Birkaç gün önceden başlayan bir hareketlilik vardı Silivri’de. Bunu televizyon kanallarınıdan bazıları da vermişti…
Çarşının içi tanımadığımız bir çok insan doluydu sabah sabah…
Bu gün dava görülmeyecek…
Ve…
Herkesin önceden birleştiği bir kanı…
Silivri’de görülen Ergenekon Davası ilgili mahkeme kararını başlangıçtan vermiş. Uzun uzun dava süreçleri bahane…
Beklenen…
Mahkeme heyeti bu gün o kararları bildirilecek...
İnsanlar, yurdun dört yanından gelmişler...
Hatta …
Çoğu illerden gelememişler…
Türkiye tarihinde bir ilk "insanların seyahat özgürlüğü” yok ediliyor. Mahkemelerin aleniyeti ortadan kaldırılıyor. Neredeyse duruşmalara avukatlar alınmayacak…
Silivri’ye birkaç gün önceden gelenlerin kimi otellerde, kimi bulabildikleri boş yerlerde.Yazın avantajı...
Otellerde yer bulamayanlardan bazısı güvenli buldukları için üyesi olduğu siyasi partisine sığınmış. Kimi de en yakın derneğe. Bu kurumlarda da misafirhane olmadığından kimi sandalye üstünde, kimi masa üstünde sabahlamışlar…
Şafak sökerken herkes sokakta…
Çarşıda çay içecekleri bir mekan arıyorlar…
Sabahın 07,30’u …
Bu insanlarla çarşıda karşılaşıyorum…
Rastladıklarımı çay bahçelerine yönlendirdim…
Bazılarına da "Silivriliyim dediğim için” buradaki durumu sorduklardan, biraz bilgilendirdim...
Hatta, "son aldığım bilgiye göre bırakın duruşma salonuna girmeyi, uzaktan görme ihtimaliniz bile çok zayıf” dedim. Ama "İlla da Mahkeme salonuna ulaşacağız” derseniz Maksi’nin önünden (7) Kilometre yürümeniz gerek” dedim. Ve, "diyelim polis ve jandarma barikatlarını aştınız (7) kilometreyi tamamladınız, salona yaklaşmanız mümkün değil..” dedim…
Yine…
Türkiye tarihinde bir ilk o gün E-5 kenarından bakınca "gazete fotoğraflarında ve televizyon ekranlarında görüleceği üzere, tam bir işgal görüntüsü ve işgale uğramış bir ülkede düşmana karşı önceden direnmeye hazırlanmış askeri bir düzen görüntüsü” vardı…
Sonuç bildirilince müthiş bir kargaşanın yaşandığını da hep birlikte gördük ve biliyoruz…
12 Eylül 1980’i yaşayanlar bilir…
Onlar…
Bu günleri görünce…
O günler için ne dediklerini duyar gibiyim…
İyi haftalar…
BİR BAŞBAKAN DÜŞÜNÜN
Evet…
Bir Başbakan düşünün…
Her konuşmasında avazı çıktığı kadar bağırarak adeta "Ülkenin yarısı beni ilgilendiriyor, diğer yarısı ile ötekiler ilgilensin.” Mesajı veriyor…
***
Yine de …
İçi el vermiyor olacak ki …
O ötekilerini de içine alacak şekilde tavsiyelerini sıralıyor…
***
Ne kadar çocuk yapılması gerektiğini…
Nasıl bir Üniversite öğrencisi istediğini…
Gençlerin nasıl Protesto etmeleri gerektiğini …
Pankartlarda neler yazılacağını…
Mecliste kimlerin ne söyleyeceğini…
Muhalefetin nasıl yapılacağını…
Mahkemelerin karaları nasıl olmalı…
Meclisin nasıl yönetileceğini …
***
Ne var ki…
Bu başbakan …
İşine geldiği zaman "mağdurları oynuyor” topluma hala muhalefetteymiş gibi mesajlar veriyor …
• Gezi parkı olaylarında (5) kişi ölmüş (12) kişinin gözü çıkmış. Binlerce yaralı var. Yetkili kendisi ama sorumlu başkası …
• Sorumluluk, içerde CHP’ye ait…
• Dışarıda Faiz Lobisine …
• Keza, hızlı tren denemesi yapılıyor. Orada da onlarca kişi ölüyor. Yetkili bakan sorumlu değil, cezayı bırak ödüllendiriyor bakanımız. Çünkü, sorumluluk makinistinmiş...
