“Eskiden daha geriye giden bir süreçteyiz”

“Eskiden daha geriye giden bir süreçteyiz”

13.09.2012 10:40:51

Silivri Belediyesi Kültür Merkezi Yücel Erdem Tiyatro
Salonu'nda 9 Eylül Pazar Günü düzenlenen "Çocuğunuz 4+4+4'e hazır mı?” paneline
katılım yoğundu. Eğitim Sen Silivri Temsilciliğinin organizasyonunda
gerçekleştirilen programa CHP Belediye Meclis Üyeleri Süheyl Kırkıcı ve Ahmet
Yücegök, CHP İlçe Sekreteri Turgut Saygın, Eğitim Sen üyeleri, okul
yöneticileri, öğretmen ve veliler katıldı. Panele konuşmacı olarak Eğitim Sen 3
Dönem Genel Başkanı Alattin Dinçer, Boğazici Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Bölümü Araştırma görevlisi Soner Şimşek ve Çocuk Psikoloğu Sema Yazan Özçetin
katıldı. "Çocuğunuz 4+4+4'e hazır mı?” panelinde ilk söz alan Eğitim Sen 3
Dönem Genel Başkanı Alattin Dinçer, iktidarın Pazar ekonomisi içerisinde ayakta
kalabilmeyi ve o süreci yeni eğitim sistemi sayesinde yetiştireceği nesillerle
yönetmek istediğini söyledi. Dinçer, dönüşümün ileriye değil eskiden bile daha
geriye giden bir süreci başlatacağını ifade etti.



DİNÇER: HİÇ KİMSE BİZİ ESKİYİ SAVUNMACI OLARAK GÖSTEREMEZ

Dinçer, yeni eğitim sistemini değerlendirmeden önce mevcut
eğitim sisteminin ne durumda olduğunu anlatmak gerektiğini açıkladı ve
sözlerini şöyle sürdürdü: "Eski eğitim sisteminin düzeltilmesi gereken birçok
tarafı varken, bunlara ilaveten kurulmaya çalışılan 4+4+4'ü doğru olarak
değerlendiremeyiz. Eski eğitim sistemi, yıllardır uygulanan tek tipçi, tarihsel
olarak farklılıkları yok sayan, bilime mesafeli, ırkçı asimilasyoncu, cins
ayrımcı, erkek egemen, dini baskın unsur olarak öne çıkaran ve bütün bu
nosyonlar üzerine oturan bir sistem olduğunu hep anlatarak eleştirdik. Yaşama
hazırlamayan, eleştirel düşünmeyen, sorgulamayan, toplumsal farklılıkları içine
sindirmeyen bir eğitim sistemi vardı. Demokratikleşmesi ve bilimsel olması
gerektiğini dile getiriyorduk. Hiç kimse bizi eskiyi savunmacı olarak
gösteremez.

Bu gün yeni diye yutturulmaya çalışılan sistemin bunu
gerçekleştirme yönüne koyanlar eskinin bir parçasıydı. Evet, eski sistem
değişmeliydi. Tablo ortada. Nasıl insanlar yetiştirdiği de ortada. Tabi bu
eğitim sistemi, iktidar mücadelesinden bağımsız değil. Biliyoruz ki eğer bir
ülke demokratik değilse bu ülkede faşizm, militarizm ve bunların değişik
versiyonları zaman zaman adres değiştirerek hakimiyet sürdürüyorsa eğitim
sisteminin demokratik olmasını beklemek ne kadar mümkün? Hele hele 12 Eylül
gibi bir faşist darbenin, toplumun tüm kesimleri üzerinden silindir gibi
geçtiği bir ülkede var olan sistem zaten o gerici düzenin sistemiydi. Biz onu
asla savunamayız, eleştiriyorduk. Özellikle 1980 sonrası, son dönemde bir de
buna piyasacı boyutu eklendi. Bu alan ticarileşti.”



"İKTİDAR SÜRECİ YETİŞTİRECEĞİ NESİLLERLE YÖNETMEK İSTİYOR”

Eğitim Sen 3 Dönem Genel Başkanı Alattin Dinçer, iktidarın
ne yapmak istediğini ise şöyle açıklıyor: "Neden 10 yıldır yapmadı, bu güne bıraktı,
ya da bu gün yapmaya kalktı? Tabi kendilerince bir takım gerekçeler ortaya
koydular. Bunların ötesinde bu getirilen sistemin aslında giderek kapitalizmin
küresel ölçekte yaydığı ideolojik hegemonyanın piyasasında, o piyasa koşulları
içerisinde rekabet edebilmeyi, Pazar ekonomisi içerisinde ayakta kalabilmeyi
başarmış o dünya görüşüne sahip bireyler yetiştirmek istiyor. Yetiştireceği bu
nesillerle o süreci yönetmek istiyor.



"İDEOLOJİK BİR DURUMLA KARŞI KARŞIYAYIZ”

Zayıflama sürecine karşı bir konsolidasyon, pekiştirme, ya
da bir çimento işlemi görmesi bakımından din eğitimi içine boca ediliyor.
Geçmişte de eğitim sistemi, her türlü motifleri ve öğeleriyle bu özelliklere
sahipti. Bu yetmedi, çünkü bilgi ve bilişimin küresel dolaşımı ve hızlı bir biçimde
sosyal hayata bunun etkileri, o geleneksel olan aile ahlak maneviyat yapısını
çözmeye başladı. Bu çözülmenin önü geçebilmek için var olan eğitim sistemi
içerisindeki din eğitim yetmiyor. "Dindar nesiller yetiştireceğiz” sözü tam da
buraya vuruyor. Buna karşı önlem alma, kendini koruma, bu değerlere yeniden
sahip çıkma ya da yapışma halidir. Bu yanıyla ideolojiktir. Başbakan ve Bakan
diyorlar ya, "Bu sisteme karşı çıkanlar ideolojik davranıyor” diye, aslında
bizzat durumun kendisi öyle.


