Yazacaklarımın çokluğundan hiçbir şey yazamayacağım günlerden birini yaşıyorum. Öncelikle yiğidi öldürüp hakkını vereyim. Salı günkü yazımın mürekkebi kurumadan, öğle saatlerinde Kipa-Hastane arasındaki asfalt yaması tamamlanmış, ikaz levhaları kaldırılmıştı. Gösterilen hassasiyet karşısında mutlu oldum. İlgilenen ve ilgilendirenlere teşekkürlerimi sunuyorum. Yaklaşan yaz aylarında yama konusunun daha çok takipçisi olacağımı belirtmek isterim. Bilmediğim bir gerekçe ve faydası varsa öğrenmek isterim. Aksi halde Işıklar asfalt yamasıyla yıpratılmayı hak etmiyor. Nedenini anlayıp çözemedim ama belediye çalışanlarında başkana karşı pasif bir direniş başlamış gözüküyor. Bir önceki dönem olsa Ak Parti kadrolarının marifeti der geçiştirirdik. Şimdi iç hesaplaşmanın değişik bir versiyonu sergileniyor gibi. Umarım yanılıyorumdur.
Pazartesi günü gerçekleşen meclis konusunda her gün yazmanın avantajını yaşayanlarca bilgilendirildiniz. Benim tekrarlamam hoş olmayacak. Bununla birlikte ilgililerin merakını da gidermem gerekiyor. Meclise kapı ağzında konuk olabildiğim için şanslıydım. Dolayısıyla görmekten ziyade kulak misafiri olabildim. Rıfat Kutlu Ak Parti Gurubunun sözcülüğünü, liderliğini ele geçirmiş gözüküyor. Gazetecilerin gösterdiği ilgi, patlayan flaşlar karşısında acemilik çekmedi. Tecrübeli Kandemir bile söyleyeceklerini şaşırırken, Kutlu teklemedi. Sakin bir şekilde, anlaşılır bir dille meramını çok güzel anlattı diyebilirim. Karakaş’ın adamı, adamları yaftasını üzerinden atamayanlara haksızlık ediyorum diye düşündüm. En başta ilçe başkanı Dilek Demiral’a.
Gazeteciye, seyirciye, tribüne karşı güzel oynayan Kutlu, Işıklar’ın karşı atağa geçmesiyle tükendi. Başkanın nasıl bir hitabet ustası ve taşı gediğine koyan biri olduğunu itiraf etmeliyim ki ben bile unutmuşum. Taze meclis üyesi Kutlu ne yapsın? Meclis salonu düzenlemesinde benzetmeleri ve düşündükleriyle beni de tereddüde sevketti. İBB örneği vererek Kutlu’nun verdiği pası anında gole çevirdi. Güzel konuşan Kutlu’nun kötü bir gözlemci olduğu ortaya çıktı. Meclisin en yılmaz takipçisi olarak yeni düzenleme hakkında tam fikir sahibi olduğumda ayrı bir yazıda değerlendireceğim. Beğenerek içtiğim belediye çayına fazla alışmış olmam, kahvehane veya arena görüntüsünü fark etmemi engellemiş gözüküyor.
Bazı konularda yapacaklarını deklare etmeden yapmanın daha faydalı olduğunu düşünüyorum. Beni gereksiz, tehlikeli, ard düşünceli ve de zararlı görenler çoğu toplantılarına çağırmıyorlar. Kızsam da söyleyecek bir sözüm yok. Kendi korkaklık ve acizliklerine veriyorum. Gazeteciler konusunda elbette her yöneticinin belli kıstasları olacaktır. Saygı duymak lazım. Hiç kimse bir diğerine boyun eğmeye zorlanamayacağı gibi, sevme mecburiyeti de yoktur. İstemediğimiz, arzu etmediğimiz husus ve emrivakilerin birazda bizden kaynaklandığını anlarsak doğruyu daha çabuk buluruz. Bu gün yakındıklarımız ve sızlandıklarımız hatta ayıpladığımız kişi ve davranışların evveliyatında bizlerinde günahı ve sorumluluğu vardır.
Gazeteciyi sevmemek ayrı konu, sevmediğini istemediğini ispatlamak için kurallar koymak, oluşturmak ayrı konu. Meclis salonunu Hitler dönemine benzetmeye katılırken, gazeteciyi askeri disiplin içinde hizaya sokma girişimlerini kınıyor ve karşı çıkıyorum. Yaparsın en fazla neden yaptın derim. Çoğunluğun, haklının yanlışla mücadele tarzı çok daha hakkaniyetle olmalı. İyi yönetici kendine karşı olanla bile anlaşabilendir. Yazdıklarım ve de yazamadıklarım çok hassas bir teraziyi gerektiriyor. Boşuna adaletin simgesi gözü kapalı, elinde terazi olan kadın yapılmamıştır. Heyhat bazen kadınlar terazinin dengesini bozan olabiliyorlar.
Yazdıklarınla genelev ne alaka diyenler, sıra geldi ona. Gazetecilikte en çarpıcı iki örnektir. Yüzme bilmeyen başkanı öğrendiniz. Genelevide bilin istedim. Papa ABD ziyaretinde New York’a iner, toprağı öper. Fuhuşla mücadele konusunda konuşmalar yapan, dünyayı dolaşan Papaya "Genelevi ziyaret edecek misiniz?” diye sorulur. Cevap "New York da genelev var mı?” olur. Ertesi gün ABD de çıkan bütün gazete manşetleri Papa genelev var mı dedi şeklinde çıkar. Yalan mı değil ama doğru hiç değil. Kızdıklarıma ve eleştirecek olduklarıma genelev, kumarhane aradılar sordular diyecek değilim. Kendime de, muhatabıma da yakıştıramam. Bununla birlikte "Başkan yüzme bilmiyor” demeye devam etme niyetindeyim. İyi, kabiliyetli ve zeki başkan bunu bilip denizin yarısını yürüyüp, diğer yarısını yüzerek geçmesi gerektiğini bilmeli!
Yüzmeyi de yürümeyi de bilin, genelevsiz kalın.
Kardeşim Ali den bir Cuma sözü. İyi insan aklından hiç kötülük geçirmeyen saf insan değildir. İyi insan her kötülüğün farkında olup, iyiliği tercih edendir.
Yazımın baskıya verildiği saatlerde Başkanla randevumuz var. Bir grup arkadaş hayırlı olsuna gidiyoruz. Mevzu açarsa bazı konuları yüz yüze konuşmuş olacağız. Aktarırım.