Geçtİğİmİz, haftanın ilk günü okullar açıldı…
Okul önleri ve yakın yollar cıvıl cıvıldı…
Hava çok sıcak. Bazı okullarda tören konuşmaların uzadığı, öğrencilerin ve çocuğunu okula getiren annelerin sıcaktan bunaldığını duydum…
Resmi açılış için İlçe kaymakamı ve İlçe Belediye Başkanının Ortaköy Mahallemizdeki Sezin Öztaş okulundaymış. Açılışta AKP İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklı da varmış. Açılış konuşmasını okul müdürü İlçe Milli Eğitim Müdürü dışında Silivri Kaymakamı yapmış havanın sıcak olması nedeniyle başka konuşma yapılmamış, çocuklar adına sevinmedim desen yalan olur...
Ayrıca, AKP İstanbul Milletvekili Fevzullah Kıyıklık konuşmakta ısrarcı olmamış ona da çok sevindim…
***
Yine hafta içinde…
Silivri TÜRAM Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nin 2017-2018 Eğitim yılı başlangıç programı vardı. Program Gümüşyaka'da gerçekleşti. Okulu gezenlerin arasındaydım. Bir defa okulun dıştan görünüşü çok, çok hoş. İçerisi de öyle…
Sınıfları dolaştım…
Öğretmen odalarını, öğrencilerin oturacakları masa ve sandalyeler, yemek pişirilen yeri, yemek yedikleri yeri,yani yemekhaneyi, spor salonu, toplantı salonunu, lavabo-tuvaletleri hepsini gezdim, hepsi mükemmel…
Bu durumda, Öğrencinin en iyi eğitimi alması kaçınılmaz. Çünkü, en iyi eğitimi alması için her şey fazlasıyla mevcut…
Günün anlam ve önemi üzerinden, toplantı salonunda söyleşi vardı. Ona da katıldım. Orada uzmanlarından edindiğim izlenim “Bu okulu bitiren öğrenci isterse Üniversiteye gidebilir, isterse iş hayatına atılabilir”...
Aldıkları eğitim uygulamalı olduğu için yani, hem öğreniyor, hem de ürettikleri için işsizde kalmaz işini de kurabilirlermiş…
***
Bazı şirketlerin (Sarten A.Ş. 45.yıl kutlamaları) çalışan personeline olan vefa borcu gibi görüp daha çok manevi değeri olan payelerle ödüllendirmelerini çok anlamlı buluyorum…
Yıllarını gençliğini oraya adamış kişi, karşılığında ücret almış olsa bile bu ve benzeri jestler o işyerinin kurumlaştığını gösterir diye düşünüyorum…
Bu ve benzeri ödüllendirmeler…
Kişiyi de o kuruma bağlıyor…
O nedenle…
Sarten A.Ş.'nin 45. Yılını ben de kutluyorum...
BAŞARABİLİRİZ...
Hatırlarsınız…
Çerkezköy - Silivri hattında yapılması düşünülen KÖMÜRLÜ TERMİK SANTRAL olayını kamu oyu, ilk kez Silivri Çevre Derneği aracılığı ile duymuştu…
Sonra…
Silivri Belediyesi, Çerkezköy Belediyesi, Silivri Muhtarlar Derneği, Silivri Tema Temsilciliği, Kuzey Ormanları Savunması, Kırklareli DAYK, İstanbul Çevre Mühendisleri Odası ve şimdi, bu an adı aklıma gelmeyen daha bir çok kurum veya kuruluş olayı duyurdu. Hatta Sahiplendi...
Olay çoban ateşine benzedi, çevreye duyarlı herkesin birleştiği bir direnişin kıvılcımı oldu KÖMÜRLÜ TERMİK SANTRAL olayı…
Bu arada, 22/02/2017 Tarihli Resmi Gazetede Bakanlar Kurulu'nun “ACELE KAMULAŞTIRMA KARARI” yayınlandı…
Karara, yine başta Silivri Çevre Derneği olmak üzere yine tüm çevre duyarlıları karşı çıktı… İmzalar toplandı… Davalar açıldı. Mülk sahiplerinden itirazlar yükseldi onların davalarına da “Santralar Mülkiyet Hakkını da ihlal ediyor” diyerek, Greenpeace'in Enerji Kampanya Sorumlusu avukatlar destek oldu v.s…
Anlatmaya çalıştığım…
Bu bela…
Bu “Kömürlü Termik Santral” meselesi ufak tefek bir mesele değil…
“Acele Kamulaştırma Kararı.”
Enerji Bakanı'nın önerisi ile Bakanlar Kurulu aldı…
“Enerji Bakanı” denilen kişi kim?
Hemen söyleyeyim…
O bakan, iktidar partisinin en güçlü kişi… Dolayısıyla Bakanlar Kurulu içinde ki en güçlü bakan…
Bu şu demek. Bu kişi, Cumhurbaşkanı ve ayni zamanda AKP Genel Başkanı olan R.Tayyip Erdoğan'ın damadı…
Şimdi!
