Adını çok az duyduğumuz bir kurumun Genel Kurulu yapılıyor. Adı, Silivri Esnaf Kredi Kooperatifi…
En azından Silivri’den biliyorum, insanlar, geçmişte bu gibi kurumlara yönetici bulmakta zorlanırlardı…
Uzun yıllar Esnaf Kredi Kooperatifi’nin başkanlığını yapmış olan rahmetli, Mehmet Ali Sezen’in yakınmaları gözümün önüne geliyor. Her Genel Kurul öncesi liste yapmak için ne sıkıntılar çektiği dün gibi belleğimde. Silivri’nin nüfusunun on binlerle ifade edildiği yıllardı. Esnaf sayısı belliydi. Kredi kullanacak esnaf sayısı belliydi. Keza, Esnaf Kredi Kooperatifinin üyelerine kredi kullandırma gücü belliydi…
Demem… Bu sayılar, bu günkü sayılarının yanına bile yaklaşamaz…
"Silivri’de AVM sayısı arttı” desek de, "Artan AVM sayısı esnaf sayısını azalttı” desek de, o günkü rakamları bu günkü rakamlarla kıyaslamak imkânsız…
***
Bu güne gelecek olursak…
Genel kurula götüren yöneticileri gayet iyi tanıyorum. Her biri, bildiğim, tanıdığım esnaf dostlarım. Ve uzun bir süredir de görevdeler…
Bu güne kadar, Esnaf Kredi Kooperatifinin Genel Kurullarının bazılarında bulunma imkânım oldu. Bunların birin de bile "liste savaşı”na rastlamadım. Yönetim kurulunun çalışmaları baz alınarak, Genel Kurul Salonunda da sert tartışmalara rastlamadım. Ama genel kurul salonu dışında yer, yer şikâyetleri duymadım diyemem, lakin bu güne kadar büyük çapta şikayet duymuş değilim…
Neyse…
Bu defa birden fazla liste listelerin olduğu kulağıma geldi…
Öncelikle, hiçbir ayrım yapmadan "kolay gelsin” ve önemli olan üyelerin tercihleri” diyorum…
***
Bu ve bunun gibi kurumlara siyasetin müdahalesine karşıyım…
Ha, denebilir ki "karşı olsan ne yazar, olmasan ne yazar, karışıyor işte, karışılacak, ayrıca karışılmaması mümkün mü?”
Söylenen doğru olabilir.
De, ben yine de "bir kurumun öteki kurumun genel kuruluna veya yönetici seçimine” müdahalesine karşıyım… Doğru görmüyorum…
O nedenle de…
"Kurumların, bir birlerini dışlamadan uyum içinde çalışması başka, bir birinin irade belirlemesi noktasında baskı oluşturması başka” diyorum…
İyi haftalar…
MAZERET BULUNMALI
Haftanın önemli siyasi olaylarından biriydi AKP Silivri Kadın kolları seçimi…
Ne zaman oldu, nasıl oldu, neden haberimiz olmadı, diyebilirsiniz. Bence o kadar önemli değil. Çünkü, yapılan eylem gerçekte seçim değilmiş, adı "seçim”. Önceden atanmış İlçe Kadın Kolu Başkanı için, nereden ihtiyaç duydularsa yapmışlar ve Nuray Engin Albayrak hanımefendi toplam 400 Delegenin 328’nin geçerli oyunu alarak seçilmişlik unvanını kazanmış. Hayırlı olsun!
