Türkiye'nin anayasalarını kıyaslayan Karakaş, “Kim ki “ben sivil anayasa yapacağım” dediyse, kim ki “ben yönetimin içerisine milli iradeyi koyacağım” dediyse ya siyaseten bertaraf ediliş, ya da faili meçhul cinayetlerle bu dünyadan göç ettirilmiş” dedi ve konuyla ilgili açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Türkiye Cumhuriyetini kurduğu zaman, Allah rahmet eylesin Mustafa Kemal Atatürk kurucu bir anayasa yapmıştır. Sonra ikinci bir anayasa yapmıştır. İkisi de savaş ortamında hazırlanmıştır. Darbelerden sonra da iki anayasa yapılmıştır; birisi 1960, ikincisi 1980. Bunların içerisinde en sivil, en milletini kucaklayan anayasa Mustafa Kemal Atatürk'ün yapmış olduğu anayasadır. Eğer, kurucu dediğimiz anayasa değer yargıları üzerinde devam ettirilseydi emin olun bugün Türkiye Cumhuriyeti tahmin edemeyeceğiniz yerlere gelirdi. 1937 Yılında, İsmet İnönü'yü Başbakanlık görevinden aldıktan sonra yerine başkasını atamıştı, vefat ettiğinde bu sistemden dolayı hala konuşmuyordu. İnönü, Atatürk'ün cenazesine dahi gitmemiştir. Arkasından darbe yapıldı. Milletle devlet arasına setler çekildi. Hele 1980 ihtilalinden sonra 1982 anayasası birçok kurumlar kendince değiştirmeler, farklı şekiller, zaman zaman hükümetleri düşürmüş, siyasi partileri kapatmış, demokratik anlamda Türkiye Cumhuriyetini tek başına bırakan hamleler yapılmış. Bunlar hükümetlerin kendi tedbirleriyle çözülmeye çalışılmış. Kim ki “ben sivil anayasa yapacağım” dediyse, kim ki “ben yönetimin içerisine milli iradeyi koyacağım” dediyse ya siyaseten bertaraf ediliş, ya da faili meçhul cinayetlerle bu dünyadan göç ettirilmiş. Rahmetli Özel, Muhsin Yazıcıoğlu, Erbakan için aynı yola gidilmiş, Bülent Ecevit itibarsızlaştırılarak heyet raporlarıyla Başbakanlıktan, hükümetten düşürülmeye çalışılmış, son anda koruma müdürü tarafından bu tuzak fark edilerek bertaraf edilmiş.”