Ahmet Yücegök

Hafta içinde


Haziran ayı Meclis Toplantısı haftanın ilk günü olan Pazartesi günüydü…

Gündeme baktım (4) Madde, bunların ikisi formalite tamamlama maddesi, ikisi de işte öğlesine maddeler işte…

Basından izlemedim…

İkinci oturum Cuma günüydü… Ona da gitmedim…

***

Yaklaşık iki ayı geçti…

Ziyaret trafiği hala yoğun.

Kimi… Başkanın mutluluğunu paylaşmak istiyor ki, bunlar gerçekten çok samimi duygularla buradalar. Seçim de, Başkanın kazanması için uğraşmışlar…

Kimi… "Gitmezsem ayıp olur”; ki, bunlar olayı bir merasim olarak kabul edip çiçeğini alıp gelenler…

Kimi… " Ne olur, ne olmaz, ilerde işim düşer, görünmekte fayda var, o nedenle gideyim” demiş, gelmiş…

Kimi de… Seçimde koşturmuş "oğluna veya kızına bir iş” istemek için ki, onları hayal kırıklığı bekliyor. Çünkü Başkanlık makamı dolup taşıyor, dolayısıyla o konuyu konuşacak ortam yok…

Ortalık "İğne atsan yere düşmez” misali…

***

Başkanlık sekretaryasından Merve Hanım o işi çözmüş, ziyaretçi gurupların rızasını alıp, kabul edenleri ikişer üçer guruplar halinde içeri alıyor…

Dediğim gibi… Pazartesi günü Meclis Toplantısı vardı. Onu izlemek için gelmiştim. Ama bu kalabalığı görünce fazla kalmadım…

İyi haftalar

BİR PAZAR GÜNÜ

Karamandere, Çiftlikköy, Kalfaköy, Yalıköy (Podima), Karacaköy ve Binkılıç (Istranca), Aydınlar (Alaton) ve Yaylacık. Buraları "köy” diye yazıyorum ama Aralık 2012 tarihinden bu yana mahalle oldular. Tıpkı Silivri’nin Orman köyleri gibi…

***

Günlerden Pazar… Silivri’den çıktık…

İstikamet… Akören Mahallemiz…

Oradan… Çatalca’nın Kabakça Köyü…

Oradan… İhsaniye…

Ve… Gümüşpınar, Karamandere, Yalıköy ve Çilingoz…

Piknik yapılacak gibi değil…

Gezmek kar… Yalıköy’de bir lokantada yemek molası sonrası, gerisi geriye yola koyulduk, bu defa Çiftlikköy, Kalfaköy üzerinden, Danamandra, K.Sinekli, B.Sinekli, Fener, Küçük Kılıçlı ve Alipaşa Silivri…

Neyse … Azar, azar gün boyu yağmur vardı…

Geçtiğimiz yollarda, yer, yer piknikçilere rastladık. Kimi şemsiye altında. Kimi, çoluk çocuk, bir ağacın altında, ağaç dallarının üzerine naylonu sermiş onun altına sığınmış…

Abartmış olmayayım… Bu Deniz, bu yeşil, bu çiçek kokusunu duymak…

İnanın… Her şeye değer… Ve… Unutmayın ki… Bu güzelliğin ömrü iki haftadır…

DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ

"Dünya Çevre Günü” 5 Haziran günü dünyanın her yanında kutlanan bir gün.

Silivri’de de kutlandı. Her yıl olduğundan biraz sönük geçti, nedeni, hafta boyunca azar, azar da olsa yağan yağmur.

***

İ.B.B’nin "Silivri’ye şu kadar yatırım yaptık” diye başlayan övünmelerin yalan olduğunu yağmur yağdığında ya da, bilhassa yaz aylarında Boğluca Deresinin denize ulaştığı yerden etrafa dağılan kokulardan anlıyoruz…

Altyapı yatırımlarını yapmadan önce bu kadar koku yoktu o derenin ağzında…

Hafta içinde, Silivri Çevre Derneği’nin yapmış olduğu yazılı açıklamada belirttiği gibi koku eskisine kıyasla çok arttı.

Sanki Silivri Belediyesine inadına yapar gibi vurdumduymaz İstanbul Büyük Şehir Belediyesi bu günlerde görünmeye başladı. Yaptığı "pansuman” ama olsun. Hele bu günlerde… Yosun kokusu ile birleşince koku daha da ağırlaşmış.

