2013 yılıydı. Fenerbahçe'de Başkan Aziz Yıldırım basketbolda büyük işler yapmak istiyor ve takımı güçlendirmek için ''hamlelere'' soyunuyordu. Ancak basketbolla ilgilenecek biri de lazımdı. Yönetici Şekip Mosturoğlu'nun yakın bir arkadaşı vardı. Çok sıkı da Fenerbahçeliydi. Ona teklif etti. O da kabul etti. Semih Özsoy tekstilciydi. Gençti. Koşmayı seviyor, Fenerbahçe için ''yüreğini'' ortaya koyuyordu. Basketbol takımını da sahiplendi. Obradoviç gibi bir dünya devinin de gelmesi de Semih Özsoy dönemine rastlar.
Aziz Yıldırım'da Fenerbahçe için olağanüstü ''çaba'' harcıyor, basketbola ''başarı'' geldikçe para dökmeye devam ediyordu. Fenerbahçe'de dünyada önemli basketbolcuların koşarak geldikleri bir kulüp olmuştu.
Sonra 3 Temmuz olayları başlayınca Fenerbahçe'de ''her şey'' tersine döndü. Aziz Yıldırım hapse girdi. O dönemde kulüp sahipsiz kalmadı. Nihat Özdemir ve Ali Koç kulüp yönetimine büyük ölçüde destek oldular. Yanlarına da Semih Özsoy'u aldılar.
Semih Özsoy'un bu arada ticaret başarısı da ilerliyor, Şekip Mosturoğlu ile enerji şirketi de kuruyordu. Tecrübeli yönetici ve hukukçu Mosturoğlu'ndan bilgi de alıyordu.
Semih Özsoy'un bir süre sonra Aziz Yıldırım ile arası bozuldu. Yönetimden ayrıldı. Ali Koç da iki yıl önceki seçime sıkı hazırlanıyordu. Çok iyi bir kadro kuruyordu. Bankacılık duayenleri, iş dünyasının önemli isimleri, hukukçular kadroyu süslüyordu. Ama Ali Koç'un unuttuğu ya da hatırlamak istemediği bir şey vardı.
Bu bir futbol kulübüydü. Burada futbol konuşulurdu. Yönetim ise TÜSİAD'ın aynısıydı
İŞLER İYİ GİTMİYOR
Ali Koç 2018-19 sezonu öncesi futbolu başına Fransız Comolli'yi getirmişti. Comolli çok önemli kulüplerde çalışmıştı. Ancak yedi yıldır boştaydı. Takıma transferler yapmaya başladı. Ardından takımın başına Hollandalı Cocu gelmişti. Cocu Hollandalıydı ama Barcelona'da yıllarca futbol oynamış, Akdeniz kültüründen ''nemalanmıştı''… Burada başarılı olamadı. Zaten transfer edilen oyunculardan 7'sinin nerede olduğu belli değildi. 4'ü de yedek kulübesinde oturuyordu. Semih Özsoy sadece maçlardan sonra çıkıyor, onu bunu suçluyor ama hiç ''aynaya'' bakmıyordu. Daha doğrusu kamuoyu bakmadığını sanıyordu.
Ali Koç bir demecinde tribünden gelen seslere şöyle yanıt vermişti:
''Ersun Yanal bu kapıdan içeri giremez. Değil girmesi kapının önünden geçemez…''
Bu konuşmadan 20 gün sonra Ersun Yanal Fenerbahçe ile 1.5 yıllık sözleşme imzaladı. Semih Özsoy'un yine sesi çıkmamıştı. Ali Koç kapının önünden bile geçemez dediği Yanal'la evinde anlaşma yapmıştı.
Ali Koç gerçekten ''iyi'' bir insandı. Ama futbolda deneyimi yoktu. Futbol başka bir dünyaydı. O dünyaya ''ayak uydurmak da'' zordu. Semih Özsoy maç sonu mikrofonlara çıkıyor. Konuyu ya hakemlere, ya Futbol Federasyonuna, ya da Fatih Terim'e ve Galatasaray'a getiriyordu.
Olmadı.
ÖZSOY BAŞKA PERDEDEN KONUŞUYORMUŞ…
Olmadı. Çünkü ikinci sezonun da sonuna gelinirken Fenerbahçe'de işler iyi gitmedi. Daha önce Ali Şen'in futboldan anlayan oğlu Metin Şen'i de futbola bulaştırmayan Koç bu önce basketbol sonra da futboldan Semih Özsoy'u geri çekti ve oturttu.
Sonra bu durum garibime gittiği için araştırdım ve çok değişik bir konu ile karşılaştım.
Semih Özsoy ''yanlış'' yapılan her şeye karşı çıkmıştı. Mesela Comolli'nin alınmasına şiddetle karşı çıkmıştı. Haklıydı…
Semih Özsoy Cocu'nun getirilmesine de karşı çıkmıştı. Haklıydı…
Semih Özsoy Ersun Yanal'ın da ''kapıdan girmesine'' karşı çıkmıştı. Haklıydı…
Semih Özsoy ''Juliano ve de Souza'nın gönderilmesine de karşı çıkmıştı. Haklıydı…
Semih Özsoy Barış Alıcı gibi oyuncuların gönderilmesine de tepki göstermişti. Haklıydı…
Bu haklılıklar uzadıkça Ali Koç ile ters düşmüştü. Demek ki Fenerbahçe'nin ayağını sağlam yere basmasını istiyordu. Ali Koç ise daha heyecanlıydı. O biraz daha uçmayı daha doğrusu havalanmayı seviyordu. Artık üçüncü sezona giriliyordu. Bundan sonra Semih Özsoy gibi doğru söyleyenleri dinlemek ve kulak asmak gerekiyor.