Ali Gülcü

EYVALLAH...

İki parantezin arasına üç nokta olarak sıkıştırıp, ileri sarmak istediğim, gelecek zamanlarda hatırlamak istemediğim günler.
Aaa öyle mi olmuştu hakikaten?
Aradan zaman geçince unutuvermişim, kusuruma bakma!
Hayatında kitap okumamışların yazar, çiçek yetiştirmemişlerin bahçıvan, mahallesinden çıkmamışların uzayı anlattığı günler...
"İyi bir çocuk olursanız şirinleri görebilirsiniz" demişlerdi bize...
Cebimizde misketlerimiz, haramdır diye komşunun bahçesindeki elma ağacını görmezden gelen, yerde ekmek bulduğunda üç defa öpüp alnına götüren, zor ve yalnız zamanlarda ille de faturayı kendine kesen, babası işten döndüğünde, olmadı akşam ezanında annesi balkondan seslenmeden eve gelen, ellerini yıkamadan ve besmele çekmeden sofraya oturmayan çocuklardık...
Arkadaş kalabilelim diye aşkımızı söyleyemez, seversek de, utanır, uzaktan uzaktan severdik.
Karanlık gecelerde şarkıdan limanlara sığınır, Cengiz Kurt- oğlu'na, Ümit Besen'e bağlardık meseleyi biz ne yaşadıysak onlar önceden yaşamıştı çünkü, olmazdı ama anlatsak anlarlardı.
Büyüklerimiz; paylaşmayı öğütlerdi, ille de hak geçmeyecekti, komşusu açken tok yatan bizden değildi.
Fırsat eşitliğine, alın terine, iyinin kazanacağına, çalışanın başaracağına, soruların bir gece önceden verilmediğine, kimsenin kollanmadığına, iyi çocuklar olursak şirinleri görebileceğimize...
Sınavlarda bir soru daha yapabilseydik keşke!
Başkalarına çok gelen zaman bize az gelmeseydi keşke!
Annemin yutturduğu okunmuş pirinçler işe yarasaydı keşke!
Sınav diye girdiğimiz sonucu belli yarışlar adil olsaydı keşke!
İyi çocuklar, kendimizce güzel adamlar olduk.
Kırmızıda geçmedik!
"Neden" diye sorulduğunda yüzümüzün kızaracağı, yere bakmamıza sebep olacak işler yapmadık.
Büyüklerimizin öğütlediklerini öğütledik çocuklarımıza...
Şirinler hariç, her şeyi gördük!
Eyvallah!

YORUM YAP