Daha önce iş sebebiyle bir ilçe belediyesinin Engelliler Sarayı'nda bulunup, gözlem yapma fırsatı yakalamıştım. Birçok engelli kardeşimle tanışmış, yaşamın zor tarafıyla mücadele edişlerine şahit olmuştum. Belirttiğim yer, çok değerli hizmetler veren, onların eğitimi için büyük katkılar sağlayan kaliteli bir kurumdu.
Engelli kardeşlerimizin sosyal hayatta daha aktif rol alabilmeleri için okuma-yazma, müzik, kuaförlük, mantar yetiştiriciliği, resim, el işi, vs. birçok alanda eğitim veriliyordu. Oradaki öğrencilerin azimli çalışmalarını gördükçe kendi kendime hayıflanırdım; bizim yaşamla olan savaşımız onlarınki kadar zor olmadığı halde hiçbir şeyden hoşnut olmadığımız için belki de...
Görme engelli bir kardeşimiz vardı, mantar yetiştirip geçimine bu şekilde katkı sağlayan ve yine çok harika resimler yapan bedensel engeli olan kardeşlerimiz. Onlarla ne zaman karşılaşsam gözlerinin içindeki umudu hep görürdüm, her daim mütebessimdiler. Ve bir o kadar da empati yetenekleri gelişmiş.
Sevdiğim bir arkadaşım anlatmıştı, ben de çok etkilenmiştim: görme engeli olan biri, tekerlekli sandalyedeki arkadaşını onun yolu tarif etmesi ile evine götürüyormuş. Görme engeli olan arkadaşı sandalyeyi itiyor, bedensel engeli olan arkadaşı da yoldaki çukurları söyleyerek, yol gösteriyor. Ne muhteşem ve çıkarsız bir iş birliği değil mi?.. Oysa dışarıda elini kolunu sallayarak gezen, hiçbir engeli olmayan bazı insanlara, yolda adres bile sorsanız başını öte çevirecek kadar duyarsız. İşte bunlar da vicdan engeli olanlar, ruhları, kalpleri kötürüm olanlar!
Engelli kardeşlerimizin hayatlarını kolaylaştırmak bizim elimizde, kendimizi onların yerine koyup onlar gibi düşünebilmeliyiz. Meselâ araçlarımızı kaldırıma park etmeyelim, engelli rampalarının önünü kapatmayalım. Otobüslerde yardımcı olabiliriz; bazı şoförler engelli vatandaşları görünce zaman kaybı yaşayacağı için durmak istemiyor, bu kişilere tepkimizi göstermeliyiz. Engelli bir vatandaşla karşılaşınca göz teması kurmak istemeyen, onları görmezden gelen insanlar var maalesef. Bu çok yanlış ve kırıcı! Tam tersine bizim onlara gönül borcumuz var, vefa borcumuz var, selâm borcumuz var! Biraz klişe olacak ama hepimiz birer engelli adayıyız. Bugün bir kazada sakat kalmayacağımızın, bir pıhtı atması sonucu felç olmayacağımızın, bir travma sonrası akli melekelerimizi yitirmeyeceğimizin garantisi yok!..
Şunu unutmamak gerekir ki;
Engel bacaklarda, gözlerde, ellerde değil, engel ancak vicdanlardadır. Vicdanları kör, akılları kötürüm insanlardır, engeli olanlar!..