Bİldİğİnİz üzere geçtiğimiz pazar günü Türk sinemasının değerlerinden birisi olan Oya Aydoğan'ı çok erken bir yaşta kaybettik. Oya Aydoğan, hakkaniyetli ve zarif bir insan olarak anılıyordu; halihazırda tanıdığım bir senarist kendisinin kaybından sonra şu satırları paylaştı:
“Bana senaryo yazdırmış, parasını peşin ödemişti. O film hiç çekilmedi ama Oya Aydoğan parasını hiçbir zaman geri istemedi. Emeğin değerini bilenlerdendi…”
Hal böyleyken sinemamızda 60'a yakın filmde oynamış, pek çok dizide boy göstermiş olan bu güzide sanatçımızın kaybı sonrası Türk sinemasının başlıca sorunsallarından birisi tekrar kendisini belli etti: Değer bilmek, değer vermek.
Oya Aydoğan için geçerli değildi elbette ama kaç sinema emekçimiz zor koşullarda yaşıyor biliyor muyuz? Yaşadıkları dönemde onların en azından sanatlarına hürmeten neler yapıyoruz? Pek bir şey yapılmıyor işin doğrusu. Pek çoğu yüzlerce filmde oynasa dahi sosyal güvencesi olmadan yaşlanıyor, gözden düştükleri taktirde de zorlu yaşam şartlarıyla bir şekilde mücadele etmeye çalışıyor. Kaç kişiyi kaybetmemiz, kaç “İşte bir dönemin ünlü aktörü tek göz evinde hayatını kaybetti” spotlu haberi okumamız gerekecek bir adım atabilmek için?
Farkındalık yaratma adına yapılan güzel işleri ise, bu güzel insanlar için desteklemeli; arttırılması için bir şeyler üretmeliyiz diye düşünüyorum naçizane. Geçtiğimiz günlerde Güngören'deki Kale Outlet Center'da başlayan Filiz Akın sergisi gibi!
“Geçmişten Geleceğe Başarı Hikayesi – Fotoğraf Sergisi” başlığıyla beşinci kez düzenlenen serginin konsepti bu kez Filiz Akın olmuş. Daha önce Türkan Şoray, Emel Sayın, Hülya Koçyiğit ve Fatma Girik için düzenlenen bu sergi; hayran fotoğrafları ile yapılan imece usulü bir hayır işi aslında. Sergiye bağışlanan fotoğrafların gelirleri Lösemili Çocukları Yaşatma ve Bir Umut Derneği'ne bağışlanıyor…
Bundan hareketle, çok geç olmadan sinemamızın ismi az duyulmuş ancak pek çok yapımın bel kemiği görevini üstlenmiş olan güzide emekçilerimiz için de benzeri bir konsept yapılmalı… Bir sanatçı derneği kurularak, zor durumdaki sanatçılarımızın girişimleri hayata geçirilmeli ve hayat koşulları iyileştirilmeli.
Oya Aydoğan yaşam koşulları açısından iyi durumdaydı ancak onun kaybı, bize bu soruları sordurtmalı.
Yoksa daha çok geç olacak ve biz her kaybettiğimiz sanatçının ardından “Çok şükür ki tek göz bir evde hayatını yitirmedi” demeyi sürdüreceğiz!