Sevginar Sali

Gitti gidiyor…

Aralık meclisi ilk oturumunda Melih Yıldız'ın, Hükümet eleştirisi odaklı açıklamalarından sonra sadece ülkemizin haline değil, AK Partili temsilciler için de üzüldüm açıkçası. Anlatamamak, savunamamak üzerine yaşadıkları bir tahterevalli deneyimi... Sözünü ettiğim sevimsiz ikircikli halden kendini sıyırabilen tek konuşmacı AK Partili Sami Barlas oldu. Genelde susmayı ve sükûneti seçer de bu kez hem de spontane, birebir ve son derece anlaşılır şekilde üyesi bulunduğu partiyi savundu. Bir şeyi bozup da düzeltmekle övünmek ne kadar marifet sayılırsa, ona göre bakın işte!

Hükümetler, icracı organlarda, kişisel ilişkilerde dahi en büyük handikap budur. Bir sorunun oluşmasına mani olamayıp, hatta sebep olup sonra “Düzeltiyorum” diye ortaya çıkmak bir de bununla övünebilmek. AK Parti yeni göreve gelmiş olsa işleyişte düzeltme ile övünsün ama kendi tek partili iktidarında oluşan ve öyle böyle değil, kallavi varlık gösteren sorunların çözümü ile prim toplamak zor. Çözseniz bile sizden çok şey götürür ki nitekim AK Parti'den de ‘gitti gidiyor'lar sahnede, alternatifleri için ‘geliyor gelmekte olan'lar dillerde.

MHP Grup Sözcüsü Erdoğan Kalaycı ile AK Parti Meclis Üyesi Sami Barlas'ın “Belediyede eleştirecek bir şey bulamayıp, genel siyaseti gündeme getiriyorlar” tespitine katılmakla birlikte CHP'nin kendi açısından tutturduğu stratejinin doğruluğuna kim ne diyebilir ki?! Silivri Belediye Başkanı kendi yetkisi dahilindeki yanlışı düzeltebilir de Hükümetin neresine ne yapabilir!? CHP'nin hamlesi bir yönü ile de yerel iktidar temsilcileri için umut kırıcı. Ters motivasyon olgusunu lehlerinde kullanabilirseler ne ala?

Bir süre önce AK Parti'de bir ilçe başkanlığı değişikliği konuşuluyordu. İsmi geçenlerden biri ile görüştüğümüzde “Kim gelirse gelsin bu saatten sonra ne anlatabilir ki!? AK Parti açısından Silivri'de ve Türkiye'de süreç tersine nasıl çevirebilir!?” dediğinde itiraz edemedim.

Siyaset umutsuzluğa en az yer olan alan aslına bakarsanız. Bundan üç yıl önce Cumhur İttifakı kapsamında Silivri'nin MHP'ye bırakılacağına, MHP'nin iktidar olasılığına ancak gülüp geçerdik. Şimdi iktidar olgusunu tecrübe etmekle kalmayıp, devamı yönünde güçlü olasılığı değerlendiriyoruz. Yani vazgeçmeyen, kazanmak için gerekeni yapan hak ettiği başarıya ulaşıyor. Yeter ki mücadeleyi sürdürecek gücü kendinde bulsun.

 

KENTSEL DÖNÜŞÜM MESELESİ

Yeni Mahalle Büyük Kültür ve Bilgi Sitesi sakinlerinin yaşadığı Kentsel Dönüşüm sancısı gündemde. Depreme dayanıklı olmadıkları gerekçesi ile yıkım kararı verilen yapılardaki evlerini terk etmeyen vatandaşların tahliyesini gerçekleştirmek üzere kesilen elektrikler, doğalgazlar, sulara rağmen evlerini terk edecek durumu olmayan insanlar.

AK Parti Meclis Üyesi Mustafa Çolakoğlu'nun “Yoğunluk artışı olmadan Kentsel Dönüşüm olmaz” tespitine katılmadan edemiyorum. ‘E ne olacak şehir planlaması” falan filan diyenler çıkar da kaçak yapılaşmalar için çıkartılan imar aflarını hesaba katarsak daha az zarar oluşacağı aşikar. Başka bir açıdan bakıp hesap edelim ruhsat harcı ile üç kuruş kira desteği, öldürmeyen ama güldürmeyen de kredi indiriminin maliyeti hesap ederken büyük bir afette verilecek can ve mal kayıplarının faturasını kime keseceğiz peki?!

Devletimiz iyice bir düşünüp bu kentsel dönüşüm sürecini omuz vermekle oyalanmayı bırakıp, iki elini de taşın altına koymaz ise göz göre göre, bağıra çağıra gelen felaketlerin kurbanı ülkenin vatandaşları olmaktan kurtulamayız!

Ekonomik çalkantılar sebebi ile refaha ulaştıramadığı vatandaşlarının en azından canını güvence altına almasını devletten beklemek makul ve yerine getirilebilecek bir istektir diye düşünüyorum. Rant için gökdelenlere müsaade edenler, can güvenliği için de kıllarını kıpırdatabilir!

 

 

YORUM YAP