Evlilik tıpkı bir bebeğin büyümesi gibidir. Çeşitli kriz dönemleri ve büyüme sancıları vardır. Bu kritik yıllar hemen her çift için sancılı geçmektedir. Bu dönemeçlere birkaç başlık altında bakabiliriz; evliliğin ilk yılları, ilk çocuğun olduğu yıllar, ikinci çocuğun olduğu yıllar, çocukların ergenlik döneminde olduğu yıllar ve emeklilik dönemi.

EVLİLİĞİN İLK YILLARI:

Çiftleri bu süreçte birlikte yaşama alışma, karşılıklı beklentiler üzerinde anlaşma, kültür farklılıklarını uzlaştırma, kişilik farklılıklarını kabul edebilme gibi zor görevler beklemektedir. Yeni kurulan ailenin eski aileden ayrıştırılabilmesi ve yeni ailenin kurallarının belirlenmesi aşamasında pek çok sorun yaşanabilmektedir. Her eşin kendi ailesinden getirdiği ve alışık olduğu ritüeller, gelenekler, inançlar ve beklentiler vardır. Evliliğin ilk yıllarında, eşlerin uyum ve esneklik becerisi kadar, kendi sınırlarını koruma becerisi de önemlidir. Bazı kişiler uyum gösterebildikleri sürece sorun çıkmayacağını düşünebilirler. Oysaki bu durum zamanla duygusal birikime ve en sonunda da duyguların sel baskınına neden olabilmektedir. Evliliğin ilk birkaç yılında bu sorunlarla başa çıkabilmek için çiftlerin iyi bir iletişim becerisine ihtiyaçları vardır.

İLK ÇOCUK:

Hamilelik dönemi çiftlere bir yandan güzel heyecanlar yaşatırken, bir yandan da oldukça karmaşık duygulara neden olabilmektedir. Özellikle ilişkinin ilk yıllarında bazı konularda henüz uzlaşma sağlayamamış çiftlerde yeni gelecek çocuk üzerinden çatışmalar devam edebilir. Bazı çiftlerde hamilelik döneminde cinsellik azalabilmekte, bununla beraber duygusal uzaklaşma da yaşanabilmektedir. Anne ve babalık kavramları ile tanışmaya çalışan çiftler ilk başta zorlanabilmekte ve bu gerginliklerini ilişkilerine yansıtabilmektedirler. Ayrıca yeni doğan bebeğe bakmak üzere eve dahil olan anneanne ve babaanneler de çatışma konusu olabilmektedir.

İKİNCİ ÇOCUK:

İkinci çocuğun aileye katılması ile anne ve babanın yerine getirmesi gereken görev ve sorumluklar artmaktadır. Bu dönemde anne ve babaların birbirlerine destek olabilmesi ve çocuklar konusunda birlikte hareket edebilmeleri daha da önemli hale gelmektedir. Bu dönemde eşler geriye dönüp hayatlarını sorgulamaya başlayabilirler. Çiftlerin uzun zamandan beri memnuniyetsizlik duydukları konular süregeliyorsa ve ümitsizleşmeye başladılarsa boşanma düşünceleri ortaya çıkabilir. Bu dönemde evlilik terapisine başvurma sıklığı diğer dönemlere göre daha fazladır.

ERGEN ÇOCUĞU OLAN AİLELER:

Ergenlik dönemi aileden kopuşun gerçekleştirilmeye çalışıldığı bir dönemdir. Aileden ayrışmaya çalışmanın son kavşağıdır, bu kavşağı geçebilen ergenler yetişkinliğe adım atabilmektedir. Bu dönemde anne ve babalar çocuklarının ayrışmalarından endişe edebilirler. Ebeveynlerin bu dönemdeki çocuğa fazla müdahaleci tavırları bu dönemin sancılı geçmesine neden olabilir. Ergenin sorunlarıyla boğuşmaya çalışan çiftlerin ilişkisi bu durumdan olumsuz etkilenebilir.

EMEKLİLİK YILLARI:

Bu dönem yaprak dökümü dönemidir. Çocuklar birer birer evlenerek aileden ayrılır. Çiftler emekli olurlar. Çiftlerde boşluğa düşme duygusu oluşabilir. Üretkenliklerini durduran çiftler gerginleşebilir. Yıllardır biriktirdikleri olumsuz duyguları birbirlerine yansıtmaya başlayabilirler.

Tüm dönemlerde çiftler eğer gereğini yapabilirlerse giderek olgunlaşan bir ilişki geliştirebilmiş olurlar. Aksi halde giderek birbirinden kopan ve birbirlerinin yaşam enerjilerini çalan bireyler haline gelirler. Bu dönemleri atlatırken zorluk yaşayan çiftlerin bir evlilik terapistinden destek almaları oldukça faydalı olmaktadır.

 

 

YORUM YAP