Ahmet Yücegök

Fenalaşacaklardı


Geçen hafta ilkokul birinci sınıflar başlamıştı, bu hafta başında tümü okullu oldu…
Sokaklar cıvıl, cıvıl…
Her okulda açılış töreni yapıldı…
Ve o uzun törenlerin çocukları sıktığına inananlardanım…
Çocuklar uzun zamandır görmedikleri arkadaşları ile bir araya gelmişler " hoş beş” ediyorlar. Bir ses " hazır ol” .
"Saygı duruşu”
Ardından "İstiklal Marşı”

Ardından sırasıyla bir dizi konuşmacı…
Hava sıcak…
"Kendinizi öğrencinin yerine koyun”
Ve…
"Düşünün”
Devlet Büyüklerinin olmadığı, ama açılış töreninin yapıldığı bir okulda ve öğrencilerin içindeydim…
Bu gözlemlerim oradan…

***
Salı gün Gazete haberlerinden esas törenin yapıldığı haberini okuyorum. Aynı zamanda fotoğraflara bakıyorum…
Protokol tam kadro…
En başta İlçe Kaymakamı olmak üzere resmi zevat tam kadro orada…
Yanında…
Belediye Başkanı…
Ve…
Siyasi partilerden temsilciler…
Bazı…
Siyasi parti temsilcileri, öyle, böyle değil tam kadro…
Ve…
Partilerin aday, adaylıklarında adı geçenler…
Ve…
Eski Belediye başkanları…

***
Kaymakam, Belediye Başkanı ve okul müdürü kısa konuşması dışında diğerlerinin öğrencileri sıktığını biliyorum…
Fotoğraflardan da bunu görmek mümkün…

***
Aynı saatlerde…
Sanırım lise öğrencilerinden bir grup okul yerine Silivri sahilini tercih etmiş. Bir birlerine şakalaşarak bahçenin birine oturuyorlardı. İçlerinden biri kendini göstermek amaçlı olsa gerek, etraftaki masaları dolaşarak, oturanlardan sigara istiyor. Gayet tabii ki beleş. Yani, otlak…Birkaç kişiye sordu birinden aldı…Ve, sonucu büyük bir zevkle arkadaşları ile paylaştı ve onlardan büyük bir aferin de aldı sabah,sabah...

***
Haziran başından bu yana yaz boyunca bir birini görmemişler. Kapıda karşılaşınca sarılmalarını görseydiniz…
İnanın… Duygulandım…

GINA GELDİ
Haftalardır…
Suriye’ye müdahale konuşuluyor. Bilhassa yandaş kanallar …
Sanki…
"Amerika bıraksa sayın başbakan bir saat sonra Şam’da”
Bir de…
Oğlu askerde olanları düşünün…
Uyku tutar mı?.
Ve…
Her gün böyle…
Ve. Her sabah aynı haberler…
Ve…
Her gün stres…


***
Sabah, sabah gazetelere bakıyorum…
Yandaş bir gazetenin başlığı "vurduk”… Fotoğraflarla beslenmiş. Yarım sayfayı kaplayan bir başlık…
Akşam televizyonlardan haberleri izliyorum. Başbakanımız da üç aşağı beş yukarı aynı mantıkla olayları yönetiyor sanki…
Şaşırdım…
Kavga eden mahalle çocuklarının bir birlerine kullandıkları dil bu…
Çocukların…
Kavga ettiklerinde bir birlerine karşı söylemleri böyledir…
Devlet adamından böylesini duymak şaşırttı…
Yahu…
"Diplomasi dili” denilen bir dil var.
Devlet adamı o dili kullanır…
Devlet adamına o yakışır…
Yanılıyor muyum?.

VATANDAŞIN BİRİ (2)

