SİLİVRİ Beledİye Meclisinin Mart ayı çalışmalarının, ilk oturumu Pazartesi günüydü…
Oturumu Belediye Başkanı Özcan Işıklar yönetti…
Gündem zayıftı…
Gündeme geçilmeden önce…
AKP Gurubunun vermiş olduğu birkaç soru önergesi vardı ki, onlar da belli ki iş olsun diye verilmiş onlar okundu, tamamı oy birliği ile başkanlık makamına havale edildi...
Ve gündeme geçildi… Gündem kısa olduğu için kısa sürdü. Oturumun sonuna doğru CHP gurubu adına, Süheyl Kırkıcı'nın, Silivri-Çerkezköy havzasına yapılmak istenen Kömürlü Termik Santrallerin araştırılmasına yönelik önergesi geldi. Önerge görüşmeye açıldı ve her iki gurubun oluruyla önerge Çevre Komisyonuna havale edildi... Böylece… Oturum tamamlanmış oldu…
***
Cuma günü oturumu Melih Yıldız yönetti…
İki madde olduğu için izleyici de yoktu…
Meclisinin Mart ayı çalışması çaylarımızı içemeden noktalandı…
COŞKU VE UMUT
“8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü”
8 Mart 1857 Tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 tekstil işçisinin daha iyi çalışma koşulları istemiyle kadınlar greve çıkıyorlar. Polis işçilere saldırıyor. İşçiler grev yerini terk etmemek için kendilerini fabrikaya kilitliyorlar. Bu defa fabrikada yangın çıkıyor. İşçiler dışarı çıkacaklar ama fabrikanın önünde barikatlar var, çıkamıyorlar ve “129 kadın işçi” oracıkta yanıyor…
Her ne kadar 1977 yılında Birleşmiş Milletler 8 Martı “Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul etse de yananların “kadın işçi” olması nedeniyle Türkiye'de ilk olarak 1921 yılında “ Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanıyor. 1980 Askeri Darbesinden sonra “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlama olarak devam ediliyor…
Özetle kadınların hakları için toplu başkaldırısının sembolü bir gün 8 Mart…
Şimdi… Gelelim Silivri'ye… İnanır mısınız? Ben böyle bir yıl yaşamadım…
Silivri Belediyesi'nin düzenlediği içinde Kültür Evi kursiyerlerinin gösterilerinin de bulunduğu eğlence ile Silivri Kadın Girişimciler Derneği'nin etkinliği ve ayni günde Öz Alibeyliler Derneği'nin kahvaltılı toplantısı, Silivri Belediyesi Kültür Merkezinin sanatsal faaliyetleri kapsamındaki etkinlik, Silivri Demokrasi Platformu tarafından organize edilen Selim paşa'daki kahvaltılı toplantı ve bir çok fabrikaya yapılan ziyaretler. Ve, bazı mekanlarda gece de devam eden başkaları…
Bütün bunlar… Hafta içi olmasına rağmen yığınsaldı ve coşkuluydu…
Geçmiş olsa da KUTLUYORUM…
HER ŞEYDEN ÖNEMLİ
Silivri-Çerkezköy hattına yapılması düşünülen “Kömürlü Termik Santral” Silivri'de her etkinliğin önüne geçti diyebiliriz...
Silivri Çevre Muhtarlar tam gaz çalışıyor…
“Gecesini gündüzüne katıyor” denir ya tam ona uygun bir çalışma…
Haftanın ilk günü ilk iş Muhtarlar Derneği ile önceden kararlaştırılmış bir toplantı vardı. Bu toplantıda Silivri'de ekmeğini kazanan ne kadar medya çalışanı varsa oradaydı. Silivri Belediye Başkanı ve Silivri Çevre Platformu üyeleri dayanışma için gelen Kuzey Ormanları Savunmasından ve Greenpies'den gelenler de vardı…
Santral yapılacak yere ait haritalar ve parsel sahiplerini gösterir tapu kayıtları önceden hazırlanmıştı…
Silivri Muhtarlar Derneği üyeleri ve basın mensupları önünde, konu üzerine görüş alış-verişinde bulunuldu. Sorun, en son Silivri Belediye Meclisinin toplantısına kadar uzanan bir çalışmaydı bu Çerkezköy ve Silivri arasına kurulması düşünülen bu Kömürlü Termik Santral meselesi Silivri Belediye Meclisi toplantısına kadar uzandı, konu Çevre Komisyonuna havale edildi…
***
Silivri Belediyesi eski köy, yeni mahalleri “tehlike konusunda” uyarı görevini aksatmadan yapıyor. Gözlemim o …
Bir çok köyde afişleri gördüm…
Ayrıca… Pazartesi günü, Silivri Çevre Derneğinin saha çalışması vardı…
İlk önce Çerkezköy'e, oradan Halaçlı'ya son olarak Çayırdere'ye çıkarma yaptı. Her köyde bir kahvehanede dinleyenlerle bilgi paylaşımında bulundular…
SİLİVRİSPOR MEVZUĞU
Hafta boyu köpürtüldüğüne bakmayın ortada görünen bir şey yok…
“Bir bardık suda fırtına koparma.”
Demek istediğim…Silivri Spor Kulübü üzerine yapılan bir tartışma konusu tam da bu benzetmeye uygun düşüyor…
Veya bilinen hikayeye…
Hani birisi: “Bu gün hava bulutlu galiba yağmur yağacak” demiş..
