Uzun zamandır başta yüksek lisans tezim olmak üzere kendi kişisel işlerimle uğraştığımdan dolayı gazetedeki köşemi boşladığımı fark ettim. Bunu telafi etmek lazım elbette. Gündemimizde seçim yok ve yakın zamanda da olacak gibi görünmüyor. Ancak son günlerde ilçemizde yaşanan gelişmeler durgun siyasetin yerini doldurmak istercesine gündemimizi meşgul ediyor. İşte bu gelişimlere dair kısa, kısa yorumlarım…
SİLİVRİSPOR'A ÇOK YAZIK OLDU…
Daha önce 2017-2018 sezonunda 2. Ligde mücadele ederken küme düşen Silivrispor'un bu sezon da artarda aldığı mağlubiyetler neticesinde ligde kalmak için son şansını kaçırdı. Silivrispor, gelecek sezon Bölgesel Amatör Ligi'nde mücadele edecek. Takımın profesyonel ligden amatör ligine düşmesi ise taraftarlar tarafından tepkiyle karşılandı. Tepkilerini sosyal medyada yoğun bir şekilde gösteren taraftarlar karşısında yönetim kademesinde derin bir sessizlik hâkim. Kimse istifa etmedi ki bu taraftarı daha da kızdırmakta. İşin daha da ilginci takımı 2017-2018 yılında küme düşüren yönetimden bazı kişilerin sosyal medyada yeniden göreve gelmek istediklerine dair verdikleri sinyaller… Silivrispor'a kan değişikliği elbette şart ancak bu iş bayrağı bozacıdan alıp şıracıya vermekle olmaz. Bana kalırsa bu takımı şampiyon yapıp Bölgesel Amatör Ligi'nden çıkarabilecek 2 yol var. Ya eski, şaşalı günlere dönüş gayesiyle Mutlu Memiş'in ya da yepyeni temiz, sağlam bir sayfa açma amacıyla Cenk Teker'in dümene geçmesi…
PİRE İÇİN YORGAN MI YAKTILAR?
Sahildeki falezlerden yağan taşlar ve toprak kayması ihtimali ilçemizin uzun yıllardır kangren olmuş, tehlike saçan problemlerinden biriydi. Taş dediğime bakmayın yağan şey aslında ortalama bir insanın ebatlarında kaya parçalarıydı. Defalarca kez felaketin eşiğinden dönüldü, insanlar şans eseri zarar görmediler. Ancak bölgedeki kafeler bu sorun nedeniyle kapatıldı ve işletmeciler maddi olarak zor durumda kaldılar. Yeni İBB yönetimi bu probleme kayıtsız kalmadı ve Yaklaşık 17.000 metrekare alanda çelik tel kafes yapımının gerçekleştirilip tehlikenin kontrol altına alınacağı bildirildi. Daha sonra hızlı bir şekilde çalışmalara başlanıp falezlerin etrafını çelik kafesle kaplama işleminde yol alındı. Ancak kışı Afrika'da geçirip yazın üremek için Silivri'ye gelen kuşlar, falezlerden taş parçalarının düşmesini engellemek amacıyla İBB tarafından konulan çelik ağlarla karşılaştı. Bazı küçük kerkenez kuşlarının, ağlar arasına sıkışarak telef olduğu söylendi. Durumun anlaşılması üzerine, Silivri Çevre Derneğinin girişimleriyle yuvaların bulunduğu noktaların üzerine çeşitli delikler açılsa da sorunun tam olarak çözülemediği belirtildi. Bunun ardından çelik ağın yuvaların üzerine denk gelen bölümü, bazı çevre derneklerinin girişimleri sonucunda İBB ekipleri tarafından boydan boya kesildi. Öncelikle bunun ne kadar tehlikeli bir durum olduğuna değinmek istiyorum. Söz konusu alanda yürüyüş yolları, banklar, yeşil alanlar, az ilerisinde bir dondurmacı ve çocuk parkı ve yazın pek çok insanın denize girmek için tercih ettiği bir plaj bulunuyor. Bu ağların boydan boya kesilen yerleri hala tehlike saçıyor. Bu biraz pire için yorgan yakmaya benzemedi mi? Hayvanları elbette