Alper Kaya

Gaz Pedalı Tekledi - 14

Çıkan Kısmın Özeti: Ölümle sonuçlanan drag yarışındaki kazada, yanan arabadan çıkan kadın cesedi ve bir bavul dolusu paranın gizemi sürerken çıkagelen bakanlık görevlisi her şeyi daha da karıştırır. Bu esnada morgda duran kadın cesedinin, kimliği belirsiz insanlarca alınıp götürülmesi ekibin dikkatini laboratuardaki paralara kaydıracaktır.

Nazan, kendisine gelip durumu anlatan Komiser Tahsin'in karşısında önce bir müddet düşünmüş; akabinde bir kısmı mikroskobun altında olan para örneklerini dikkatli bir şekilde alıp laboratuardaki her şey gibi aşırı steril görünen bir kutunun içine yerleştirmişti. Peşinden merakla ilerleyen Komiser Tahsin'le birlikte laboratuarın içinde atıl durumda duran bir depoya geçen Laborant Nazan, eskiden laboratuar olarak kullanılırken şimdi depo halini almış olan odada tezgahın üstünde duran bazı kolileri ittirerek kendisine ve elindeki kutuya yer açtıktan sonra uzanıp duvardaki bir düğmeye bastı ve cılız da olsa tezgahı aydınlatan bir ışık belirdi.

“Burası da eskiden laboratuardı ama içerideki kısım biraz genişletilince buraya ihtiyaç kalmadı ve depo olarak kullanmaya başlandı...” diyerek açıklamaya girişti Nazan.

- Şimdi bu depoyu genelde kilitli tutuyoruz. Çok lüzum olmadıkça kimse buraya girmiyor!

Nazan'ın sözlerinden sonra hem sevinen hem de endişelenen komiser, atıldı:

- E peki deponun anahtarı kimde? Yani, şimdi biz bunu buraya koyuyoruz ama…

Komiser Tahsin endişelerini dile getirmeye devam edecekken durdu. Onu durduran şey, Nazan'ın laboratuar önlüğünün cebinden çıkardığı eski tip bir anahtar olmuştu. Yüzüne bir gülüş oturan Komiser Tahsin, Nazan'ın da yönlendirmesiyle dışarıya çıktı.

- Tamam artık, bu iş bende senin için rahat olsun…

İçi gerçekten de rahat eden Komiser Tahsin, anlayışı ve çabası için Nazan'a birkaç kez teşekkür ettikten sonra koridora çıktı. Koridora çıktığında derin bir nefes almıştı ki, Müdür'le karşılaştı. Göz göze geldiklerinde tek söz etmeden kendisini takip etmesini işaret eden Müdür'e ayak uydurmaktan başka çaresi de kalmamıştı.

Koridorda karşılaştıkları memurların selamlarını usulca kafa hareketleriyle savuşturan ikili, askeri bir birlik nizamında düzenli adımlarla ilerleyerek Müdür'ün odasına girmişti. Müdür, kapıyı atik bir şekilde kilitledikten sonra komisere masasının karşısındaki koltuklardan birini işaret etti.
Kendisi de koltuğuna oturduktan sonra derin bir iç çekti, duraksadı. Gözlerini birkaç kez kapatıp açtıktan sonra bir kez daha iç çekti.

- Tahsin! Bu emniyet müdürü beni çok sıkıştırıyor. Oğlunu zaten hastaneden kaçırmış, manyak herif!

Bu giriş üzerine Komiser Tahsin de Necip'le birlikte hastaneye gittiklerinde çocuğu odada bulamadıklarından bahsetti. Müdür, kafasını sağa sola sallayarak “cık-cık”ladı ve sözlerine devam etti:

- Ya işte diyor, ya dosyayı kapatın ya da benim oğlanı sorgulayıp bırakın…
Bu söz üzerine Komiser Tahsin sinirle ayağa kalktı ve sesini alçaltmaya gayret ederek yüksek tonda çıkıştı:

- Ne demek lan dosyayı kapatın! Babasının oğlu mu var burada? Bakanlık bir yandan amirler bir yandan ne dandik durumlar ulan bunlar!

Müdür, her zaman olduğu gibi Komiser Tahsin'e susmasını veya karşısında saygılı bir tavır takınmasını istemedi bu kez. Bunun yerine gözlerini belerterek “Bakanlık mı?” diye sormakla yetindi. Ayakta duran Komiser Tahsin, elini havada sallayıp koridoru işaret ederek konuştu:

- He ya, bakanlık! Çık bak koridora, adam gelmiş buraya bizim dosyadaki cesedi alacağını söylüyor… Neden? Kadın bakanlık görevlisiymiş! Güya!

Müdür bunun üzerine komiserin hiç beklemediği bir tepki vererek atıldı, kilitlediği kapıya doğru koşturarak bir hamlede kilidi açıp koridora çıktı ve karşısına çıkan memurlara bağırmaya başladı. Komiser Tahsin, bu ani gelişen hareketler sonrasında en iyi işin hareket etmemek olduğuna kanaat getirerek Müdür giderken nerede duruyorsa orada durmaya devam etti.
Beş dakika geçmemişti ki, burnundan soluyan Müdür geri geldi. Kapıyı sertçe vurup kapatırken sinirle dişlerini gıcırdatıyor ve “Şu işe bak ya!” diye bağırıyordu. Odaya girince karşısında komiseri hala aynı yerde gördüğünde bir an duraksadı ve hafifçe yumuşadı.

- Bak Tahsin, şu işe bak! Benim müdürü olduğum yere birisi geliyor ve kafasına göre sağa sola koşturup komut vermeye çalışıyor; benim müdürü olduğum adamlar da gelip bana tek bir şey söylemiyor! İşe bak!

Koltuğuna geri oturmuştu ki, sırtını yaslamadan olduğu yerde zıpladı. İşaret parmağını Komiser Tahsin'e doğrultup dostane bir şekilde sallayarak konuşmayı sürdürdü:

- Ben şimdi emniyet müdürünü arıyorum! Oğlunu getirecek buraya ve sorgulayacaksınız… Tek bir yanlışı olursa affetmeyin… Bakanlığı da dert etme! Ben bu koltukta oturduğum sürece bu davaya tek bir kişi bile müdahil olamayacak! Neyse o!

Komiser Tahsin, bıyık altından gülerek sessizce kafasını salladı. Söylenecek bir şey kalmadığından mütevellit, dönüp odadan çıktı. Bazen, bazı yaraları kaşımak yaraya iyi geliyordu…

(Devam Edecek)

YORUM YAP