CHP Silivri İlçe Başkanlığı döneminde tanıştığımız Avukat Necmi Şimşek daha sonra milletvekili adayı oldu, İstanbul Barosu yönetimine girdi, halen başkan yardımcılığı görevini yürütmekte. Anayasa değişikliği konusunda en çok siyasetçilerin sesi çıkıyor ama ben hukukçuları daha çok dinlememiz gerektiğine inanıyorum… Tabi siyasetçiler bile yeterince özgür görüşlerini, baskı altında hissetmeden paylaşmaktan çekinirken hukukçuların durumunu tartışmamıza bile gerek yok… Yine de tüm engellemelere rağmen bilgi de ışık gibi nerede bir çatlaklık bulsa önüne örülen dezenformasyon duvarından sızıp geçiyor onu arayanlara ulaşıyor.
“Hain” ve “vatana ihanet” ithamları arasında siyaset kulislerinde kopan küçük kıyametlere rağmen belirlenen Anayasa değişikliği hedefine hepimizin bulunduğumuz gemiyi ulaştırmaya çalışan kaptan keşke aklımızda bu denli fazla soru işaretine neden olmasa ve içimizde giderek büyüyen kuşku tohumları ekmese…
Belki normalin üstünde paranoyak olduk… Anormalliklerin, normal sayıldığı günümüz hangi kritere göre olay ve kişileri değerlendirmek gerektiği hususunda şirazemiz de tamamen kaymış olabilir… Her şeye rağmen denize düşenin yılana sarıldığı gibi yanlış veya belirsizliklere sarılamayız! Terör denizine düşmüşken, önceliğimiz geleceğimizi belirleyecek önemli konular hakkında karar vermek değil de hayatta kalmak olmalı. Bizi denizde boğulmaktan kurtarmasını beklediğimiz kişinin böyle bir durumda önemli bir tercihte bulunmamız üzerine ısrarı rahatsızlık verici.
Yerelde CHP ile AK Parti arasında ‘hainlik ile vatana ihanet' başlığı altında özetlenebilecek ikili tartışma sürüyor ya; bu bile Anayasa değişiklik paketi hususuna hukuk açısından bakmamız gerektiğinin ispati.
Hukukçuların alanı olan Anayasa yapma işini ne tamamen onlara ne de siyasetçilere bırakamayız. Onay sürecinde aranan çoğunluk şartı, tasarı aşamasında daha da fazla işletilmeliydi.
Seçilen zamanlama lehteki tüm gerekçeleri zayıflatırken, aleyhtekileri güçlendiriyor… Türkiye'nin Anayasa değişikliğine ihtiyacı var… Hazırlanan şartlar dolayısıyla Referandumda evet oyları yeterli gelmezse bu mevcut Anayasanın yeterli olduğu anlamını taşımaz. Sadece yenisinin doğru hazırlanmadığı ve halka yanlış zamanda sunulduğunu kanıtlar.
Birbirimizi suçladığımız kadar anlamaya çalışsak Türkiye güllük gülistanlık bir memleket olurdu… Tüm kışkırtmalara rağmen yine iyi dayanıyoruz… Bu kadar şiddetli sarsıntı geçirip de ayakta kalan ülke sayısı çok azdır. Biz çok farkında değiliz ama Türkiye'ye tuzak kurmaktan bıkmayanlar kudretimizin bilincinde. Bugün her şeyini kaybetse omuzunda ceketi hayatını yeniden kuracak insanların ülkesiyiz biz… Attığımız sayısız oktan çok azı belki hedefi vuruyor ama biz ne atmaktan yoruluyoruz ne de şevkimiz kolay kolay kırılıp, vazgeçiyoruz.
A veya B partisindeki siyasetçi kendini ve toplumu şu günlerde öncelikli olarak Anayasa değişikliği konusunda “Hayır” veya “Evet” diyenlerin tarafı şeklinde görebilir… Bu ülkeyi ayakta tutan ana omurganın ne olduğunu söyleyeyim size; doğruya doğru, yanlışa yanlış diyenler… Onun için davanızı anlatın, ikna etmeye çalışın ama sakın suçlama kısmına girmeyin… İlla kör göze parmak açıkça ifade edilmesinden söz etmiyorum; insanlara seçimleri ile ilgili böyle hissetmelerine yol açacak davranışlar da doğru değil. Çünkü suçlama durumu veya hissiyatı sabit olunduktan sonra sadece kendi ayağınıza sıkmıyorsunuz kurşunu, o üzerine bastığınız ülke topraklarını da kanatıyorsunuz…
Savaş'a, kan'a doyduk… Barış ve huzur vaat eden ve bunu yerine getirenleri bu ülke baş tacı yapar kendine…
e unutmayın “Mükemmellik her savaşta çarpışarak kazanmak değildir. En iyi strateji savaşmadan kazanmaktır.” *Sun Tzu