Şimdi benim bir gülüşümden bu kadar anlam çıkarabiliyorsanız o zaman bu gülüşten anlam çıkaranların hiçbir şeyden haberinin olmadığını da belirtmem gerek. Son üç sezondur bu kulübün sonsuz destekçisiyim. Şuan bu takımı izleyebiliyorsanız eğer bunda benim ve kurumumun emeğimi inkâr edemezsiniz. Sezon başında bu takımın oluşturulmasında olan katkımı en başta Mustafa Saral biliyor. Geçen sene bu takım puan kaybettiğinde soyunma odasında ben vardım. Bu takım Gazi Mahallesi Stadı’nda Halide Edip ile oynadığı maçta atılan gollerden sonra Torez sevinci yapan da bendim, bunu da Mustafa Saral bilir. Bu takım oyuncuları geçen sene ve ondan önceki sene gol attığında sevincini paylaşmak için bana geliyordu. Bu takım ile birlikte soyunma odasında yeri geldi birlikte ağladık, yeri geldi birlikte güldük, sevindik ve haykırdık şampiyonluğumuzu.
Gülmüşüm ya! Gülüyorum artık. Yine bu kulüpte en büyük başkan Mustafa Saral’dır diye yazdığımı da biliyorsunuz. Önceki yazılarımı takip edenler bilir ki bu kulüp için Mustafa Saral bir şanstır dediğimi de hatırlarlar. Kulüpte yönetici olarak kimsenin olmadığı zamanda şimdiki başkan ile bir yönetici gibi durum değerlendirmesi yapan da bendim. Gülmüşüm ya! Evet, gülüyorum artık. Bu yönetimin dağılmaması için ofisimde kimlerle kaçar saat toplantı yaptığımı benim gibi bilenler de mevcuttur. Yine bu zamana kadar yaptığım ikili özel sohbetlerimi mahremim olarak kabul ettim bundan sonra da böyle olacaktır. Bunca desteğin ardından bana biçilen değer budur. Bu takımın en acı gününde ve en güzel günlerinde varlığım inkar edilemez. İnkar edenler ise hiçbir şey bilmeyenlerdir ya da işlerine gelmeyenlerdir. Gelelim bana koyulan yasaklara!
Bu zamana kadar Silivrispor Kulübü çevresinde dolaşmama yasağı çok getirildi. Bu getirilen yasaklar çok olabilir ama çok da umurumda değil. Dün bana selam verip bugün birilerinin korkusuna yolunu çevirenleri de biliyorum. Yukarıda Allah var. Ben yazmazsam O yazar bir kenara. İnsan insana muhtaç olurmuş bekleriz zamanını.
Bugün gelinen noktada ise olay benim gülmem değil aslında, insanlar kendi beceriksizliklerine kulp arıyorlar ve burada ben gülüyorum. Kulüp ile ilgili yazdığım son yazıda Mustafa Başkan’a bir takım uyarılarda bulunmuştum. O zaman ne yazdıysam bugün de yazdıklarımın sonuna kadar arkasındayım.
Yine üstüne basa basa söylüyorum. Bu takımı yenebilecek bir takım bu ligde yok. Silivrispor’un tek rakibi kendisidir. Mutlu Memiş ve Aşkın Koç. Bu iki isim benim için önemlidir. Hatırlıyor musunuz bilmiyorum ama ben bu kulübün anahtarı kaymakama gidiyor dediğimde bu iki isim delikanlılık yapıp kulüplerini sahiplenmişlerdir. O zaman neredeydiniz büyük Silivrispor sevdalıları? O zaman neredeydiniz Silivrispor’da top koşturduklarından dem vuran Veteran müsve-tteleri? O zaman neredeydiniz eski kulübün yöneticileri? Yine o zamanlarda neredeydiniz eski büyük taraftarlar? Şimdilerde siz ve sizin gibiler kulübün eski itibarını geri kazandıran Serdar Teker, Mustafa Saral, Mutlu Memiş ve Aşkın Koç’a kurban olun, yoksa şuan hedefine kilitlenmiş bir takım ve kulübün yerinde yeller esecekti. Evet, ben Engin Akın özellikle bu iki isme sonsuz desteğimi verdim. Hak ediyorlardı çünkü. Bu zamana kadar bir hatalarını görmedim. Görmüş olsaydım Allah şahit, yazardım. Serdar Teker, Mutlu Memiş, Mustafa Saral, Aşkın Koç, Cenk Öpçin bu genç isimler o zaman boylarından büyük bir taşın altına bırakın ellerini kafalarını soktular. Ardından işlerinin yoğunluğundan dolayı Serdar Teker, başkanlık bayrağını Mustafa Saral’a teslim etti.
Haberin devamı 26.10.2011 tarihli Hürhaber Gazetesi’nde…