Diğeri: “Sen bana ördek mi demek istiyorsun” demiş…
Neyse onların ne dedikleri önemli değil… Derim ki boşuna zaman harcanıyor… Herkes işine baksın…
DOĞRU
SÖYLEMİYORLAR
Konumuz… 16 Nisan 2017'de yapılacak olan REFERANDUM…
Kısaca “ben bu rejimden bıktım, değiştirmek istiyorum, tek adam rejimini istiyorum” demek için yapılan bir oylama… Neredeyse 100 sene olmuş egemenlik saraydan alınmış halka verileli şimdi “Halktan alınıp saraya verilsin” isteniyor…
Abartmıyorum…
Bakın!
• Sitemin adı: Cumhurbaşkanlığı Sistemi…
• Bu sistemde Cumhurbaşkanı, ayni zamanda Partinin Genel Başkanı…
• Bu sistemde Başbakanlık kalkıyor. Bakanları Cumhurbaşkanı seçiyor…
• Cumhurbaşkanı, Partisinin genel başkanı olduğu için milletvekillerini de kendi belirliyor…
• Bu sistemde, Cumhurbaşkanı, hiç kimseye sormadan, kriterlerini kendisinin belirleyeceği yardımcılarını atıyor…
• Bu sistemde, Cumhurbaşkanı, ayni zamanda Parti Başkanı olduğundan, Partisinin İl, İlçe Yönetimlerini atıyor…
• Bu sistemde, Cumhurbaşkanı, Müsteşarları, Genel Müdürleri, Valileri, Kaymakamları, Üniversite rektörlerini, Anayasa Mahkemesi'ni, Hakimler ve Savcılar Kurulunu v.s atıyor…
• Bu sistemde Cumhurbaşkanı, kanun yerine kararname çıkarabiliyor…
Peki…
Meclis ne yapıyor? Ne işe yarıyor? Niye sayısı artıyor?
Demeyin bilmiyorum…
Anladığım kadarıyla “İstişare” meclisine dönüşüyor…
Peki… Bu güne kadar olduğu gibi, kandırılır da, ülkenin başını derde sokarsa ne yapacağız? Yani… Denge-Denetim…
“Meclisin denetimi devam ediyor” diyorlar…
Da… Bakın nasıl...
• Milletvekili sayısı (600) oluyor. Bu Milletvekillerinden (300)'ü soruşturma için önerge verebilecek…
• Soruşturabilmek için de (360) Milletvekili evet demesi gerekiyor…
• Yargılanması için (400) Milletvekili “evet” demesi lazım…
Neyse… O da bulundu diyelim…
Peki… Nerede yargılanacak veya kim yargılayacak?
Kendi atadığı Anayasa Mahkemesi… Evet… Şaka gibi…
Dünya da bir örneği yok… Lakin… Milletin aklı ile alay edercesine vatandaşa başka şeyler söylüyorlar...
AYNİ TERANEYE DEVAM
Dünden bu güne hep “Tapu ve Ecmisil Meselesi” diyorum…
“Tapu Meselesi” tamam da “Ecrimisil Meselesi” pek tamam sayılmaz…
Ecrimisil demek “misliyle kira” manasına gelen “İŞGALİYE” demektir...
Bu günkü iktidar döneminde başlayan bir uygulama ECRİMİSİL…
Yani… Bu iktidar… 1878'den bu güne Danamandra, Sayalar ve Çayırdere mahallelerinde ömür tüketenleri işgalci saydı ve işgalci saymaya devam ediyor…
Şimdi… Bu günlerde… Çayırdere'ye… Sayalar'a… Danamandra'ya yine, gidecekler (15) yıldır söyledikleri şeyleri tekrarlamaya…
DÜŞÜNSENİZE!
Karı-koca bir işte çalışıyorsunuz…
Bir gün geliyor… Kapının önüne koyuluyorsunuz…
Suç örgütüne “yardım ve yataklık” gerekçesiyle ne “ihbar tazminatı” ne o güne kadar “hakkım” diye bildiğiniz “Kıdem Tazminatı” hakkınızı alamıyorsunuz…
Okula giden, iki çocuğunuz var...
Korku dağları sarmış, kimse size iş vermiyor…
***
Esnafsınız… Elinizde avucunuzda ne var, ne yok ortaya koymuşunuz, bir dükkân açmışsınız, çoluk çocuk çalışıyorsunuz… İşler biraz da iyi gidiyor. Büyütüyorsunuz…
Bir dükkân daha açıyorsunuz…
Bir akşam, duyuyorsunuz ki işyerinize “Kayyum” atanmış…
Sabahında sizi işyerinize sokmuyor…
***
Diğer tarafta…
Seni “yardım ve yataklık ettin” diye “kıdem tazminatına” “malına-mülküne” el koyanlara bakıyorsun… Onlar ki “o suç örgütleri” dedikleri ile gerçekten yardım ve yataklıktan öte ortaklık yapmışlar…
Kimileri ile… Belli yerlerde görüşmüşler… Hatta… Bazılarının etkinliklerine katılıp duygulanmışlar bile…
***
Birisi bana böyle yakınsa… “Ne demeliyim?”
GÜNE UYAN
“Hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu.”
(Nazım Hikmet Ran)