“Sadece kadına değil insana, çevreye, hayvana, eşyaya kasteden her düşünce zulüm getirir” diyen Saadet Partisi Silivri Kadın Kolları Başkanı Perihan Ersoy, “Aile yapısını diri ve dinamik tutan toplumlar tüm zor şartlara rağmen zulmün ve şiddetin önüne geçmişler ve öz benliklerini yitirmemişlerdir” diyerek çıkış yolu sundu.
Saadet Partisi Silivri Kadın Kolları İlçe Başkanı Perihan Ersoy, yaptığı yazılı basın açıklamasıyla toplumumuz içinde artış gösteren şiddetin gerekçelerini sorguladı ve çözüm önerilerini sundu.
ERSOY: KARINCAYI İNCİTMEZKEN VAHŞİCE İNSAN ÖLDÜREN BİR TOPLUMA NASIL DÖNÜŞTÜK?
Ersoy'un, aile yapısındaki bozulma ile toplumda artan şiddet eğilimi arasında bağı ele aldığı basın açıklaması şu şekilde: “Bizler Saadet Partisi Kadın Kolları camiası olarak başta Özgecan Aslan kızımız olmak üzere cinayete, şiddete, istismara maruz kalan tüm insanlarımız adına buradayız. Giderek artan şiddet olaylarını telin ediyor, toplumumuzun dikkatini çekmek için açıklamamızı kamuoyu ile paylaşıyoruz. Zulme uğrayan tüm insanlarımızın mekânları Cennet, makamları şehitler derecesinde olsun.
Küresel şiddet, kişisel nefret, savaş, terör, güvensizlik, parçalanan aileler, intiharlar, fert ve cemiyetin bozulması ve ahlâkî çöküntü gibi insanlık krizleri yaşanmaktadır. Siyaset mekanizması, sosyal yapı ve aile; doğru hak anlayışına dayalı bir zihniyet ile topyekûn bir kalkınmaya ihtiyaç duymaktadır. İçinde yaşadığımız zaman diliminde, aile mefhumu en badireli dönemlerinden birini yaşamaktadır.
Karıncayı bile incitmeyen, zavallıya, düşküne, âcize yardım etmeyi kendisine düstur edinmiş bir millet, vahşice insan öldüren bir topluma nasıl dönüştü?
Sadece kadına değil insana, çevreye, hayvana, eşyaya kasteden her düşünce zulüm getirir.
Aile yapısını diri ve dinamik tutan toplumlar tüm zor şartlara rağmen zulmün ve şiddetin önüne geçmişler ve öz benliklerini yitirmemişlerdir.
Aile; bireyin, toplumun, devletin ve medeniyetlerin inşa süreçlerinin özünü, hareket noktasını oluşturur. Aile, dış tehditlere karşı da bir kalkan, kale durumundadır.
Aile bugün bir tüketim unsuru olarak nitelenmiş, ardından da aile kurumunun önemi azaltılarak haz ve heves tatmin merkezli bireysellik yerleştirilmiştir. Bunun neticesi olarak da toplumsal yapı hızlı bir erozyona uğrayarak bütün “değer yargılarını” yitirmeye yüz tutmuştur.
“KADININ EKONOMİK GETİRİSİ UĞRUNA ANNELİK KURBAN VERİLMİŞTİR”
Kadını ev ve aile içinden soyutlayan, ailenin mukaddes mahiyetini yıkan, anneliği tasfiye eden, kadın-erkek rekabetini artıran, çocukları kreşlere emanet ettiren kapitalist anlayış, aile mefhumunu sarsmış ve değersizleştirmiştir. Kadın çalışma alanına hunharca itilmiş, erkek ise aile meşguliyetinden farklı gündemlere çekilmiştir. Buna bağlı olarak aile içindeki tüm dengeler altüst olmuş ve aile bireylerinin bağları zayıflatılmıştır. Kadının ekonomik getirisi uğruna annelik kurban verilmiştir.
Yaşanan şiddet olaylarının önlenmesi, kendi değerlerini ve milli kavramlarını merkeze alan bir hayat modeli planlamak ve aileyi buna göre şekillendirmek ile mümkündür.
“Önce ahlak ve maneviyat” düsturu ile devleti ve toplumun tüm katmanlarını kapsayan topyekûn bir manevi kalkınma programı hazırlanması gerekmektedir.
“AİLE YAPISINI BOZAN POLİTİKALARDAN VAZGEÇİLMELİ”
Hükümet, Avrupa Birliği normları gibi aile yapısını bozan politikalardan vazgeçmesi gerekmektedir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, politik kadın yaklaşımlarından ziyade merhamet ve adalet ekseninde aileyi koruyucu politikalar üretmelidir. Çünkü aileyi ancak kadın ve erkeğin karşılıklı sorumlulukları ile sevgi ve saygı diri tutabilir.
Aile, ahlaki çöküntünün önlenmesi için yegâne sığınacak ve insanlığı kurtaracak en önemli kaledir.
Bizler Saadet Partisi olarak; sadece kadına değil insana, çevreye, hayvana ve eşyaya yönelik her türlü şiddetin karşısındayız. Hak ve adalet merkezli, şefkat ve merhamet ile kuşatılmış yeni ve adil bir dünyaya inanıyoruz. Bir daha bu acı olayların yaşanmamasını diliyor, ülkemize huzur, barış ve saadetler diliyoruz.”