Rahatsız olduğum bir konuya değinmek istiyorum… Yazmadan bunun ağırlığından kurtulamayacağım çünkü…
Yılmaz Kandemir, delidir-doludur çoğumuz söylediklerini gülümseyerek dinlerken, hedef seçtiği insanları hoyratça hırpalamasını düşünme zahmetine lütfedip katlanmayız.
Bir insan sizi, ona değer verdiğiniz ölçüde yaralayabilir ama işin içine medya karışınca, ilişkiniz kişisellikten çıkıp, kamuoyuna mal olunca meselenin boyutu ile birlikte rengi de değişiyor.
Metin Karakaş çıktı, ‘kral ve soytarısı' dedi… Ağır bir sözdü, söyleyenden dolayı etkisi daha da büyük, kırıcı, üzücü oldu...
Belirttiklerim ve başkaları aynı tutumu ısrarla sürdürüyor.
Birileri durmadan sizinle ilgili abidik gubidik yakıştırmalar, yorumlar yaparken, susmak ne fena iştir. İştir diyorum çünkü Ömer Sebahattin Çetin tüm bunlara Özcan Işıklar'a çalıştığı için hedef oluyor.
Belediye başkanımızın vazgeçemediği, zamanla daha da pekiştirdiği, bir huyu var. Geçenlerde mecliste de "Halk yetkiyi bana verdi, ben ilgili birimlere devrederim” derken adeta "güç bende” nin meydan okumasını üstü kapalı bir şekilde, gözdağı vererek yaptı.
"Ben böyle bir insan değilim. Olmadığım şekilde beni göstermeyin” diyecektir şimdi yine isyan bayrağını gözümüzün içine soka soka... Böyle bir insan değilse neden öyleymiş gibi davranır ki?
"Yetkiyi devrederim ama sorumluluk tek benim” ne demek Allah aşkına? "Sana yetki veriyorum ama hiçbir sorumluluğun yok” dediğinizde o kişinin görev anlayışını düşünün. Yılmaz Kandemir'e söz verdiği "İmza yetkisiz, sürekli başkan vekilliği” nasıl bir şey acaba?! Kendi icat etti her halde? Ne akılla ne de mantıkla izah edilebilecek bir şey değil… Bu durumu benim gibi aklı kıtların sorunu olarak değerlendirme kolaycılığını seçebilirsiniz! Kime, niye oy verdiğini bilmeyenlerin çekeceği ceza!
Neyse sorunumuz sadece bu değil ama özelde Ömer Çetin'in düştüğü ancak başkaca pek çoklarını da ıskalamayan akıbete dönelim.
Bana göre Çetin'e en büyük kötülüğü ne Kandemir, ne Karakaş ne de bir başkası yapmıyor. Kendisi ve izin verdiği için Işıklar yapıyor. Çünkü Işıklar, "Bütün işi ben yapıyorum” imajını çizerken, Çetin'in emeklerini gözden kaçırıyor, hakkını vermiyor ve insanlar sanıyor ki Ömer Bey öyle laylaylom geziyor Belediye Başkanının kumpanyasında. Yaptığı işe saygı duyulmasına önce kendisi sonra Işıklar mani. Çetin'in yaşadığı hayal kırıklıklarını konu edenler nedenlerini hiç sorgulamıyor. Kime bu kadar güvenip, inanıp arkasından gitti de neyin bozgununu yaşıyor diye soran yok! Çünkü işlerine gelmiyor. Işıklar'a bir adım daha yaklaşmaya/yok etmeye Çetin'i engel olarak görüyor ve bu işbirliğini bozmak gerektiğine inanmışlar.
Kim kimi sırtında taşır yıllarca Allah aşkına!? Bugün insan kendi kanından olanı bile bir gün, ay, sene idare eder. Çetin, Işıklar'ın işini görmese yanında ne kadar kalabilirdi? O kadar zararlı ve işe yaramaz biri olsa Işıklar onu yanında tutar mıydı? Bu sorunun cevabı çok basit. Üzerinden yapılan hatalar da o nedenle aynı nitelikte.
Yöneltilen hakaretlerin çoğu o denli bariz bir kıskançlık ki! İfade edilenleri yayınlamak zorunda olduğumuz için, mesleki açıdan kendimden utanıyorum!
Çetin, hatasız değildir. Hangimiz öyleyiz ki!?
Tanıdığım Özcan Işıklar, "Herkes iyi en kötü insan ben miyim?” diyecek şimdi adım gibi eminim. Benliğini saran bencillik yazdıklarımdan sadece bunu anlamasına yol açacaktır onu da biliyorum. Dert etmiyorum…
Kendisini destekleyenlerden daha kötü olmasına imkan yok bir insanın. Öyle olsa sırtımızı döner destekleyecek başka birini mutlaka bulurduk. Ama ona inanan ve güvenen insanların beklentilerini yeterli ölçüde karşılayacak kadar iyi olmayı başaramıyor; Ayrıntılarda boğulmaktan ve zayıflıklarından verdiği tavizler sebebiyle kaybettiği güç ve irade sebebiyle. Kötü ve başarısız bir Özcan Işıklar, bu kadar desteği, ilgiyi asla kazanamazdı. Ayakta kalamazdı… Ama kazanımları olduğu gibi duracak diye bir şey yok. Korumayı bileceksin, kaybedeceğin koşulları öngörecek ve gereğini yapacaksın!
Eleştirecekseniz eleştirin, yorumlayın, değerlendirin ama asla unutmayın; seviyesiz benzetmeler, aşağılayıcı ifadeler önce sahiplerini küçültür.
MESAJ KUTUSU : )
Ali Ağaoğlu, "Yaptım olacak” tan sonra "Tarih hayal edeni değil, gerçekleştirenleri yazar” sloganıyla sahnelerde! Meslek hastalığı galiba. Televizyonda biri çıkıyor bir şey söylüyor bana çağrıştırdığı kişi direk Silivri'den biri. Ağaoğlu, Özcan Işıklar'ı nereden tanısın onun gibi düşünsün veya yanlış düşündüğünde "Tarih hayal edeni değil, gerçekleştirenleri yazar” diye uyarsın! Ben uyarayım bari.
Hem işim bu, bir bakıma bundan para kazanıyorum! Kimileri susmak ve düşünmediği şeyleri yazarak para kazanır, kimileri de özgürce konuşmak ve düşündüğü her şeyi hür bir biçimde ifade ederek. Aradaki fark kelimeler ile ifade edemeyeceğim kadar güzel ve büyük!