Ali Gülcü

En güzel insan...

Kuytu, gölge ve gözüme kestirdiğim en tenha masaya bırakıyorum bedenimi.
Ferdi'yle lafladım az önce, boncuktan anahtarlıklar yapmış oğlu, satarsa bayram harçlığı olacak.Gömleği terden sırtına yapışmış, çorapsız kirli ayaklarıyla iskarpinlerin ökçelerine basmış, sararmış diş ve bıyıklarıyla ağız dolusu gülüyor...
Bir yaştan sonra güzellik ve çirkinliğin önemi kalmıyor!
En güzel insan?
Gülen insan!
Şöyle içinden geldiği gibi, nasıl gülebiliyorsan öyle, kendini kaybedip dizini mi döversin artık, kahkaha mı atarsın, gözlerinden yaş gelirken katılıp kalır mısın, sen bilirsin nasıl güleceğini, içinden nasıl geliyorsa...
Havuzun yanında bir baba oğluna gazete sayfalarından şapka yapmayı öğretiyordu...
Liseli dönemlerin 19 Mayısları geldi aklıma, stadyumun bahçesinde yeşil erik ve salatalık satılırdı tekerlekli mavi arabalarda, eski 19 Mayıslar daha mı güneşli, daha mı sıcak olurdu bilmem aynı o babanın yaptığı gibi...
Tan Gazetesi'nin resmi az, yazıları çok sayfalarından şapka yapardık, az önce denedim beceremedim laf aramızda.
Kese kağıdı yapıp satmış mıydım?
Yapıp satmaya niyetlenmiştik de...
Zaman geçince yaşadıkları ve okuduklarını karıştırıyor insan!
Kurgular gerçekmiş gibi geliyor, hatırıma gelen bir kaç yaşıtım yazar var çocukluğunda dedesinin biriktirdiği gazeteleri kese kağıdı yapıp satan, yakalanınca çizgi roman işine giren, okulda askerde fotoğrafçılık yapan, kaset dolduran...
Kendimize has zannedip benzer şeyler yaşamışız, hepsi bu, hala da öyle ya!
Nerden biliyorsun derseniz.
Sosyal paylaşım sitelerinden derim!
Adil Serkan Satı Eski Foça'da deniz kenarında taş bir evin gün batarken fotoğrafını çekmiş paylaşmış, aynı evin önünde 95 yılından kalma fotoğrafım var, çakı gibi askerim annem ziyarete gelmiş, fotoğrafı artık kim çektiyse, gülümsemişiz.
Farklı zamanlarda olta atmışız aynı yerlerden benzer umutlarla.
Farklı yerlerde aynı kitapları okuyoruz pek çok arkadaşımla belki benzer şeyler hissediyoruzdur kim bilir?
Çocukluğumdan bugüne aynı oyun havalarında oynuyoruz düğünlerde, aynı şarkılarda dans ediyoruz.
Keyif aldıklarımız, yediklerimiz,içtiklerimiz, kaldığımız oteller, gittiğimiz mekanlar aynı.
Başkaları, hiç karşılaşmadıklarımız gibiyiz aslında.
Dağ gibi egolarımız var hepimizin!
Cahilliğimizi malla mülkle, mevki ile örtmeye çalışıyoruz.
Bir türlü "bilmiyorum" demeyi öğrenemedik hala!
Özür dilemek, alttan almak bize göre değil.
Eleştirilmeye dayanamıyoruz, aynada gördüğümüz en güzel yüz bizimki.
Yumruklarımız sıkılı geziyor, kavgada ilk vuran olmayı tercih ediyoruz...
Hakkımızı yiyorlar!
Sevmediğimiz işler yapıyoruz!
Hem kazancımızda az!
Hepimiz dürüstüz!
Hepimiz iyiyiz, başkaları kötü!
İnsanlığın ne demek olduğunu öğrenemeden sarrafı oluyoruz velhasıl...(!)
Şarkıdaki gibi; yaşımız kaç olursa olsun lale devri çocuklarıyız yahu, var mı daha ötesi?
Çayımı içtikten sonra kalkıyor bana,bize benzeyen insan kalabalığının arasına karışıyorum...
Dediğim gibi;
En güzel kadın; gülen kadın.
En güzel adam; gülen adam.

YORUM YAP