***

Başbakanın Dünya Çevre Günü ile ilgili demecini okuyorum. Gezi Parkı eylemcilerini ağaç katliamı yapmakla suçluyor. Hayretler içinde kalıyorum. Çarpıtmanın bu kadarına da pes diyorum…

Ve, böyle bir zihniyete "Çevre” duyarlılığından bahsetmenin anlamsız olduğunu düşünüyorum…

***

Ve… Silivri Çevre Derneği…

Eğer o olmasaydı… "Dünya Çevre Günü” diye bir günün olduğundan haberimiz bile olmayacaktı. İnanın çevreden sorumlu yetkililerin "vurdumduymazlığı” bu günden kat, kat fazla olurdu. Ve popüler bir konu, İBB Başkanın Manda Çiftliğinin atıkları ile kirlenen "Kula Dere” olayından haberimiz olmazdı…

Keza, geçen yıl meydana gelen Gümüşyaka Gölündeki balık katliamından…

Hatta…

İl Özel İdaresince birilerine peşkeş çekilmiş Danamandra’daki "doğal göl” eğer Silivri Çevre Derneği olmasaydı, bu gün yoktu…

***

Geçmiş olsa bile Dünya Çevre Günü’nü kutluyorum.

VE ECRİMİSİL MESELESİ

Mal Müdürlüğü’nün "İhbarnameler” gelmeye devam ediyor.

Hem de yağmur gibi…

Oysa… Tarlaları eken yok…

Da… Gelen İhbarnamede Mal Müdürlüğü "Ekip-biçmek suretiyle fuzulen işgalinden dolayı, şu, şu yasa gereği, şu, şu tarihli komisyon kararına istinaden kararlaştırılmıştır” diyor…

İnanın o, takdir edilen o rakamların hiç biri doğru değil, adil değil…

Gözlemim… (136) Yıldır burasını kendinin bilen bu insanlara "fuzulen işgalinizden dolayı” sözleri çok ağır geliyor…

***

Kızıyor, mızıyor ama "Ekmiyorum-biçmiyorum” diyemiyor. Hatta belki de "takdir edilen o parayı da” ödemeyecek ama söyleyemiyor; (136) Yıldır "benim – bizim” dediği bu yeri Mal Müdürlüğü bir başkasına verebilir, diye…

***

Neyse… Yeni bir "Torba Yasa” ufukta, inşallah içine bu sorun da sokuşturulur ve çözüm yoluna girer…

Dileğim bu…

ONUNLAYDIK

O kendi ülkesi dışında, dünyanın her köşesinde tanınan bilinen değerimiz. O bizim övüncümüz. O dünya halklarına umut olmuş…

O ki kavganın en önünde…

Ve barış uğruna her zorluğa katlanmış biri…

O… Nazım Hikmet…

Evet… Nazım Hikmet Ran…

Unutmamak, unutturmamak adına, (3) Haziran Gecesi İskele Meydanında andık her yıl olduğu gibi…

Belediye Başkanı Özcan Işıkların "Nazım’ı sevenleri çok seviyorum, onu sevmeyenleri sadece seviyorum” cümlesi orada bulunanların duygularının en güzel ifadesiydi…

Ve… "O bir yurtsever…”

"O umudun temsilcisi…”

"O bir kelime mühendisi…”

İşte…

İçinde bu ifadelerin olduğu cümleler, onu tarif eden en güzel cümlelerdi...

Onu… Gece boyu, eserlerinden bestelenmiş şarkılarla yad ettik…

Yorumcular da eserleri çok güzel yorumladı.

Kısaca… O gece onunlaydık…

VE BABALAR

Onlarında bir günü var…

Tıpkı anneler gibi…

Önümüzde ki Pazar günü…

Sakın unutmayın…

Kutluyorum…

GÜNE UYAN

Çok uzaklardan geliyoruz

Çok uzaklardan…

Ve artık

Saçlarımızı tutuşturarak gecenin evinde yangın çıkaracağız;

Çocuklarımızın başları ile kıracağız karanlık camlarını!

Ve bizden sonra gelenler demir parmaklıklardan değil,

asma bahçelerinden seyredecek bahar sabahlarını, yaz akşamlarını…

(1929-Nazım Hikmet )


YORUM YAP