Ergenekon / Balyoz Davaları ve Şike davaları günlerinde bir dizi "protesto” eylemine tanık oldu Silivri…
İyi mi, kötü mü, tartışılır ama o günlerde Silivri’nin adını (76) Milyon değil Dünya duymuştu...
O davalar sonlanmasa da sönümlendi gibi…
***
Hafta içinde Silivri’de "Hafriyat Kamyonları” direnişi vardı...
Ulusal televizyonlarda da yer alan bir eylemdi. Kavga dövüş olmasa da etkili de bir direnişti denebilir…
Gözlediğim kadarıyla, önceden planlanmış, programlanmış bir direniş değil, sosyal medya aracılığı ile ani bir buluşma denebilir buna... Yani, eylemin başı ve yöneticisi belli değil…
Kamyonlar yollara dizili…
Polis Jandarma yollarda, kamyonların arasında bazıları ile konuşmaya çalışıyor. Konuşanlara bakınca anlaşılıyor ki, ortada anlaşılamayacak bir durum da yok. Mesele, para pul meselesi değil. İstekleri yalnızca saatlerce kuyrukta beklememek. Dolayısıyla, yüklerini çabuk boşaltmak…
Konuştuklarımdan…
Ve… Onlardan edindiğim bilgiye dayanarak söylüyorum…
Hiç birinin… Döküm yerinin işleticisi İBB’den direk olarak şikâyetleri yok. Orada çalışanlardan, oradaki görevlilerden...
Görevliler, görevlerini yapmıyorlarmış. Çeşitli bahaneler uydurup saatlerce ortalıktan kayboluyorlarmış. Geç işbaşı yapıp erken bırakıyorlarmış…
En önemlisi de… "Döküm Yeri” yetkili ve sorumluları, kamyoncuların bu şikâyetlerini, dinlemiyorlarmış…
Özetle…
Çığlıklarının nedeni ilgisizlik ve "seslerini duyuramamak”…
***
Hafta sonu Silivri’nin etrafındaydım yine…
Bir ara Sinekli Yolu üzerinde Kum-Çakıl kamyonlarını gördüm. Yukarıda sözünü ettiğim eylemin bir gün sonrasıydı…
Sıra, sıra dizilmişler. İçlerinde tanıdık olanlar var. Bazıları iler, biraz sohbetim oldu. Kamyonların dizilme nedenini sordum. Aldığım cevap aynen yukarda saydığım gibiydi. Sorun, döküm alanındaki uygulamadan kaynaklanıyormuş. Ve her gün böyleymiş. Araçlar saatlerce saatlerce, hatta zaman, zaman gün boyu bekliyorlarmış…
"Hadi iyileşir diye bekledik ama olmuyor” diyorlar…
"Saatlerce beklemek hem maddi hem manevi kayıp bizim için” dediler…
"Döküm yerinde çalışanlardan şikâyetleri çok…”
Ama… Çalışanların haklarını da düşünüp "Vardiya veya kişi sayısını arttırarak sorun çözülebilir” diyorlar…
Soruyorlar "Niye yeni bir yer daha göstermiyorlar?” diye…
En son… "Olayın ne olduğunu anlıyoruz da, dilimiz de varıyor ama söyleyemiyoruz” diyeni de mevcut…
Asıl zor sorun… Kamyonların geçmiş olduğu yol güzergâhlarında yaşananlar. Eski adı köy olup, yeni adı "Mahalle” olan yerleşim alanlarında yaşanan sorunlar…
Bir zor sorun daha… Danamandra’da açılan TAŞ ocakları meselesi var. Taş çıkartılırken "Patlamaların” verdiği zararlar var. Ecrimisili ödenen "ekilen biçilen” tarlalara verilen zararlar var. Ocaklarda çalışanlar var. Çalışanlardan ocakta yatıp kalkanlar var. Bu yatıp kalkanlar kimler?