• Ayni şekilde Hatay’da ölen onlarca kişiden de sorumlu o değil. Roboski’de ölen (30)’dan fazla kişiden de …
• İş kazalarında ölen binlerce işçi ile madenlerde ölen binlerce madenciden de, Suriye’nin düşürdüğü uçakta ölenden de, PKK saldırılarında ölenlerden de, Afyonkarahisar’daki patlamada ölen askerlerden de…
• Ve, ülkede ayyuka çıkmış, aklınıza gelecek ne kadar soygun, yolsuzluk varsa hiç birinden sorumlu değil bu başbakan...
İŞİNE GELİNCE
Kişi "O Muhalefet partisi genel başkanı, Ergenekon’dan ceza alan (3) Milletvekilini ihraç etmeli” demiş…
• Bu kişi Partisinin değişik yönetim kademelerinde bulunmuş…
• Hatta, TBMM Meclis Başkanlığı yapmış …
• Galiba, Bakanlıkta görevinde de bulunmuş biri...
Galiba diyorum, çünkü unuttum…
Galiba o da…
"Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu "İrticanın odağı olan bir partinin üyesi olduğunu” unutmuş…
İFTAR YEMEKLER
Fatih Mahallesi…
Silivri’nin en eski mahallesi, Fatih adından çok "KALE MAHALLESİ” diye anılırdı yakın zamana kadar….
Silivri’nin (3) Mahallesinin olduğu dönemler, nüfusu en düşük olan mahalle olmasına rağmen Siyasi anlamda Silivri’nin en etkin mahallesiydi. Bir anlamda hala da öyle sayılır. Neden diyorum, şu an siyasetin ön saflarında bulunan bir çok insan bugünkü ikametgahlarından öncesi Fatih Mahallesinde doğup büyüdüler…
Pazar akşamı, İBB’nin de sahilde iftar yemeği vardı. Orasının da AKP’nin kadroları işgal etmişlerdi. O akşam her iki tarafta alabildiğine kalabalıktı. Ne var ki, farklı olan Fatih Mahallesiydi. Orada taşıma kalabalıklar yoktu. Neredeyse tamamı o Mahallemizde ikamet edenlerdi…
***
Mimarsinan Mahallesi…
Bilindiği gibi Silivri yakın zamana kadar Alibey Mahallesi, Piripaşa Mahallesi ve Fatih Mahallesi üç Mahalle idi… Sonra bu Mahallemiz, Yeni Mahalle ve Cumhuriyet Mahallesi, Semiz Kumlar, Ali Paşa ve K.Kılıçlı Mahallesi olarak Merkez Mahalleleri birlikte (9) Mahalle oldu…
Gittiğimizde bizi muhtarla birlikte yeni muhtar adayları ve mahallenin önde gelenleri karşıladı…
Sıcak bir karşılamaydı…
Hocamızın duası sonrasının ardından iftarlar açıldı. Yemekler yendi. Silivri Belediye Başkanının "teşekkür ve hoş geldiniz” konuşması sonrası kısa süren sohbetler ve evlere dağılma …
***
Çavuşlu Mahallesi…
Silivri Merkeze en uzak Mahallelerimizden biri sayılır. Çerkezköy’e Silivri’den daha yakın olunca daha çok orası ile teması olan bir mahallemiz.Burada ikamet edenlerin çoğu Çerkezköy’de fabrikalarda çalışmakta. Eski B.Çavuşlu artık yok. Karşımızda, yepyeni bir B.Çavuşlu var. Sakin, sessiz ve serin. İklimi iyi bildiğim için sonbahar usulü, giyinik olmamıza rağmen sanki üşüdük…
Eğlence faslında genç sanatçı kızımız Duygu Erol ve B.Çavuşlu’ dan çıkan bir ses Mümin Öztürk. Her iki sanatçı da çok güzel bir performans sergilediler …
Belediye Başkanı Özcan Işıklar her iki sanatçıyı kutladı ve çiçek verdi…
Belediye Başkanı…
Ayrıca…
Ramazan ayının son iftar yemeği olduğu için bir ay boyunca her akşam yemek işini kusursuz halleden firma temsilcilerini de kutladı. Emeklerinden dolayı teşekkür etti… Keza…
Bir ay boyunca normal mesai dışında gece yarılarına kadar canla başla çalışan belediye personeline Halkla İlişkiler Müdürlüğü nezdinde kutladı ve teşekkür etti …
Neyse…
Biraz üşüsek de …
"Hareketli bir geceydi” diyebilirim …
***
İftar yemekleri bitti…
Hoş geldin Ramazan Bayramı !.
