Ali Gülcü

Gerçek olma ihtimali

Metin ağbİ, dalgıç oldu bu defa.
Hem de ne dalgıç! Ne orkinoslar, ne akyalar vurmuş zamanında da, bunca sene tanışmamıza rağmen nasıl olmuş da bana anlatmamışmış…
Geçen sene böyük bir motorcuydu, Avrupa'yı altına, üstüne getirmişti…
Ah o Fransız kızları yok muydu? Hele içlerinde bir tanesi vardı ki, Carine!
Hem çikolata renkliydi, hem Gemlik zeytini gibi.
Neredeyse evleniyorlarmış.
Carine Katolik'miş, Müslüman olmayı kabul etmemiş! Yoksa arasa bulamazmış onun gibisini.
Yabancı dili yok ama hikâyesi çok Metin ağbinin, yaz aylarında açtığı sezonluk bir… Bana sorarsanız kafeterya da o beach diyor. Bilirsiniz hasır şemsiyeler, günlüğü yirmiden şezlonglar, dışarıdan yiyecek, içecek getirmek yasak sonra. Kendi şemsiyenle gelsen, havlunun üzerinde güneşlensen, olmaz.
Beach sezonluk olunca Metin ağbi kış aylarında unutuyor bize ne anlattığını, her yaz başka biri olarak çıkıyor karşımıza.
Barmen, baterist, tiyatrocu, motorcu, şimdi de dalgıç.
Hele oturduğumuz masaya yakın kızlar varsa!
Ünlülerin hepsi ile senli, benli, Sezen, Nükhet, Metin hem masa arkadaşı, hem adaşı zaten. Bir gün Adnan'ı izlemeye gitmişler…
- Şenses mi ağbi?
- Ta kendisi, başka kim olacak.
“Metin senin de sesin güzeldir” demiş rahmetli, sahneye çağırmış, neden saçların beyazlamış arkadaşı bir söylemişler!
Kadınlar çıldırmış telefon numarasını peçeteye yazan mı istersin, masasına davet eden mi, öpücük yollayan mı?
Her mahalleye, her kahveye böyle adamlar lazım!
Vardır da zaten. Hikâyenin baştan sona yalan olduğunu hem anlatan, hem dinleyen biliyor fakat çok düşük olsa da yalanın gerçek olma ihtimali var!
O ihtimal çiviliyor insanları.
İnsanlara duymak istediklerini anlatmanın kime ne zararı var o zaman! Hatta yararı var ki etraf hafta sonu bile sinek avlarken, Metin ağbinin beachte oturmaya yer yok.

Piedra Irmağı'nın Kıyısında Oturdum Ağladım'da şöyle der Paulo Coelho;
“Kimi insanların başkaları ile arası bozuktur, yaşamla arası bozuktur. Bu kişiler tiyatro oynar ve oynadıkları oyunun metnini, yoksun bırakıldıkları şeye göre yazar.”
Kimilerinin de hem başkaları ile hem yaşamla arası iyidir. Hayatın verdiklerini ve aldıklarını olduğu gibi kabullenebildikleri için tiyatro oynamaya ihtiyaçları da yoktur, metin yazmaya da…
Siz hangisisiniz?

Yoksun kalınanlar mı belirler insanın kaderini?
Sahip olunanlar mı?
Sahip olduğu için mi, yoksun kaldığı için mi, insan hayatı boyunca, aşkın, mutluluğun ve paranın peşinde koşar ve yaşamının sonlarında en önemli şeyin aslında huzur olduğunu anlar?

Günümüz insanın kahramanları yalancılar belki de?
Kim bilir?

YORUM YAP