Ferhan Tezcan

Fenerbahçe Karapınar'a emanet edilir mi?

Fenerbahçe onlarca yıldır Türk futbolunun '' mihenk '' taşı gibiydi. 70'li yıllara kadar Türkiye liginde Galatasaray'ın pek  ''esamesi'' okunmazdı. Beşiktaş ise daha ağır basardı. Futbolun uzun zaman merkezi olan   ''Mithatpaşa '' stadında her kulübün direkler arasında belirli yerleri olur, Galatasaray en küçük yeri alırdı. Fenerbahçe kulübü zengin başkanlarıyla büyük transferler yapar, ortalığı birbirine katardı. Mesela Emin Cankurtaran Türk futbolunun o zamanki yıldızı Cemil'in transferini becermiş, bütün ülke günlerce bu transferi konuşmuştu. Cemil'de ne futbolcuydu ama. O yılları yaşamamış insanlara   ''Messi'' diye anlatsak abartmak olmazdı.

 

Sonra 1980'li yıllarda kaleyi Alman milli takımının kalecisi Schumacher almış 100 gollü Fenerbahçe Türkiye şampiyonu olmuştu. Ama Galatasaray bu altta kalmaları pek içine yediremiyordu.

 

Onlarda 1984 yılında Ali Uras'ın başkanlığında Faruk Süren'li, Alp Yalman'lı, Ergun Gürsoy'lu, Selçuk Uygur 'lu, Özhan Canaydın'lı yönetimlerini Alman Milli takımının başından getirdikleri Jupp Derwall ile taçlandırmışlardı. Galatasaray 80'li yıllarda Beşiktaş ile çekişmiş ve şampiyonluklar paylaşılmıştı.

 

Galatasaray'ın 2000 yılında kazandığı UEFA kupası ve Avrupa Süper Kupası onları bir adım daha ileri götürmüştü, Beşiktaş ise o yıllarda geride kalmış, ancak Chelsea'yi Londra'da saf dışı bırakmaları yıllarca unutulmamıştı.

Galatasaray'ın en büyük avantajı Fatih Terim gibi ''usta'' bir hocasının olmasıydı.

 

DEL BOSQUE NASIL GİTTİ

2000'lı yıllarda Beşiktaş Real Madrid'in hocası Vincente Del Bosque 'yi getirmişti. Del Bosque İspanyol futbolunun yeni yıldızı idi. Ancak  ''kazın ayağı'' öyle değildi. Sonradan İspanyol Milli takımını şampiyonluklara ulaştıracak olan Del Bosque 8 haftada Türkiye'de devre dışı kaldı ve tek taraflı fesih ile Madrid'e dönüverdi. Ama bu hayal kırıklığı Beşiktaş'a daha da fazlaya patladı ve tam 8 milyon Euro tazminat ödemek zorunda kaldılar. Galatasaray'da Rıjkaard ile aynı hüsranı yaşamıştı. Hocalıkta hüsran yaratan sadece onlar mıydı?

 

Galatasaray Prandelli ile mutsuzluk yaşamış ve ayrılık çabuk gerçekleşmişti. Mancini ile de yaşananlar pek farklı değildi. Mancini ülkesinden Türkiye'ye dönmüş ve başkan Ünal Aysal ile buluşup vedalaşmıştı.

Fenerbahçe  'de de hayal kırıklıkları çokça yaşanıyordu. Başkan Aziz Yıldırım ile anlaşmak o kadar kolay değildi. Ersun Yanal çok başarılı bir sezon geçirmiş, yeni sezona hazırlık dönemine rahat girmişti. Ama başkan Aziz Yıldırım'a göre kampa hanım arkadaşları ile girmişti. Buna çok kızan Yıldırım  ''beş'' dakikada sözleşmeyi yırtmıştı.

 

4 AYDIR HOCA NEREDE?

Fenerbahçe'de Ali Koç başkan olmuştu. Ama getirdiği hoca Avrupalıdan başkası değildi. Yani Avrupalı olmak yetmiyordu. Olmadı da. Cocu Fenerbahçe'yi baş aşağı edip gitti. Ardından seyircinin getirdiği Ersun Yanal, Ali Koç'un muhalefetine rağmen takımın başına geçti.  Onun da nefesi Fenerbahçe'yi toparlamaya yetmedi.  Fenerbahçe yokuş aşağı gidiyor ama Ali Koç herkesi düşman gözüyle görüp kendi kafasına göre hareket etmekten vazgeçmiyordu.

Mart ayının başlarında Ersun Yanal, Galatasaray yenilgisinden sonra büyük eleştirilere uğramış ve ayrılmak zorunda kalmıştı. Fenerbahçe hocasız kalmış hatta kulüpten ayrılan hoca tarihte ilk kez takımın başında kupa maçına çıkıyordu.

 

Fenerbahçe tam dört ay boyunca hoca aradı. Koronavirüs pandemi olarak dünyanın başına çökünce maçlar ertelendi ama gene de hoca yoktu. Ligin bitmesine 8 hafta kala Fenerbahçe yardımcı hocadan başka birini bulamıyordu. Bir yanda Erol Bulur, diğer yanda Bjelica arasında gidip geliyorlardı.

 

Birkaç gün önce televizyon izlerken Tahir Karapınar'ın alt yazıdan Fenerbahçe'nin şimdilik başına geçtiğini gördüm. Önce voleybol takımı zannettim, sonra gerçeği fark ettim. İzmir takımlarından başka deneyimi olmayan Karapınar'ın gelmesine şaşırdım. Oysa Fenerbahçe'nin ağırlığını taşıyacak çok sayıda insan vardı. Mesela bir İsmail Kartal veya bir başkası olamaz mıydı?

 

Evet, o ya da bu Fenerbahçe ''ısmarlama'' hoca ile lige giriyor. Sonuçlar ne olursa olsun takımın işi her dakika zorlaşıyor. Bakalım 8 hafta bize ne getirecek?

YORUM YAP