Çıkan Kısmın Özeti: Drag yarışındaki kazada patlayan aracın, freninin kesildiği tespit edilmiştir. Yanan aracın bagajında bulunan paraların güvenli bir yere taşınmasından sonra Komiser Tahsin, kazadan sağ kurtulan Kerem Ulaş'ı sorgulamaya hazırdır.
Kazadan mucizevi bir şekilde sağ kurtulan Kerem Ulaş, Müdür'ün de girişimleriyle ifade vermesi üzerine emniyete getirilmişti. Tabii ki, yanında işinin ehli olduğu oturuşundan bile belli olan bir avukat ile birlikte…
İstanbul Emniyet Müdürü'nün oğlu olması, Kerem için çoğu noktada kolaylık sağlayabilirdi ancak karşısındaki adam Komiser Tahsin'di.
Sorgu odasına girer girmez önce karşısında oturan Kerem'e ve yanındaki avukata şöyle bir bakan Komiser Tahsin, Hale'nin daha önceden çıkardığı Kerem ile kazada ölen Erhan Tuğla'nın Antalya'daki kaçak yarışlarına dair kayıtları da içeren dosyasını masanın üstüne atıvermişti. Sandalyeyi çekip kaykılarak oturduktan sonra masanın altından bakarak Kerem'in alçılı ayağını işaret etti.
- Geçmiş olsun, ne diyor doktorlar?
Kerem Ulaş, böyle bir giriş beklemediğinden olsa gerek ilk olarak avukatına baktı. “Ohooo…” diye homurdandı Komiser Tahsin.
- Oğlum, adam gibi bir şey sordum; senin ayağınla Erhan'ın öldürülmesinin ne alakası olabilir?
Kerem, gözlerini kırpıştırıp küçümsercesine güldü.
- Erhan öldürülmedi ki, o bir kazaydı…
Komiser Tahsin, bir ıslık öttürdükten sonra dosyaya uzanıp içinden iki fotoğraf çıkardıktan sonra fotoğrafları masanın üstüne doğru ittirdi. Bunlar, yarım saat kadar önce laboratuardan Berk'in getirdiği fren balatası fotoğraflarıydı.
Kerem fotoğraflara şöyle bir bakarken avukatı da atılacak olduysa da Komiser Tahsin fotoğrafları tutup çocuğa anlatır gibi bir tavırla havaya kaldırdı.
- Nah kazaydı! Bak bu ne biliyor musun? Cinayete teşebbüs! Erhan'ın arabasının freni kesilmiş…
Avukat ayağa fırlamıştı.
- Ama bize böyle söylenmedi, müvekkilim buraya bilgisine başvurmak için getirildi…
Komiser Tahsin de aynı anda ayağa fırlamış, bir elini beline diğerini de masaya dayayıp avukatın sözünü kesmişti:
- Sizinle ben konuşmadım, kim konuştuysa ona gidin.
Avukat, burnundan soluyarak bir Kerem Ulaş'a bir de Komiser Tahsin'e bakıyordu. Dudakları öfkeyle kıpırdıyordu. En sonunda “Tamam!” diye çığırdı. Kerem'e döndü.
- Ben gelene kadar lütfen hiçbir soruya cevap verme!
Kerem, gözlerini birkaç kez kapatarak onayladı avukatın bu talebini. Avukat, “Görüşeceğiz!” diye Komiser Tahsin'e parmak salladıktan sonra dışarı çıkmak üzere koşar adım ilerlerken Komiser Tahsin beline dayadığı sağ eliyle atik bir şekilde uzanıp sandalyeyi kavramıştı. Sandalyeyi sırt kısmından tutup hızlıca ittirdiğinde avukatın ayakları, sandalyenin hafif eğilen ayaklarına takılmış; avukat düşeyazmıştı. Kafasını hafifçe duvara çarptığı için daha da öfkelenerek komisere doğru dönen avukata yapay bir mahcubiyetle “Pardon!” diye seslendi Komiser Tahsin.
Avukat başka bir şey söylemeden odadan çıkmıştı. O çıkar çıkmaz, karşısındaki Kerem'e dönen Komiser Tahsin'in birkaç saniye önceki muzip halinden eser yoktu. Öne doğru eğilmiş, tıslarcasına konuşuyordu bu kez.
- Bana bak, Erhan ile arkadaş olduğunuzu biliyorum! Şu olay senin için de bir namus meselesi olmalı artık! Arkadaşının kanı yerde mi kalsın istiyorsun?
Kerem Ulaş, komiserin doğrudan kendi gözlerine bakarak söylediği bu sözlerden sonra yutkundu. Dudaklarını birkaç kez ıslattıktan sonra öksürüp başka yöne bakmaya başladı. Bunun üzerine Komiser Tahsin olay yerinden çekilmiş fotoğrafları dosyadan çıkarmıştı.
- Bak lan, şunlara bak! Erhan bu… Daha doğrusu Erhan'dan kalanlar! İyi mi böyle?
Kerem, göz ucuyla dahi fotoğraflara bakamıyordu. Ancak bir tanesine gözü çarpınca duraksadı. O duraksayınca, Komiser Tahsin de fotoğraflara daha farklı bakmaya başlamıştı. Kerem Ulaş, ortadaki fotoğrafı işaret ederek, “O şey, çakmak mı?” diye sorduğunda fotoğrafı eline alıp karşısındaki çocuğun işaret ettiği yere daha dikkatli baktı Komiser Tahsin.
Evet, çakmaktı.
Kerem, terlemeye başlamıştı.
- O çakmağın kime ait olduğunu biliyorum… Ancak orada ne işi var?
Komiser Tahsin, tam kimi kast ettiğini soracakken avukat ve peşinden Müdür içeri girmişlerdi. Müdür, birkaç saat önce Komiser Tahsin'e tam yetki vermemiş gibi kaş göz işareti yaparak avukatın Kerem'i alıp götürmesine izin verdiğini söyleyince yapacak bir şeyi kalmamış gibi Kerem'e baktı Komiser Tahsin.
Kerem ise, bir kalem işareti yapıyordu…
- Bir tutanak tutalım bari…
Kerem'in homurtuyla karışık söylediği bu sözlerden sonra göz kırpması, Komiser Tahsin'i canlandırmıştı.
(Devam Edecek)