
Neden dursun? Hong Kong, Singapur, Katar gibi örneklerde olduğu gibi iyi para kazanıyor mu o insanlar burada? Kuzey Avrupa gibi rahat, demokratik, keyifli, özgür bir atmosfer mi sunuluyor mu onlara burada? ABD gibi sınırsız olanaklar ve yüzlerce kültürün kaynaştığı dinamik bir toplum yapısı (gerçi Trump her geçen gün içine ediyor bu atmosferin ama yine de iyidir) mi sunuyorsun?
Türkiye'de kendini yetiştirmiş elit olabilmiş bir insan niye Türkiye'de kalsın yahu. Enayi mi bu elit? Üç kuruşa, nerdeyse kelle koltukta çalışacak bin bir baskı altında hayatını geçirecek, yuvasını kuracak? Ahmak mı elit?
İyi yetişmiş bir insan sadece Türkiye'de işini yapabiliyorsa durur. Örneğin avukat gidip de ABD'de avukatlık yapamaz, gidip ABD'deki bir okuldan diploma, yeterlilik vs. alması lazım, doktor da aynı şekilde. Bunun dışında hele de teknik konularda yüksek eğitim alabilen adam (doktora mesela) Türkiye'ye kolay kolay dönmez.
Zeki elit kelimesi ile ne kastedildiğini de şöyle bir netleştirelim. Birçok batı ülkesinin temellerini “zeki elitler” kurmuş ve yürütmektedir... Diyelim o ülkenin anayasası yazılacak, hukuk üzerine engin bilgiye sahip, tüm olasılıkları hesaplayan ve en fazla faydayı sağlayacak “zeki elit” devreye sokulur. Ya da şehir mimarisi ya da çalışma yaşamı… Örnekler çoğaltılabilir.
Türkiye'de yeterince “zeki elit” mevcut... Kısmen rekabetin işlediği özel sektör firmaları bu “zeki elitten” faydalanıyor... Bunu özel sektör firmaları keyfinden yapmaz. En fazla kârı o şekilde yapabildiği için yapar.
Fakat ülkemizde devlette zeki elit neredeyse hiç devreye sokulmaz. Ayrıca devlet fazlaca büyüktür Türkiye'de. Her şeye karışır, istediğine yol açar, istemediğinin önüne aşılmaz engeller çıkarır. Böyle bir gücü vardır “devlet” kavramının Türkiye'de. Devlet yüzünden özel sektör bile tam olarak serbest, rekabet piyasası kurallarına göre işlemez. Devletin böylesine ülkeyi geri bıraktıran bir yapıya sahip olmasının sebebi ve sorumlusu ise bir açıdan halk olarak düşünülebilir...
Kendi hakkını sorgulamayan, kendisi için iyi olanı seçimlerde dikkate almayan bir halk mevcut. Bir psikolojik sorun var bu ülkede. Erich Fromm'un Nazi Almanyası yıllarında Alman halkının psikolojisini tanımladığı "Özgürlükten Kaçış" adlı kitabının tarif ettiği durum bu.
Güçlü bir lideri desteklediğinde, o liderden aslında hiçbir fayda görmediği halde (hatta açıkça zarar gördüğü o halde), kendini o liderin bir parçası gibi hisseden, kendi yaşamının sorumluluğunu doğru olduğunu inandığı lidere kayıtsız şartsız teslim etmesi ile huzur bulan bir garip psikoloji.
İnsanlar “neden ben bir yabancı ülke vatandaşı kadar para kazanamıyorum, neden özgür ve mutlu değilim, neden hemen her şeyi, mesela bir arabayı, bir cep telefonunu dünyanın diğer vatandaşlarının iki üç misli fiyata almak zorundayım” diye sormazlar.
Devletin atıl olması, kötü yönetilmesi ve herkesin fakirlik paydasında birleştirilmesi kimsenin umurunda olmazsa ve bu yapı sürerse, biz ülkede mevcut elit kesimden yararlanmadan nesiller kaybetmeye devam edeceğiz...
Not: Son yapılan CHP Olağan Kurultay'ı ile ilgili köşe yazmamı bekleyen pek çok kişi oldu. O mevzuya bir kez girersem dur durak bilmeden, sınırları aşa aşa yazacağımı bilecek kadar iyi tanıyorum kendimi. Bu yüzden hiç girmemeye karar verdim. Kıymetli okurlarımızın bilgilerine...