Yerelde… Hıdrellez şenlikleri, Silivri Ortaköy Mahallemizde düzenlenen Börek Festivali yine Silivri Çavuşlu Mahallesi’nde Piknik…
Anneleri ziyaretler…
CHP Silivri İlçe örgütü ve Silivri Belediyesi…
Etkinliklerde yarıştılar adeta…
Ve… Yine yerelde…
“Silivri Belediyesi Çalışıyor”, “sizin için çalışıyoruz” pankartlarının asılı olduğu Fevzi Çakmak Caddesi’nde “Yol Yapım Çalışması” devam ediyordu.
Ve… Hafta sonu Anneler Günüydü…
Babalar gününü bilmem ama… Herkesin, bu günü önemsediğini ve sabah erkenden kalkıp çiçek meselesini hallettiğine eminim. Çünkü, anneler, babalardan daha yakındır çocuklarına. İşsiz olsa bile, cebinde beş parası olmasa bile üç adım ilerdeki boş arsadaki çiçekleri koparmıştır. Şimdi, BAHAR her taraf çiçek… Daha sonra, annesine koştu boynuna sarılıp “anneciğim seni çok seviyorum, iyi ki varsın” dedi... Gayet tabi ki, yaşıyorsa, sağlıklıysa…
Şayet, hasta ise, yatıyorsa… Nerede yatıyorsa “anneciğim ben geldim, sana bu çiçekleri getirdim, seni her zamankinden daha çok seviyorum” deyip elini öptüğüne ve elindeki çiçekleri masadaki vazoya koyduğundan eminim…
Annesini kaybetmiş olanlar üzülecekler…
Yaşı ne olursa olsun, onlara “ÖKSÜZ” denir… Onlar da, pazar sabahı erkenden kalkıp mezarlığın yolunu tutmuştur, orada karşısına geçip “anneciğim seni seviyorum, çok özledim” demiştir, elindeki çiçekleri mezarına bırakmıştır…
Annelerimizi, senede bir gün değil her zaman seviyoruz. Bu saydıklarımızı her gün yapmalıyız. Ama, dünyada ANNELER GÜNÜ diye bir gün kabul edilmiş…Televizyonlar, Gazeteler, Dergiler aylarca bu günün duyurusunu yapıyor…O nedenle bu gün yapılanların anlamı başka…
Herkesin annesinin gönlünü aldığına eminim
Ve… Hayat devam ediyor…
EN GÜZEL GÜNLER
Silivri’yi dolaşıyorum… “Dolaşıyorum” dedimse, her tarafı değil tabi… Çünkü, Silivri büyüdü … Hem nüfus olarak, hem de alan olarak…
Alan olarak, İstanbul’un (39 ) İlçesi içinde ikinci sırada…
Benim lafını ettiğim “dolaşma”, merkezi sınırlar içinde kalan Alibey Mahallesi, Pirimehmetpaşa ve Fatih Mahallesi…
Her taraf yemyeşil. Tam bir bahar havası.
***
Alibey Mahallesi, eski adıyla Sarıbekir Parsellerinin bulunduğu sokaklardan geçerek, E-5 Karayoluna çıkıyorum. Oradan, Belediye Konutlarına giden ALT geçidin bulunduğu tarafa doğru ilerliyorum. Bu saat, servis arabalarının kalktığı saat... Sokak aralarından koşuşturuyor. Kimisi kahvaltı yapamamış belli… Elinde ekmek ısıra ısıra servise yetişmeye çalışıyor. En azından işsiz olmadıkları için ücreti düşük bile olsa bir işi olduğu için belki de, neşe içinde bir şeyler anlatıyorlar birbirlerine ayni anda... Kim bilir, belki de çalıştıkları, hak ettikleri aylıklarını bile alamadılar ama yine de yüzleri asık değil… Bel ki de bana öyle geldi… İşyerinde örgütlü değilseler, Sendikası yoksa “ikramiye veya başka sosyal hak” lafını bile edemiyordur …
Belki de, yolda, giderayak dertleşiyorlardır öylesine... Bilgi edinecekler, haberleşecekler sabahın ıssızlığında etrafındakilere aldırmadan yüksek sesle konuşmaları ondandır belki de…Servisinin kalktığı o yere varıncaya kadar geçtiği güzergah Fevzi Çakmak Caddesi’nde yol çalışmaları var. Belediye ekiplerince kazılmış, engebeli yolları atlayarak yürüyorlar. Yanından geçtikleri “çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür diliyoruz” cümlesine doğru bakmıyor bile. Belki de dikkatini çekmiyor.
