1976 yılıydı. Onunla ilk tanışmamız Milli takımın Batı Almanya ile oynayacağı maç öncesi kampta olmuştu. Türkiye'nin yükselen değerlerinden birisiydi. Daha doğrusu neredeyse komple Trabzonspor takımı Milli takım forması giyiyordu.
Başta o olmak üzere; Turgay, Kadir, Necati, sol bek Cemil, Ali Kemal, Necmi Perekli, Hüseyin, Serdar Bali ve daha niceleri hep Milli takımın yolundan geçmişlerdi.
Söz ettiğimiz Şenol Güneş...
Şenol Güneş meslek hayatım boyunca sıkı dostluk kurduğum ve sohbetinden keyif aldığım birisiydi.
Öğretmen olduğu için futbolda da bir eğitici yanı vardı.
Şenol Güneş'in futbolu bıraktıktan sonra Trabzonspor ne zaman çağırsa göreve geldiği hep olmuştu.
Örneğin; 1996 senesinde Fenerbahçe'ye kendi sahalarında yenilerek şampiyonluktan edilmeleri de Şenol Güneş için unutulacak bir olay değildi.
Güneş'in İstanbul'a gelip Beşiktaş ile şampiyonluk yaşaması bir başka onur meselesiydi.
Şenol Güneş böyle git-gelli hocalıkları da onu üzen konulardan biriydi. Son Beşiktaş görevinde kulüp başkanı ile yaşadıkları onu bir hayli sarsmıştı.
Beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra Trabzon'a döndü. Ama başkan Ertuğrul Doğan ile bir samimiyeti vardı. Trabzonspor zor durumdaydı. Daha doğrusu Trabzonspor enkaz gibiydi. Hoca toplamak zorundaydı.
Nitekim toplamayı başardı.
Şimdi yönetimden 3 futbolcu istiyor. Bunları takıma adapte edip yürümek istiyor.
Şenol Güneş artık yolun sonuna gelmiş. Ama son yürüyüşler bazen isabetli olur. Çünkü futbol aşkı başka aşklara benzemez. İnsan yaşamında bir renkler değişmez bir de tuttuğun takım.
Kime gönül verdiysen onunla devam edersin.
Şenol Güneş'in Trabzon aşkı gibi. Devam edelim.
Ligi Şenol hocanın ateşi yakar mı derseniz, orada biraz duralım. Canlar yakar ama...
Gerisi....
Bekleyelim, görelim...
Hoşça kalın…