Hayatımızda şu anda neler olduğunu fark etmenin, şimdi yaşadıklarımızdan keyif almanın önündeki en büyük engel, ‘dün'e takılıp kalmak...
Sadece dünde kalmakla da bitmiyor tabi mesele... Dünde olmak; bu günü yaşayamamak ve yaşayamadığımız bu günden kalan eksiklikle, kapıldığımız endişeyle yarına hazırlanamamak...
Yarına hazırlanmak, yarın için kaygılanmak demek değil tabii. Yarına dair senaryolar üretip bu kötü senaryolara göre çözüm aramaksa hiç değil.
HAYAT TRENİNDE DÜNÜN VAGONUNDA KALMAMAK İÇİN NE YAPMALI?
Kabul etmeli; olan biteni hoşumuza gitse de gitmese de o anda kabul etmeli önce. Kabul etmek ilmek ilmek çözüyor hayatımızda düğüm olmuş her anı.
Yaşadığımız her ne ise olduğu gibi kabul etmek...
Keşkelerin dehlizinde kaybolmadan teslim olabilmek aydınlatıyor hayatımızın karanlıkta kalmış her parçasını.
Kabullenmediğimizde ise geçmişe takılıp neden, neden, neden??? Sorusunun çıkmazında hayatımızı yaşanmaz hale getiriyoruz.
Geçmişimizin bu gün var olduğumuz kişi olmamıza, olgunlaşmamıza hizmet ettiği bilincine ulaşarak, geleceği huzur temelinde oluşturabilmemiz mümkün.
Başımıza gelmiş ve gelecek olan her şey yolculuğumuzun bir parçası, "Bu yaşadığım olay, içinde olduğum durum bana ne katabilir?" düşüncesini hayatımıza yerleştirip "Neden?" dehlizinden uzaklaştığımız ölçüde huzura yaklaşıyoruz.
Bu kabul kapısını önce aralayıp zamanla açarak yolda olmak hayatı basitçe kavramayı sağlarken, gelecek günleri de tecrübeyle karşılama rahatlığına kavuşturuyor.
"Her gün bir yerden göçmek ne iyi.
Her gün bir yere konmak ne güzel.
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.
Dünle beraber gitti, cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım" diyerek düne bakıyor Mevlana da dizelerinde...
Bu günden geçmişe samimi bir teşekkürle yarına yürüyebilen herkese
Sevgiyle…