İstanbul Harita Mühendisleri ve Çevre Mühendisleri Odasının eline geçmiş TAŞ OCAKLAR dosyası var. Henüz benim elime geçmeyen bir dosya. Elime geçince bahsedeceğim bir dosya bu… Şimdilik durum böyle…
İyi haftalar…
NE DİYEYİM!
Yerelde muhalefette olsa da, genel iktidarın sahibi AKP…
Türkiye Büyük Millet Meclisinde ezici çoğunluğa sahip. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi AKP’nin elinde…
Lafa gelince… Parti ileri gelenleri "Biz istediğimizi yaparız, güç bizde kimse karışamaz” diyor…
Ama… İşe gelince "muhalefet yaptırmıyor” diyor…
Genelde de böyle yerelde de…
"Pişkinliğe bakar mısınız?”
Ne diyeyim!
YANILIYOR MUYUM?
Yerel basından bir başlık; "Şenol Türkyılmaz’ın sözleri, bilgisizliğini ve başarısızlığını gösterdi…”
Söyleyen… Çiçeği burnunda, AKP Silivri İlçe Başkanı Dilek Demiral…
Nerede ve neden söylemiş?
Hemen bakalım…
Bölge Milletvekili Harun Karaca ile Silivri Esnaf Odası Başkanlığını birlikte ziyaret etmişler. İşte, bu haberle bağlantılı olarak, MHP Silivri İlçe Başkanı Şenoğlu Türkyılmaz’ın genel iktidar ve Nuray Koçer için söylediklerini baz almış. Oradan yola çıkarak da bu sözleri söylemiş…
Aslında, buna eleştiri de denmez de, neyse...
Aklınca oradan kendine siyasi malzeme çıkarmaya kalkmış...
Ki (4) Bakanla ilgili olarak, Cumhuriyet tarihinin en büyük Yolsuzluk ve Usulsüzlük dosyalarının Mecliste görüşüldüğü günlerde oluyor bu dediğim…
Neyse…
Onun bu sözleri için, Nuray Kocer’in bu konuda kendisini yetkilendirip yetkilendirmediğini de bilemiyorum…
Bildiğim Sayın başkan bu sözleri ile aklınca MHP İlçe Başkanını değersizleştiriyor ve hedefteki kişi ve kurumu etkisizleştirdiğini zannediyor…
Halk arasında buna "Cin olmadan şeytan çarpmak” derler…
Ne dersiniz… Yanılıyor muyum!?
ÇOK ÖNEMLİ UYARI
Etrafı yeni bir TORBA YASA söylentisi sardı…
Her gün, Torbanın içine gireceklerin sayısı artmakta olduğu söyleniyor...
Bu torbaya öncelikle girmesi gereken bir sorun var.
"ECRİMİSİL ve TAPU” sorunu…
Bu TAPU ve ECRİMİSİL meselesinin, yalnız Kocaeli ve İstanbul’da kaldığını biliyorum…
Ve bildiğim kadarıyla çözümü "Atla deve değil” daha önce çıkan yasal düzenlemelere "bir cümle ilave” edilecek o kadar…
BİR GÖZLEM
Esnaf Odası Başkanı Nuray Koçer’e de lafın olacak…
Esnaf Odası seçimleri yapılalı çok olmadı ama az da değil…
Evet… Esnaf Odası başkanı Nuray Koçer…
Adayların içinde en çalışkan, en güven veren ve Esnaf için, imkânlar çerçevesinde en iyisini yapabilecek biri, diye umut bağlanan kişiydi...
Demem… Nuray Koçer, Esnaf Odası Seçimlerinde, Oda’nın çok üzerinde umutlar verdi. Çıtayı çok yükseltti. Şimdi de onun sıkıntısını çekiyor…
Aşması zor bir noktaya çıkardığı çıta başına dert olacak gibi…
Yanlış anlaşılmasın… Benim gözlemim bu…
BİR ANMA
Silivri Çarşı Meydanı diye sık, sık adının andığımız alan UĞUR MUMCU MEYDANI
Kim olduğunu yediden yetmişe herkes bilir. Aramızdan ayrılışının 22. yılı nedeniyle Silivri’de de anıldı…
Sevgiyle anıyorum…
BİR DİLEK
Cuma günü "Karne Günüydü”.