Gazete bayiinin önündeyim…
Vatandaşın biri:
"Köşene yazman için, sana bir olay anlatacağım ama ne olur benim adımı da onun adını da yazma” dedi…
Kişi …Tanımadığım biri değil…
Çok iyi tanıdığım biri…
Şu kadarını söyleyeyim…
İyi bir esnaftır kendisi…
Neyse.
Kendine doğru kolumdan çekerek "Yazar mısın?” diye tekrarladı…
Hay, hay, dedim…
"Mustafa Sarıgül’ün geçtiği gündü. Dükkanıma Silivri, Merkez Mahallelerinin birinin Camisinin İmamı girdi, girer girmez "Sarıgül ve karşılayanları göstererek öfkeyle, şunlara bak, şunlara, ne olur bunlardan be” dedi. Ben de "Hocam sen bir din adamısın, yaptığın çok yanlış. Üstelik Cami İmamısın, hangi partiyi tutarsan tut ama hepsinin imamısın sen, görevini de öğle yapmak zorundasın, sen böyle konuşamazsın. Bir din adamı böyle söylememeli” dedim. Lakin, o "Mustafa Sarıgül ve etrafındakilerle ilgili söylediklerini tekrarlayıp durdu. Sonra, bana doğru baktı, bozulduğumu gördü ve dükkandan çıktı, gitti. Köşende, yazmanı isteme nedenim, İmam efendi, Memur, okursa belki biraz çekinir. Tekrarlamaz.”

***
Düşündüm…
Bu kadar masumane istek ve aralarında geçen masumane tartışmadan sonra isimlerinin duyulmasından niye korkarlar?
Adını yazmamın ne sakıncası olabilir?
Bu ve benzer şikayetleri çok sık duyuyorum…
Ve…
Her ne hikmetse…
Arkasından "Adımı yazmasan olur mu?” cümlesini de çok sık duyuyorum…
Belli.
İnsanlar bir şeylerden korkuyor…
Da…

Neyden acaba?

BU KADARINA DA PES
Silivri AKP İlçe Teşkilatı ve Bölgemiz Milletvekili Tülay Kaynarca, Silivri Muhtarlar Derneği’ni ziyaretlerinde umut dağıtmışlar…
Yani…
Başta "tapusuz köyler” meselesi olmak üzere, bir sürü vaatte bulunmuşlar…
Sanki , (11) yıl yetmemiş gibi.
Aynı şeyi tekrarlamışlar…

***
Düşünün…
Bir gecelik iki satır yasal düzenleme ile halledilecek bir mesele TAPUSUZ KÖYLER meselesi… Ama… Aradan… Tam (11) yıl geçmiş… Anlamı… Vaatleri yapan siyasi kadro (11) yıldır tek başına iktidarda… Hem de… Ezici bir çoğunlukla… Peki… Bu kadarına da "pes” denmez de ne denir?

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Haber… "İzinsiz gösteri yapan kamyoncular hakkında soruşturma açıldı.”
Doğru değil… Zarar yoksa… Şiddet yoksa…
Soruşturma açılamaz…
Çünkü…Demokrasilerde, gösteri ve protesto yürüyüşü Anayasal bir haktır ve izin alınmadan yapılır…

ÖZLÜ SÖZLER
"…Hukuku olmayan bir ülkede, hukukçu olmak, denizi olmayan bir ülkede Bahriye Nâzırı olmaya benzer.”
(Turgut Kazan-Eski İst.Barosu Bşk)—6/8/2013-Cumhuriyet)

DUYARLI VATANDAŞ
Her zaman, sokaklardaki başıboş köpeklerden şikayet ederdi, gördüğünde boş bırakmazdı mutlaka bir önerisi de olurdu…
Bu defa da öyle zannettim…
Ama öyle değilmiş…
Bu defaki şikayeti…
"Yıkımına karar verilmiş o nedenle içi boşaltılmış binalardan”
Gayet tabii ki…
Binanın kendisinden değil…
İçinde barınanlardan…
Gece veya gündüz fark etmiyormuş.
"Her an, her binada onlara rastlamak mümkün” diyor…
Önlem olarak… "Yıkımına karar verilmiş o binanın zaman geçirmeden yıkılsın” diyor.

HOŞ OLMAMIŞ
"Muharip Gaziler, günlerinde Kaymakam, Belediye Başkanı ve Ak Parti İlçe Başkanına Teşekkür Plaketi verdi.”
Aynı gün, aynı yerde, AK Parti İlçe başkanı dışında başka ilçe başkanları da var. Onlara teşekkür edilmiyor… "Kaymakam, Belediye Başkanı”
Anladık… Tamam da…
Ya… Sonrası…


***
Velhasıl… Hoş olmamış…

GÜNE UYAN
"…Dünyada kiracı gibi değil,
yazlığa gelmiş gibi de değil,
yaşa dünyada babanın evi gibi…
Tohuma, toprağa, denize inan,
İnsana hepsinden önce.
Bulutu makineyi, kitabı sev,
İnsanı hepsinden önce…”
(Nazım Hikmet)

YORUM YAP