korumalıyız ancak insan canı daha mı önemsiz? Bu soruna çözüm bulunması için yıllarca beklenildi şimdi İBB'yi Silivri'ye hizmet getirdiğine getireceğine pişman etmek akıl kârı mı? Dernekler çelik ağın tamamen sökülüp istinat duvarı gibi bir çözümle bölgeye müdahale edilmesini istiyorlarmış. Bunu çelik kafes çalışmaları başlamadan aylar önce söylemeleri gerekmez miydi? Oraya yapılacak proje uzun zamandır belliydi. Şimdi malzemeler alınmış, çalışmalar belli bir noktaya kadar ilerlemişken bunu söylemek biraz abes oldu doğrusun. Hepsini geçtim, o boyutlarda bir istinat duvarı öncelikle bölgenin bütün doğal güzelliğini ve cazibesini ortadan kaldırır. İkincisi, o boyutlarda bir istinat duvarının örülme maliyeti, duvarı örebilmek için yapılması gereken ön çalışmaları da hesaba katınca hemen hemen aynı işi gören çelik kafes projesinden çok daha pahalıya patlar ve çok daha zahmetli bir iştir. Ekrem İmamoğlu İBB'yi hiç abartmıyorum bir enkaz olarak devraldı. Uçan kuşa borcu olan bir belediye düşünün. Ve buna rağmen var gücüyle hizmet etmeye çalışıyor. İşini daha da zorlaştırmak inanın kimsenin işine gelmeyecektir. Silivri bu tehlikenin çözülmesini inanın çok bekledi…
Biliyorum, bu yazıyı kaleme aldığımdan dolayı bana tepki gösterenler, hatta belki beni kalpsiz ilan edenler olacak. Ancak şunu da belirtmek isterim ki ben de bir hayvan severim. İki köpeğim, bir kedim var ve hiçbirini parayla satın almadım. Ya sokaktan ya da eski sahiplerinden sahiplendim. Benim itirazım insan hayatının riske atılması noktası. İyi anlaşıldığımı umuyorum.
MİMAR SİNAN KÖPRÜSÜ'NDE SONA DOĞRU…
Mimar Sinan tarafından yapılan bu köprü Osmanlı ordularının Balkan seferlerinde Silivri'den geçişi için kullanılmıştır. Başbakanlık arşivlerinde geçen bilgiye göre Kanuni Sultan Süleyman'ın 1566 yılındaki Zigetvar seferi sonrasında başlanmış, Kanuni'nin ölümü üzerine 1568 tarihinde oğlu 2.Selim tarafından tamamlanmıştır. 2006 yılında araç, 2012 yılında yaya trafiğine kapatılan köprünün restorasyon sorunu belki de ilçemizin en kangren olmuş sıkıntılarından biridir ve köprü 2012 yılından günümüze değin yaklaşık 10 yıldır kapalı durumdadır. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Valiliği tarafından restore edilen 32 gözlü tarihi Mimar Sinan Köprüsünde çalışmaların sona geldi açıklandı. Ancak ışıklandırması dahi yapılan köprü ile ilgili büyük bir eksiklik var ki tek benim mi dikkatimi çekti merak ediyorum doğrusu. Zira hiçbir yerde bu konuyla ilgili tek satır yazı görmedim. Zamanla köprünün üzerine kurulu olduğu derenin yatağı daralmış ve 32 bacaklı köprünün ancak 3-4 bacağı su üzerinde kalmış geri kalan bacakları kara üzerine oturmuş boş birer sütuna dönmüş durumuna gelmiş şu anda. Bu da köprüyü aslında oldukça işlevsiz kılıyor. Bunun yanı sıra köprünün toprakta kalan bacaklarının etrafında insan boyunda otlar bitmiş ve tarihi eserin güzelliğine gölge düşürüyorlar. Ben köprü kullanıma açılmadan tıpkı bir süre önce kullanıma açılan kısa köprü örneğinde olduğu gibi önce dere yatağına müdahale edilip tekrar genişletileceğini ve köprünün karada kalan ayaklarının en azından bir kısmının tekrar görünür kılınacağını umuyorum. İnşallah düşündüğüm gibi olur…