Hüseyin Kuru

Gezi yorum...

Geçtİğİmİz 2 hafta yazı yazamadık. Sayın Sevginar Sali'ye mazeret beyan ettik, lakin “Sayın köşe yazarım” hitabı ile başlayan telefon görüşmemizde serzeniş geldi.
Patroniçe hanım haklı, açığı kapatalım o zaman, yazıya devam.

***
Malum işler yoğun, bir türlü vakit bulup gidemedik bir yerlere, nasip kısmet.
Aralık ayı içinde özel bir davetle Katar'a gittik.
Bir haftalık proğram yaparak hem iş, hem ziyaret düşüncesiyle THY ile Atatürk havalimanından başlayan yolculuğumuz 4,5 saat sürdü.
***
1971 yılında bağımsızlığına kavuşan, başşehri Doha ve etrafındaki birkaç yerleşkeden oluşan küçük bir ülke aslında bir şehir devleti de diyebiliriz.
Yüzölçümü olarak bizim ülkemizin 70'te biri kadar bir ülke.
Farklı bir ülkeye geldiğinizi daha havaalanından itibaren anlıyorsunuz.
Tabi Türk olmanın ayrıcalığını da hissedi-yorsunuz!
Her taraf pırıl pırıl ve tertemiz... Karşılama, ağırlama, yemekler vs. harikulade.
Toplumsal bir eğitim ve donanım bireylere devlet politikası olarak verilmiş bu belli.
Katar devleti vatandaşlarına eğitim, sağlık, elektrik, su, doğalgaz vs. başta olmak üzere tüm giderler ve masrafları tamamen devlet tarafından karşılanıyor.
Dünya'da Kanada'dan sonra sağlık alanında 2.ülke Katar... Son teknolojiye göre inşa edilen bu hastaneler vatandaşlarının hizmetine sunulmuş.
Vergi dedim, “O nedir?” diye yüzüme bakıyorlar. KDV, ÖTV, stopaj vb. ile gelir ve kazanç vergileri ve harçlardan haberleri bile yok!
Üniversite eğitimi de dahil devlet karşılıyor, akabinde 8 yıl zorunlu devlet görevi var.
Katar vatandaşlarının da tabi maaşları refah düzeyine göre veriliyor.

***
Başlıklar halinde aldığım notlarımızla devam edelim.
Ülkede huzur ve güven ortamı hakim, suç oranı ise yok denecek kadar az.
Yerleşik düzende sosyal adalet kurulmuş düzen, nizam ve kurallar belli.
Şehrin her tarafında caddeler temiz ve düzenli, yerlerde çöp bulamazsınız.
Kedi ve köpek görmedik desem yalan olmaz. İnsansever bu canlılar evlerde bakılıyormuş.
Sultan Ahmed camisini andıran büyük camiye Cuma namazına gittik, ortada dilenci yok.
Ülkenin gerçek sahibi olan 260 bin civarında Katarlı var. Lakin nüfus 2.6 milyon.
Dünya'nın her yerinden, her milletten, her renkten insanlar çalışmaya gelmiş.
Türk şirketleri ise savunma sanayi ve otobanları inşa ediyor. Gurur duyduk.
2022 yılında düzenlenecek olan Dünya Kupası için her tarafta hazırlıklar var. Toplam 8 stad yapılıyor ve 4 stad şampiyonadan sonra Afrika ülkelerine hediye edilecekmiş!
Ülke resmen şantiyeye dönmüş.
Doha merkezinde Pearl bölgesi dedikleri bir alanda denizi doldurarak yat, marina, restoran, cafe, yürüyüş yolları, konut projeler vb. inşa ediyorlar, inanılmaz.
Vizyoner bir akıl olduğu belli, yaşama değer üzerine değer katacak hamlelerle ilerliyorlar.
***
Katar'ın coğrafi olarak sadece Suudi Arabistan'la sınırı var. O da ambargodan dolayı kapalı, ancak başka ülkeler üzerinden seyahat edebiliyorlar.
Buna rağmen Türkiye'nin bu dönemde hem askeri varlığı, hem de tüm alanlardaki büyük desteğini şükranla anıyorlar.