Ondan önce “Sizin için çalışıyoruz” tabelasına ayni şekilde, kafasını çevirip bakanına rastlamadım… Haksızlık yapmak istemem, belki de bakan oldu ve sessizce “ya ne yapacaktın ki” dedi, kim bilir…
Az ötede, Belediye konutlarının bulunduğu bölgeye doğru bakıyorum., o çamurlu suların dalga, dalga denize doğru aktığı 2009 Son baharı gözümün önüne geliyor…
Sel sularının buz dolaplarını, arabalarını nasıl önene katıp sürüklediği gözümün önüne geliverdi…
Ve, şimdi ki yem yeşil haline bakıyorum tekrar… O azgın dere, o sevimsiz dere, şimdi yem yeşil. Otlar büyümüş…
Eylül 2009’da tehlike oluşturan sapsarı ve uzun otlar şimdi yemyeşil ve sevimli…
Ve…. Derenin yanında, Devlet Hastanesi …
Devlet Hastanesinin yanında da Eczaneler…
***
Bir gün sonra… Yarlar tarafından sahile yürüyorum.
Sabah, sabah spor olsun diye Boşnak Bahçeye inip çıkanları görüyorum. Ayni yerlerde geceden kalmışlara rastlıyorum. Tarihi Kale Park yanında tarlaya bakıyorum. Uzaktan, bakınca sanki, 100’er metrelik HOBİ bahçeleri. Bilemiyorum bel ki de öyledir. Çünkü, parsel gibi çevrilmiş o yerler de, o saate insanlar gördüm…
Tarihi kale park o saatte boş ama yemyeşil. Ve, denize nazır.
Turgut Reis İlk Öğretim Okulu’nun neredeyse kabası bitmiş. Yakınındaki Restorasyon çalışması devam ediyor.
AYDININ DEDİĞİ
“İnsan bir ağacın, ya da taşın var olduğu gibi olmaz.”
(Sartre/Sınıf bilinci üzerine değerlendirmesi-Özdemir İnce-Hürriyet )
GENEL GÜNDEM
Anayasa’nın bazı maddelerini değiştirmek için. Hiç deliksiz tam (17) gün çalıştılar. Genel Başkanları da , tam (17) gün bulgur bekler gibi bekledi onları, yanlış yapmasınlar diye. Kaçmasınlar diye.
Nihayet paketin bir eksiği ile geçti meclisten. Sevindiler “ ÇAK” yaptılar…
Şimdi sıra ,Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesinin, bunlar para etmiyorsa, nihayetinde REFERANDUM.. Hayırlara vesile… Peki… Anayasanın değişince işler açılacak mı?..
İşsizlik ortadan kalkacak mı?... Terör duracak mı?.. Bunların cevabı belli… Demem… Şayet referandum yolu açılırsa …Ki, öyle olacağa benzer. Çünkü, Cumhur Başkanı imzalamadan Sayın Başbakan kendi takımını sahaya sürdü bile…
Ve… Şu anlaşılmıştır… Değişiklik paketini bir tek AKP destekliyor. O pakete EVET isteyecek.
Muhalefet ise… İssizlik, yoksulluk,yolsuzlukları gündeme getirip “ HAYIR” isteyecek. Yani, iktidar için bir nevi GÜVENOYU meselesi haline getirecek…
İSTER İNAN /İSTER İNANMA
Şiddetli Parti tartışmalarının yapıldığı masa da zamanın çok ünlü bir Gazetecisi;
“İsmet Paşanın arkasında İNÖNÜ var… Lozan var. Adnan Menderesin arkasında ise sadece terzi İzzet’in diktiği ceket var.” demiş.
(30/4/2010-Milliyet/Çetin Altan’ın köşe yazısından-Yusuf Ziya Ortaç )