Şu an komşulardan biri balık kızartıyor…
Muhtemelen istavrit.
Yanına yapacaksın çoban salatayı ağbi, işte keyfine göre…
Lacivert sırtlı istavrit gibi balık mı var?
Bugün bir arkadaş, kahve falı bakan bir kadını anlattı, ne var ne yok biliyormuş, "birlikte gidelim” dedi…
Yedi lira alıyormuş, kahve parası herhalde…
Eskiden olsa balıklama atlardım.
Biraz heveslenir gibi oldum sonra iç dünyama çekilip düşündüm…
Arkadaş; merak ettiğim hiçbir şey yok, iyi mi?
Kadın; bir dilek tut dese…
Bir dilek tutsam şimdi ve yarın sabah olduğunda dileğim gerçekleşse!
Ne dilerim?
Siz de bir düşünün, ne dilersiniz?
Stephan King’in 11.22.63 kitabındaki gibi okumadıysanız mutlaka okumanızı tavsiye ederim, elli yıl öncede uyanmayı ve geçmişte bir yıl kalmayı isterdim…
Bugünde bir an fakat geçmişte bir yıl!
Yıl 1963!
Düşünsenize kaybettiğiniz herkes yaşıyor… Siz şimdiki halinizle oradasınız…
Sabri dedemle nur içinde yatsın vakit geçirirdim…
Tanrı misafiriyim der, dayanırdım kapısına… Geleni geri çevirmezmiş rahmetli…
O zamanlarda nalbantlık yapıyor, aslan sütü ile de arası iyi.
Parlatırdık yahu… Ne keyif.
Bırak derdim şu mereti ölümün bundan olacak. Güler geçerdi.
Balığa giderdim bol bol.
Marmara cennet!
Misinadan önce erkek atın kuyruğundan yaparlarmış oltaları…
Kofanalar, levrekler, sinaritler, karagözler…
Sait Faik rahmetli, Halikarnas Balıkçısı yaşıyor. Mavi Sürgün olmuş, Bodrum’da Uluç Reis’i bitirmiş, Turgut Reis’e ya başlamış, ya başlamak üzere…
Yaman Koray Erdek’te otel işletiyor…
Deniz Ağacı adlı kitabı basılmış, Gelin Taşı hazırda bekliyor…
Üç kilo balığı tek başına nasıl yediğini görmek isterdim ve yazdığı, merak ettiğim başka şeyler de var tabi!
Can Yücel; ya Bodrum’da ya Marmaris’te turist gezdiriyor… Yedi yıllık evli…
Che ve Mao’dan çeviri yaptığı için 15 yılı yememiş daha, muhtemelen Papirüs’te yazıyor…
Galatasaray şampiyon o sene!
Gol kralı 38 golle yılın futbolcusu seçilen Metin Oktay!
Kalede Turgay Şeren.
BİR GECE SONRA…
Pazartesi gününe uyandım, yıl 2013!
Dün gece yazdıklarımı okudum, bazı bölümleri sildim.
Bugün tezgahlar kan ağlıyordu Tekirdağ’da, balık neredeyse yok.
Bizim arkadaşların yakaladıklarında burun kıvırdığı mırmırın kilosu 15 lira!
Fiyakasından yanına yaklaşılmıyor.
Aklıma gelmişken taşındım yine… Biriktirdiğim tüm filmleri attım, pişmanım. Kitaplarım duruyor, yan odada koli içerisinde kilere indirmemi bekliyorlar…
Nemlenecekler, sararacaklar.
Vereceğim kitaplarımı…
Kitapları vermek, organ bağışı yapmak gibi, zor!
Peter Straub Hayalet Hikâyesi’nde soruyor; Bugüne kadar yaptığın en kötü şey neydi?
Bilerek yaptığım en kötü şey?
Kötülüğü kendime mi yakıştıramıyorum, yoksa kötü bir şey yapmadım mı?
Bir keresinde diye başlayan uzun bir cümleye soyunsam, itiraf eder gibi yazsam, rahatlasam… Sizin bugüne kadar yaptığınız en kötü şey, neydi?
"İyiler her zaman kazanır” yazmak geldi içimden.
Çok inanıyorum bu cümleye…
Kelimelerin üzerine basa basa tekrar yazayım; " iyiler her zaman kazanır”
İyilik ve kötülük göreceli, kime göre; iyi, neye göre; kötü?
O yüzden cevap veremiyor insan sorulan soruya, afallıyor, cevabı düşünmeden de edemiyor...