Oktay Saparca

Et ve İnsan

Birkaç gün evvel sevgili dostum Prof.Dr. Hakan Muğlalı ile uzun uzun sohbet ettik, koyunculuğa merak sarmış. Baktı etrafındaki en iyi çobanlardan birisi duruyor, belli ki tecrübelerimden faydalanma arzusunda. (Muğlalı paşasının torunu olmasının genetik yapısına verdiği ateşli hararetli yapısı ile etin insan için önemini, hayvansal proteinin doldurulmaz zorunlu gereksinimini uzun uzun hararetli bir sohbet ile anlattı .) Sorum şöyleydi; Et ile beslenen toplumların diğer toplumlara liderlik, hâkimiyet ve bireysel zekâ üstünlüğü olduğunu doğrulayan, bir çalışma yayını olup olmadığı? Hakan hoca kitaplar yazmış, kurucu dekanlık yapmış saygın bir beslemecidir. Bir toplumun diğer topluma göre gelişmişliğinin %100 kaliteli beslenme etkenli olduğunu, insan beslenmesinde de hayvansal proteinin yerinin doldurulamadığını anlattı. Beslenmenin direk olarak toplum üstünde pozitif etkilerine, örnekleme yapamadığınız konularda dahi, dolaylı olarak toplumların tüm farkındalıklarının altında, sağlıklı, iyi beslenen bireyler olduklarını anlattı.

“İyi beslenen bireyler sağlıklı olur, sağlıklı bireyler bilimi teknolojiyi kullanır, geliştirir bunun sonucunda, kaliteli gelişmiş toplumlar oluşur” dedi. Hocamın anlattıkları, iyi gözlem yapan insanların hayatın içinde görmekte zorlanmayacağı konulardı. İnsanlık tarihini, bir elma üzerinden anlatadursunlar, insanlık tarihi insanın et yemeyi öğrendiği gün başlamıştır.

Gerçeği arıyorsak mağara duvarlarında avına koşan insanlara bakacağız, gerisi safsata. Aramızda elmanın hangi zamanda evcilleştirildiğini bileniniz var mı? Yok. Hiç elma yiyen bir kadın figürü gören var mı, mağara duvarlarında? Yok. Kimse elmaya karşı bir tavrım olduğu düşünülmesin, amacım bağcıya olan kastımı aşmak değil, elma ile armudu karıştırmamak. Öyle olsa yılda bir et tüketmeyi topluma ibadet gösteren anlayışı taşlardım. Öyle ki toplumu yok etmenin en basit savaşı toplumun sağlıksız beslenmesini sağlamaktır.

Somali'nin tarihini okumanızı tavsiye ederim. En basit tarifi eti keşfeden insanlık, kendi tarihini yazmaya başlamıştır. Daha küçükken kovboy filmlerinde, inek çalan insanın asılması, inek hırsızlarının görüldüğü yerde vurulması, etin ne kadar kıymetli bir değer olduğunu öğretmedi mi, bize?!

Etin toplumlar üzerindeki önemine bakalım, Hindistan'da ineklerin kutsal olduğu, ineklerini yemediklerini de genellememeli, mümkün olduğunca et tüketimi yaparlar. Öyle ki bu da çok lokal bir uygulamadır. İleriki zamanlar da İngilizlerin de ineği kutsal görmelerine rağmen, keyifle yediklerini anlatacağım. Et ihtiyacını sığır eti ile karşılayamayan bölgeler, başka et grupları ile ihtiyaçlarını karşılamış, coğrafi koşulların elverdiğince çeşitlilik geliştirmişler, kedi, köpek, domuz ve birçok değişik et üretmeyi öğrenmişlerdir.

Avrupa'da işler çok sistematik ve matematik üzerinden yapıldığı gibi Türkiye'nin örnek alması gereken coğrafyadır. (İşi Avrupa hayranlığına bağlayan olursa üzülürüm, mutlak mantığı olan konuları anlatmaya çalışıyoruz.) Et çok stratejik bir ürün olduğundan gelişmiş ülkelerin üreticiyi yaşatması ve sürdürülebilir olmasını da, devlet politikası haline getirmiştir. Avusturalya ve Yeni Zelanda dünyanın en hızlı gelişen ülkeleri olurken, şu an ki refah seviyesi tartışılmaz düzeyde olumlu bir evirilme içindedir. Avusturalyalı aborjinler ve Yeni Zelanda yerlilerinin etnik kıyımları, karın tokluğuna savaşlara gönderilen halklar olduğunu okuduk, en yakınımızda Çanakkale'de gördük. Avusturalya ve Yeni Zelanda yenidünya ülkesi olmasını hayvancılığa borçludur. Hayvancılığın ve tarımın toplum gelişimi üzerinde ki etkisi, bizim toplumumuza iyi anlatılmalı, üreten çiftçinin toplumun gerçek bireyi olduğu öğretilmelidir. Çiftçi örgütlenmelerinin önemi anlatılmalı, onları toplumun gerisinde bir kitle görmektense, bizi doyuran, saygın insanlar olduklarını uygulamalı şekilde yaşamın içinde tutmalıyız. Bizim de anayasamızın da 21. Maddesi çok açıktan ülke gelirinin %1'ni kırsal üreticiyi sürdürülür kılmak amaçlı desteğe ayırmışken, şeffaf, gerçek noktaya dağılımı konusunda kendimizi sorgulayarak, bilinçli kooperatif örgütlenmelerinin gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşmasını sağlamalıyız.

"Köylü milletin efendisidir" M.K. Atatürk… Bu cümleyi özümsetmeden, medeni toplum olma şansın yok.

  • Ülkemizde et niye bu kadar pahalı?
  • Bir ülkede etin az tüketilmesini sağlamak, dış güçlerin etkin olduğu bir politika olabilir m? Diğer ülkeler daha sağlıklı eti nasıl ucuz tüketiyor?
  • Günlük kazancı 25 kg et alan insanlar, Müslüman olsa kurban ibadetinin akıbeti ne olurdu?
  • Üreticiden tüketiciye etin yolculuğu…

 Gibi konuları gelecek günlerde…

YORUM YAP