***
Katar, Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıktan sonra yıllarca İngiliz sömürgesi olarak yaşamış ancak dinini ve dilini muhafaza etmiş bir ülke.
Dikkat ettim, ezan okununca hemen vaktinde ciddi bir sadakatle namaz kılıyorlar.
Türklere karşı olan sevgi, saygı ve muhabbetleri ise inanılmaz.
Osmanlı'ya asla ihanet etmemiş. Çizgisini tarih boyunca muhafaza etmiş ayrıcalıklı ve seçkin bir ülke Katar.
Zaten ülkenin lideri Şeyh Tamim bin Hamad El Sani başta olmak üzere Katarlıların ülkemize maddi ve manevi alanda gösterdiği destek, dayanışma ve beraberlik mesajları da bunu gösteriyor.

***
Petrol ve gaz ihraç ederek oluşan ekonomiyi doğru yöneterek refahı topluma yaymışlar.
Sağ olsunlar inanılmaz bir misafirperverlikle ağırlandık. Çok farklı ve hızlı bir proğram yaparak hem ülkelerini gezdirdiler, hem de tanıttılar.
Ülkenin sosyo-ekonomik durumu çok yüksek, yerleşik düzen sahibi olan demografik yapıyı çok iyi muhafaza etmişler.

***
Sahra denilen çeperlerde koyun çiftlikleri var. Eskiye özlem duyarak yapıyorlar.
Geçtiğimiz yıl ambargo başlayınca Hollandalılara kurdurdukları çok modern ve güzel bir inek çiftliğini gezdirdiler. Et, süt, yoğurt ürünleri üreten bu tesiste üretimi hem yerinde görüyorsunuz, hem de sosyal alanlar ve rekreasyonlarla desteklemişler. başarılı bir konsept inşa etmişler.
***
Bizim için kış dönemi olan aylarda onlar için –Nisan ayına kadar- çöl/sahra yaşamı için ideal zaman oluyor.
Tabi Nisan ile Ekim ayları arasında hava sıcaklıkları arttığı için nem oranı da yükseliyor, sıcaklıklar da neredeyse 55 dereceleri buluyormuş.
Meşhur Arap atlarını yetiştirdikleri at çiftliklerini gezdik.. bir de sahrada şahin yetiştiriyorlar.
***
Ülkede yaşamın her alanında belirli kurallar var.. disiplinli ve düzenli bir ülke olmanın yanı sıra bizim ülkemize göre hayat çok pahalı çünkü her ürün ithal ediliyor.
Satılan raf ürünlerine veya dışarıda ikram edilen içeceklerin markalarına dikkat ettim de, Türk şirketleri bu coğrafyayı çok ihmal etmişler.
Özellikle lüks mekanlarda şu dikkatimi çekti; İtalyanların su ve sodaları gelmiş buralara, ne tad var, ne de tuz yavanlık diz boyu.. bizim markalarımız yok!
Bizimkiler et ve kebap restoranları açmışlar, çok güzel sunumlarla karşılaşıyorsunuz.. ve ciddi de rağbet görüyorlar.
***
Katar'da 2 yeri gezemedim.. Biri Medine't eş Şemal belediye sınırları içinde olan arkeolojik sit alanında bulunan Zubare kalesi. 18. yüzyılın ortalarında Kuveyt'ten gelen tüccarlar tarafından kurulmuş. 2013 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi'ne dahil edilmiş.
Bu bölge bir zamanlar Hürmüz Boğazı ve Basra Körfezi'nin batı kolu arasında ortada konumlandırılmış önemli bir inci avcılığı ve küresel ticaret merkeziymiş.
İkincisi de İslam eserleri müzesini proğramımız yoğun olduğu için gezme fırsatım olmadı. inşallah bir dahaki sefere diyelim.
***
Sonuçta gittiğimiz bu coğrafya atalarımızın/dedelerimizin yüzlerce yıl koruduğu ve sahip olduğu topraklardı, zamanla kaybetmişiz.
Ancak şu konuda mutlu oldum. Tabi diğer Arap ülkelerine bakarak söylüyorum; Katar'ı doğru insanlar yönetiyor ve çok başarılı olmuşlar. Anlayacağınız ülke ehil ellerde.
Katar gezisi keyifli ve güzeldi. Hayırlısıyla ülkemize döndük.
Hani darb-ı mesel olan bir söz vardır; bülbülü altın kafese koymuşlar, vatanım da vatanım demiş. Bizimki de o hesap!
Dışardan bakıldığında bunu gururla söylüyorum, Türkiye'nin büyük gücünü görüyorsunuz.
Bizim ülkemiz farklı, hem de çok farklı. Kıymetini bilip şükredelim.
İyi haftalar..

YORUM YAP