Okul çıkışlarında hüzün ve neşe yan yanaydı…
Oysa…
Kafaya takmaya değmez…
Sonuçta "tatil” bu…
Ailelere de "empati” öneriyorum.
SAAT VE SARAY ÜZERİNE
Bu ülke böyle hiç böyle bir siyaset görmedi…
Böyle bir siyasetçi de görmedi…
Dünyanın her hangi bir ülkesinde de görüldüğünü ve görüleceğini sanmam. Suudi Arabistan ve Sudan gibi ülkeler hariç…
***
Halen var olan Anayasamıza göre "Parlamenter Sistem” ile yönetiliyoruz…
Yani…
"Yasama, Yargı, Yürütme” şeklinde üçayak üzerine yürüyen bir sistemle…
Yani…
Başbakan icraatın başı… Keza, Bakanlar da icra organı…
Gel gör ki…
Bu günkü başbakan Cumhurbaşkanından talimat almadan yürüyemiyor. Sorsan, bunun adına "uyum” der…
Tek başına bırak karar oluşturmayı, ona sormadan yanlış anlayabilir diye yüksek sesle "karnım acıktı” bile diyemeyen biri…
Başbakanlığa ait "Saray” yapılıyor. Saraya Cumhurbaşkanı taşınıyor. Sarayın maliyeti üzerine söylenenler ayyuka çıkmış Başbakandan "tıs " yok…
Ayrıca…
AKP’nin önde gelenlerinden birisinin bile dile getirdiği "Asgari ücretin 1000 lira olduğu bir ülkede bir bakan 750 Bin liralık saat takması doğru değil” dediği bir günde ve Milyar Dolarlarla ifade edilen bir Saray’ın tartışıldığı bir günde…
HANGİSİ DOĞRU?
Şimdi ki, Cumhur Başkanı olan R.Tayyip Erdoğan, Bedelli Askerlik meselesi gündeme geldiğinde, "parası olanlar askere gitmeyecek, olmayanlar gidecek, haksızlık bu, olmaz öyle şey” demişti…
Şu an ayni kişi Cumhurbaşkanı ve Partisi İktidarda…
Ve İCRA ORGANI hükümet "Bedeli Askerlik” için indirim yaparak "Evet” diyor, Cumhurbaşkanı olan kendisi de bu yasayı ONAYLIYOR…
AKLAMA-PAKLAMA
Hafta başından sonuna gündemimizde Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk suçlaması sonucu istifa etmiş (4) Bakan için mecliste oylama vardı. Sonucu birazda tahmin edilen bir oylamaydı… Ne var ki, oylama sonucu herkesi şaşırttı. Birçok AKP Milletvekili "Yüce Divan” yönünde oy kullandı. Ve, bazı AKP Milletvekillerinin "hainler” yaftalamasından nasiplerini aldılar…
Netice…
Televizyonlarda gözümüzle gördüğümüz ayakkabı kutuları, kasalar, paralar ve saatler ile kulağımızla "tapelerden” duyduğumuz para alışverişi, dikkate alınmadan AKP’nin oylarıyla, yüce divan yolu kapatıldı. Ve, böylece (4) Bakan ak-pak” oldu…
İSTER İNAN / İSTER İNANMA
"İnsanoğlu, her vesile ile kendi cinsinden olmayanı öldürüp yiyen hayvanlardan çok daha kan içici bir yaratıktır. Yani, Aristo’nun dediği gibi, doğasına uygun hareket etmeye devam ediyor. Çünkü aklı var. Aslan, yer ama işkence yapmaz. Örneğin aslan aslanın gözüne parmağını sokup çıkarmaz. İnsan genelde insan yemese de, kolunu keser, onu yakar. Çünkü aklı var. Güneş sistemini keşfediyor ama (100.000) kişiyi öldürmeyi de keşfediyor.”
(Doğan Kuban-23/01/2015-Cumhuriyet-Bilim Teknoloji eki)