Şaka bir yana, gerçekten ortada kafa karıştıran bir durum var. Tek liste dışında başka liste yok. Çünkü ikinci listeye izin yok. Ki, "tek liste olacaksa” etrafa niye seçim var, diye duyururlar anlamakta zorlanıyor insan…
Hafta içinde AKP İlçe Başkanı Dilek Demiral ile 3. Bölge Milletvekili Harun Karaca Yeni Mahalle Başkanlığının düzenlediği Danışma Meclisi Toplantısında yine eskilere dalmışlar. Her zaman yaptıkları o yıllar önce olan bitenleri ısıtıp Mahallelinin önüne sürmüşler. Bölge Milletvekili Harun Karaca, hızını alamamış” yıllardır mezbelelik halini alan Boğluca Deresi Islah çalışmalarından söz ederken, kürsüden gözlerini sağa sola gezdirerek "CHP zihniyeti” demiş, sanki yeni bir şey söylemiş gibi… Ve, hiç gocunmadan da "Bizim Silivri’ye hizmet getirmekten başka derdimiz yok” demiş. O bahsettiği DERE YATAĞI düzenlemesi ortadayken, "100 Yılın” harikası olarak dillendirdikleri "Alt Yapı” denilen garabeti bilmezlermiş gibi… Ve AKP üyesi olsa da Silivri’de yaşayan ve Salonda bulunan Mahallelilerin gözünün içine bakarak "Biz bu güne kadar bitirecektik ama CHP zihniyeti engel oldu” demiş…
AKP, 17-25 Aralık sürecinde de çok net gördük, belli konularda, alışılmışın dışında, "kişiye özel Yasal düzenleme” yapan bir parti. Hem de bir gecede. Saatlerle ifade edilecek hızla "17-25 Aralık Tarihin en büyük Yolsuzluk ve Usulsüzlük olayını durduran ve kapatan” bir zihniyet "10 yıla yakındır bir BOĞLUCA DERESİ düzenlemesini beceremedi…
Ayni toplantıda, İlçe Başkanı yeni bir şey söylüyormuş gibi "Silivri’de bütün atık sular toplanacak ve arıtılarak temiz su şeklinde denize gönderilecek” demiş ama İş Bankası yanında yapılacak olan "Yer altı otoparkı” tabelası kaç yıldır orada duruyor, onu unutmuş... Mahalle toplantılarına "Sayalar, Çayırdere ve Danamandra” Mahallelerinde de yapacaklarını düşünerek bazı uyarılarım olacak…
Mesela…
(13) Yıllık iktidarları döneminde TAPU ve ECRİMİSİL Meselesi üzerine ne yaptıkları konusunda akla yakın bir mazeret bulunmalı...
SİYASİ FIRKA
Televizyonun karşısına geçmişim, kumanda elimde, ileri-geri kanalları dolaşıyorum… Birinde takıldım…
Nedeni… Sayın Cumhurbaşkanı konuşuyordu…
Hem de… Bazı çevrelerce "Kaçak” denilen yeni Sarayında falan değil, basbayağı KIRŞEHİR meydanında, (7) Haziran 2015 günü yapılacak olan Genel Seçimler için oy istiyor. Hangi parti olduğunu söylemiyor ama gayet tabii biliniyor...
Meydan, tıklım, tıklım...
Kalabalığın elinde Türk Bayrağı olduğu kadar, değişik bayraklar da var. Habercilerden biri, rengi farklı bayrağı sallayan birine "Elindeki bayrağı soruyor. Bayrağı sallayan "Bilmiyorum, elime verdiler sallıyorum işte” diyor…
Neyse, Cumhurbaşkanı, belli meydan mitinglerini özlemiş. Coştukça coşuyor. İktidara tek kelime etmeden, Cumhurbaşkanlığı yeminini unutup, muhalefete ağzına geleni söylüyor. Ardından, PARALEL YAPI diyor. Ona da ağzına geleni söylüyor…
İlk olarak şunu söyleyeyim…
Allah aşkına… Bir Cumhurbaşkanının böyle konuşması normal mi?
Neyse… Ardından "Zurnanın zart dediği” yere geliyor Sayın Cumhurbaşkanı Parlamenter sistem için "Bu sistem elimi kolumu bağlıyor” diyor. En iyisi "Başkanlık” diyor. Dünyada en çok tanınan "Başkanlık sitemi” "Amerikan sistemi”ni de söylemiyor, kendine has bir sistem istiyor. Muhalefet buna "PADİŞAHLIK” adını veriyor…
Sözlerinden anlaşıldığı kadarıyla Sayın Cumhurbaşkanı "Yargıyı” hedef alıyor. Bu güne kadar eline kolunu bağlayanın ne olduğunu söylemiyor ama beli ki hedefte "yargı” var…
Düşünebiliyor musunuz?