***
Bayramın ilk günü Öğretmenevi’ndeydik …
Bayramlaştık…
İnsanlar sıcak…
Hava çok sıcak…
Herkes ter içinde…
Hele de…
Takım elbise ile gelenler…
İnanın ter sırtından çıkmış…
Ve…
Kaymakamın bayram konuşması …
***
Biraz sahici …
Biraz yalancıktan gülümsemeler…
Ardından …
Emniyet Müdürlüğünü ziyaret…
AYNİ TERANE SÜRDÜ
Gözüm Gazetedeki Habere takılıyor …
"Ak Parti, Çeltik, Yolçatı ve Seymen’de verdiği iftara (2.500 ) kişi katıldı.”
Haber böyle…
Taktım bir defa ya…
O köylerin toplam nüfusu kaç ?.
O yemeğe kaçı gelmiş olabilir ?.
Sayılar da önemli…
Önemsiyorum…
Çünkü…
"iftar sofrası” bu …
İstismar edilmesin istiyorum…
***
Hep yazdım…
Bir ay boyunca durmadan tekrarladım bu konuyu… Lakin…Bir kulakların girmiş diğer kulaklarından çıkmış…
O Mahallelerde (köylerde) kaç kişi yaşıyor çok iyi biliyorum…
Ve…
Şu kadarını söyleyeyim …
Rakam çok abartılmış. O köylerin toplam nüfusu o kadar yok. Çoluk, çocuk, yaşlı, genç, hasta ve bebe kim varsa hepsi gelse 2.500’ü toplamaz …
Ha…
"İftarımıza katılanlar terk başına o köyden değil,Silivri veya başka ilçelerden gelenler var,Ne var bunda ?.” diyebilirler.
De…
Niye demiyorlar?.
Anlamıyorum…
***
İftar yemeklerinde İlçe Başkanı Metin Karakaş dahil ne kadar milletvekili gelmişse, ne kadar İl yönetici varsa, ne kadar genel merkez yöneticisi varsa, sıra ,sıra hepsi konuşuyormuş…
Sayın Metin Karakaş bu durumdan rahatsızlık duymadığı anlaşılıyor. Hatta, gayette memnun görünüyor…
Lakin,yemeğe katılanların bu durumdan memnun olduklarını sanmıyorum…
İYİ İŞLER DE VAR NİTEKİM
Seyahatten dönen ev sahibi telefonda soruyor :
- Nasıl, her şey yolunda mı ?.
- Yolunda… Küreğin sapı kırıldı, şu an onu tamir ediyorum.
- Neden kırıldı ?.
- Köpeğinize mezar kazarken zorlamışım, ondan kırıldı.
- Neee ! Köpeğim mi öldü ?
- Maalesef havuza düştü.
- Benim köpeğim çok iyi yüzerdi; havuzda nasıl ölür ?
- Havuzun suyu boşalmıştı, atlayınca betona çakıldı.
- Havuzu yeni doldurmuştuk, neden boşalttınız?
- İtfaiyeciler evdeki yangını söndürürken ilave suya ihtiyaç duydular.
- Neee evde yangın mı çıktı ?
- Evet efendim. Annenizin vefatı dolayısıyla taziyeye gelenlerin birisi yanık sigara bırakmış.
- Annem mi öldü ? Yahu, kadın daha iki hafta önce sapasağlamdı ?.
- Haklısınız da …Yatak odanızda karınızla en yakın arkadaşınızı ayni yatakta görünce kalbine inmiş.
- Yahu hiç pozitif bir haber yok mu sende ?
Var efendim… Geçen gün siz AIDS testi yaptırmıştınız ya…
Sonucu geldi, pozitif…