22/09/2017 Gecesinde, Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan ile, Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar'ın kızının düğünündeyim. Ali Korsan, telefonunu karıştırırken, birden bana dönerek “Silivri-Çerkezköy Kömürlü Termik Santralleri ile ilgili olarak Danıştay Yürütmeyi Durdurma Kararı vermiş” dedi…
Aman Allah'ım…
Şaka gibi bir şey…
Yerimden fırladım ve haberi düğündeki herkesle paylaşayım istedim, düğün ortamının durumunu unutarak…
Sunucu arkadaşı yakaladığım gibi kağıda yazdığım “Bu haberi anons edebilir misin ” dedim ve onun “evet” veya “hayır” demesini beklemeden konuyu takip eden kim varsa duyurmak için telefonuma sarıldım...
Aklıma kim geldiyse haberi paylaştım…
Çünkü…
Benim için “BÜYÜK BİR BAŞARIYDI” bu...
Çünkü…
Birlikte kazanmıştık…
Ve hemen, o ilk karşı çıktığımız günler gözümün önüne geldi…
O günlerde, Çayırdere'deki kahvehanedekiler yüzümüze karşı “Bunlar boşuna uğraşıyorlar, adamlar karar almış yapacaklar, yaparlar, Artvin'de olduğu gibi” dediler…
Kısaca, birkaç arkadaş dışında davanın kazanılacağına kimse inanmamıştı…
“Eğer insan haklıysa ve haklı olduğuna inanıyorsa kazanabilir”
Bu karar onu ispatladı…
BECERİKSİZLİK DEĞİLSE...
Bu haftanın en çarpıcı olayı, Cumhurbaşkanı ve ayni zamanda AKP Genel Başkanı “ben bunu istemiyorum” dedi ve TEOG kalktı…
İyi de…
TEOG nedir?
Ben söylemeyeyim…
Ne olduğunu, çocuğu olan herkes bilir…
Sistem, halen iktidarda olan AKP'nin bakanlarının “çok güzel” diyerek pazarladığı bir sistem…
Şimdi…
2002'den bu yana ayni parti iktidarda (6) Milli Eğitim Bakanı gelmiş, gitmiş. Her biri, konunun muhataplarına sormadan, kendine göre bir sistem kurmuş yürütememiş. Bu sistemleri yürürlüğe koyan bakanlar ayni partiden olduğuna göre, Milli Eğitim konusunda farklı düşündüklerini sanmıyorum. O zaman neden bu değişiklikler diye kendi, kendime sorduğumda ortaya çıkan cevap “beceriksizlik” veya kafalarının arkasında başka şeyler var ama oraya giden yolu bilmiyorlar . Ya da, “çok iyi tanıyoruz” dedikleri bu ülke insanını tanımıyorlar…
Düşünebiliyor musunuz?
Biri, şak diye “ben TEOG'u istemiyorum” diyor, öteki tak diye “TEOG kalktı” diyor...
“TEOG'u koyan” Bakan…
“TEOG'u istemiyorum kalksın” diyen kişi...
Ve…
“TEOG bundan sonra yok” diyen kişi...
Bu konunun uzmanı mı?
Uzmanları mı?
Hayır…
Peki, konunun uzmanlarının olsun, konunun muhataplarının olsun görüşleri alındı mı? Hayır…
Evet…
Gerçekten, anlamakta zorlanıyorum…
Bir kişi “TEOG sınavı kalksın” dendi ve kalktı…
Neden koyuldu?
Neden kalktı?
Da… Yerine ne koyuldu?
Bilmiyorum…
Ben değil Bakan dahil, hiç kimse bilmiyor...
Öğrenciler “kobay” olmuş kimin umurunda...
VE, İSTİFA ETTİ...
İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş görevinden istifa etti…
Beyanına bakıyorum bana birilerini hatırlatıyor…
Sanki, tıpkısının aynısı…
Bu, adını zor hatırladığım kişi Ahmet Davutoğlu…
Bu kişi 1 Kasım seçimlerinden başarıyla çıkmış bir Partinin lideri ve Başbakan bir sabah “imalı birkaç sözle beraber” istifasını verdi…
Seçimden zaferle çıkmıştı… Nedense, istifası ŞOK etkisi yaratmadı…
Şimdi de…
İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş istifa etti…
Gerekçesine bakıyorum…
Anlaşılır yanı yok…
Neyse…
Her ikisi içinde söylüyorum…
Yahu, millet size gelecek seçime kadar yönetesiniz diye oy vermedi mi?
O oylara niye sahip çıkmıyorsunuz?
Niye bırakıyorsunuz?
Bu oy verenlere saygısızlık değil mi?
Efendiler!
Şu kadarını söyleyeyim…
Açıklamalarınız, doyurucu değil…
Biliyorsunuz!
Görevlerinizi yeni seçime kadar sürdürmek zorundasınız...
TAPU VE ECRİMİSİL
En son Kadastro geçmiş “Orman dışına çıkarılmış yerler” diye nitelendirilen yerlere (2/B) adı ile anılıyor ve onlara TAPU ve-riliyor...
Anladığım…
Orman dışına çıkarılmış olan yeni yerlere TAPU veriliyor…
Anlamadığım…
1878'den bu yana ekip biçilenlere TAPU verilmiyor…
Neden?
Özet... “Tapu ve Ecrimisi” konusunda hala “TIK” yok...