"BU DÖNÜŞÜM, ESKİDEN DAHA GERİYE GİDEN BİR SÜREÇ”

Ak Parti'nin getirdiği bu sistem, sahipliğini ve ayniyetlerini
diri tutmak, gelecekte oluşmuş olan tavanının varlığını sürdürmesini sağlamak adına
getirilmiş bir eğitim modeli. Gerisi teferruattır. Bu dönüşüm ileri değil,
eskiden daha geriye giden bir süreç olacağını özellikle belirtmek istiyorum.”


ÖZÇETİN: YENİ EĞİTİM SİSTEMİ TAMAMEN İDEOLOJİK

Çocuk Psikoloğu Sema Yazan Özçetin, sözlerine Milli Eğitim
Bakanlığı'nın web sitesinde yer alan karşı propagandalarla ilgili soru ve
cevaplardan birini şöyle açıklayarak başladı: "Burada şöyle bir şey var; "Neden
4+4+4'ü sorguluyorsunuz da işte bilmem her hangi bir ülkedeki 5+3+2'yi sorgulamıyorsunuz?”
Bu kadar ciddiyetsiz bir cevaplamayla karşı karşıyayız. Ben bu sistem
değişikliğinin çok ciddi eğitimsel temellerin olduğunu düşünmüyorum. Aslında
tamamen ideolojik. Ak Parti iktidarının kendi dünya görüşüyle ilgili.

En önemli problem aslında bir eğitim sistemini değiştirirken
bunun ilgili uzmanlarına, o alandaki fakültelere başvurulmamış olması. Bu
alanda örgütlü olan insanların yer aldığı kurumlar bu yasaya karşı. Bunlar
karşıysa, o zaman bu yasayı kim hazırladı gibi bir soru geliyor akla.”


"3-6 YAŞ GRUBU, KURALA, ZAMAN VE ALAN SINIRLAMASINA OLANAK
VERMEZ”

Çocukların yaş gruplarının belirlenmesi, gelişimleri hakkında
da bilgi veren Özçetin, özellikle 3-6 yaş grubunda insiyatif geliştirme
dönemlerinin olduğunu söyledi. Psikolog Sema Özçetin, bu yaş grubundaki
çocukların çok fazla kurala, zaman ve alan sınırlamasına olanak vermeyen bir dönemde
olduğunu bu yapıldığı takdirde ne kadar sağlıklı olacağının ciddi soru işareti
olduğunu anlattı.

Uygulanmaya çalışılan sistemin alt yapısı yok. Aynı sınıflara
hem 2006 hem 2007 doğumlular başvuracak. Bir milyon olan birinci sınıf öğrenci
sayısı 2 milyona çıkmış durumda. Bunlara sınıf açmak zorundalar.


"ASIL SORUN, NORMAL OKULLARIN İMAM HATİPLEŞTİRİLMESİ”

Bir diğer nokta, biliyorsunuz inanç kişisel bir şeydir. Bir
devletin dininin olması problemlidir. Neden? Çünkü yurttaşları arasındaki
eşitlik ilişkisini bozar. Çünkü devlet yurttaşlarına eşit mesafede olmak
zorunda. Mezhep denen farklılıkların bu kadar çeşitli olduğu bir coğrafyada siz
Sünnilik mezhebiyle idare ve sistem kurmaya çalıştığınızda bu yurttaşlarınız
arasındaki ilişkiyi bozar. Ki zorunlu eğitim kapsamında din eğitimi de
veriliyor. Biz buna bile itiraz ederken şimdi ekstreden seçmeli dersler geliyor.
Bunun getireceği çok fazla risk var. Farklı inançlara sahip olan ailelerin
çocuklarına baskı uygulanabilir. Kuran-ı Kerim derslerine girecek öğrenciler
abdest almalı. Abdest alabilmeleri için mescidin olması lazım. Kız çocukları
başlarını örtecek. Regl olduklarında Kuran-ı Kerim derslerine giremeyecekler. Sorun
zaten imam hatip ortaokullarının açılması değil, normal okullarının imam
hatipleştirilmesi. Bu kadar çocukların psikolojisine ve kişiliğine müdahaleler çok
ciddi problemler getirecek.”


ŞİMŞEK: RAHATLIKLA AT KOŞTURACAKLARI AYGITIN DÜMENİNE
GEÇMEYE ÇALIŞIYORLAR

Panelin bir diğer konuşmacısı da Boğazici Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Bölümü Araştırma görevlisi Soner Şimşek'ti. Şimşek, 4+4+4
sisteminin, Ak Parti siyasal ve ekonomik iktidarının farklı açılımlara ihtiyacı
olduğu bir dönemde ortaya çıktığını söyledi. Hükümetin rahatlıkla at
koşturabileceği bir devlet aygıtının dümenine geçmesini sağlayacak adımlar
attığını anlattı. Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Başbakan artık yargıya da
nasıl müdahale ediyor olduklarının ilanını gerçekleştirdi. Devletleşmiş bir AK
Parti iktidarı var. Demokratik olmayan, çoğulculuğa dayanmayan hiçbir devlet
yapısı başka türlü karşımıza çıkmayacak elbette. Bu mücadeleyi sürdürürken
endişelerimize rağmen 4+4+4'e karşı olan eylemlerimizi daha geniş alana yaymak
bize düşenlerden olmalı.”

Panel, soru ve cevaplarla devam etti.

Renginar SALİ


YORUM YAP