Bir Cumhurbaşkanı Yargıdan şikâyet ediyor…
Çare olarak "BAŞKANLIK SİSTEMİ” diyor, sanki orada yargı olmayacak gibi, başka bir şeyde demiyor…
Gelişmiş ülkelerden örnekler vermeye kalkıyor ama belli ki, bu mevzuu üzerine dersini çalışmamış, dağarcığı da boş, o nedenle de çuvallıyor…
Ha… Bu arada…
A.Hakan Coşkun’unu 31/01/2015 Tarihli Hürriyet Gazetesinde dediği gibi bu salvo atışları "İnşallah kimse İngilizceye çevirmez” deyişine gönülden katılıyorum...
Gerçekten, Ülkem adına üzülüyorum…
***
Sözünü ettiğim kişi, hala geçerli olan Anayasaya göre seçilmiş bir Cumhurbaşkanı. Ve bu Cumhurbaşkanı, Anayasanın Cumhurbaşkanı ile ilgili maddesine göre YEMİN ETMİŞ ve öyle davranmak zorunda. Cumhurbaşkanının görevleri ile ilgili olarak ne kadar madde varsa, değişene kadar o Anayasaya uymak zorunda. Anayasaya uymaz ise Anayasa suçu işliyor sayılacak…
Diyebilir ki…
"Ben yeminime uydum, konuşmamın hiçbir yerinde "Şu partiye oyunuzu verin veya şuna vermeyin” demedim. De, bu savunmaya kendi taraftarı haricinde kimse inanmaz. Çünkü söylediği sözler, suçladığı ve aşağıladıkları kim veya kimler "Yunanlı veya Suriyeli” değil bu ülkenin insanları. Sövmediği, sevdiği de belli, onlarda "Suudi Arabistan veya Somali” vatandaşı değil, bu ülkenin insanları.
Kırşehir’de o meydana toplanmış o kadar insan…
O insanlar, Kırşehir Meydanının yanından geçerken tesadüfen "Aaa Cumhurbaşkanı gelmiş” diyerek (10) dakikada o meydanı doldurmuş değil. Oraya birileri çağırmış gelmişler…
Eeee, Siyasi Partiler kanununa göre kurulmuş "Cumhurbaşkanlığı Partisi” adında bir partide olmadığına göre, günler öncesinden, o insanları KIRŞEHİR Meydanında toplanmasında birileri aracılık etmiştir. Yani, örgütlemiştir. Ki, bunlar da "Cumhurbaşkanlığı Baş Danışmanları ve Başyaverleri” olamaz…
Peki… Öyleyse "Kim topladı?” sorusuna cevap olarak ben, "Herkesin bildiği o SİYASİ FIRKA” diyorum, o kadar…
Kısaca… Demek istediğim…
Sayın Cumhurbaşkanının Anayasamıza göre etmiş olduğu tarafsızlık yemini sizlere ömür…
Bilmem anlatabildim mi?
EVVEL ZAMAN İÇİNDE…
Sayın Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan, henüz Cumhurbaşkanı değilken "Anayasa Mahkemesi Başkanı, Barolar Birliği Başkanlığı veya Devletin her hangi bir kurumun başkanı için "çıkar cübbeni” veya "çıkar elbiseni kur partinin, çık meydana” diyordu…
DUY DA, İNANMA
"Şişe Cam Grevinin ardından Birleşik Metal İş Sendika Üyesi (15.000) işçinin (41) işyerinde başlattığı grev de "MİLLİ GÜVENLİĞİ BOZUCU” nitelikte olduğu gerekçesiyle (60) gün ertelendi.”
İSTER İNAN / İSTER İNANMA
"İngiltere bile yarı başkanlıktır, orada hakim unsur Kraliçe’dir.”
(R.Tayyip Erdoğan –Cumhurbaşkanı)