Hak kelimesi, sadece hukukta ya da toplumsal düzeni sağlamak için kullanılan bir terim değildir. Bir şeye hakkını vermekte o şeyin değerini bilmekle mümkündür. Hak, Allah'ın adı ve O'nun adaletidir.
Allah'a hakkını vermek, Allah'ı tanımakla başlar, çünkü Allah'ı tanımadan O'na hakkını vermek mümkün değildir. Bu yolda ilerlemenin ilk adımı ise kulluktur. Kulluk, Allah'a hakkını vermek ve bu yolda özünü tanımaktır.
Hakkı hak sahibine vermemek ise hakka itirazdır. Çünkü hak, bir düzenin ve adaletin tecellisi olarak Allah'ın bir emri ve O'nun rızasına uygun bir davranış şeklidir.
Hak sahibi, Allah'ın hakkı olduğunda, O'na hakkını vermemek, Allah'ın adaletine karşı çıkmaktır. Allah'a hakkını vermek, kulluğun özüdür ve kulluk, adaletin en yüksek formudur.
Allah'ın hakkını teslim etmenin yolu kulluk yapmaktan geçer. Allah'ın adaleti sadece dış dünyada değil, insanın kalbinde de tecelli eder. İnsan, Allah'a hakkını vermek için önce kendi içindeki hakkı gözetmeli, kendi içsel huzurunu sağlamalıdır. Bu da kendi kul hakkını teslim etmekle başlar. Kendi ruhunu, bedenini ve nefsini doğru şekilde tanımadan, Allah'a hakkını vermek mümkün değildir.
En çok ihmal edilen şeylerden biri kendi üzerimizdeki haklarımız. İnsan başkalarına adil olmayı öğrenirken kendine zulmetmemelidir. Bu yüzden ilk helalliği kendimizden almalıyız.
İnsan kendi hakkına nasıl girer?
Kendimize verdiğimiz sözleri tutmayarak,
Ruhumuzu, bedenimizi ihmal ederek,
Kendimizi küçümseyerek, değersiz görerek,
Zorla bir hayatın içinde kendimizi tüketerek,
Kendini tanımaya çalışmayıp, İçindeki cevheri açığa çıkartmayarak…
Kendi hakkını teslim etmeyen biri, başkalarının hakkını nasıl verebilir?
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Bedeninizin de sizin üzerinizde hakkı vardır.” buyurmuştur. İnsan, hem kendi ruhuna hem bedenine hem de kalbine adil olmalıdır. Eğer insan kendi hakkına riayet etmiyorsa, başkalarına adil olması da mümkün değildir.
Kendi kul hakkını gözetmek, aslında Allah'a olan sorumluluğunun bilincinde olmakla başlar. Kendi içindeki adaleti sağlamak, başkalarına adalet göstermenin ilk adımıdır. Kendi kul hakkını teslim etmeyen bir insan, başkalarının hakkını verme noktasında da eksik kalır, çünkü her şey içsel dünyamızda başlar.
Kendi hakkını teslim etmeyen bir insan, en büyük haksızlığı yine kendine yapar. Çünkü Allah'a karşı sorumluluklarını yerine getirmediğinde, en temel hakkı kendisine vermez.
İnsanın bu noktada kendine yaptığı kötülüğü başka hiç kimse yapamaz.
Kendi içinde adalet yoksa, dış dünyada adalet aramak da boşuna olur. Bu, bir manevi ihmal ve ruhsal dengesizliktir.
Kendini doğru şekilde tanımayan insan, kendi kul hakkını teslim edemez.
Kendi hakkını teslim edemeyen, başkalarına da hakkını veremez. Zulüm bir şeyi ait olduğu yere koymamaktır. Kendi değerini bilmeyen de kendine zulmetmiş olur.
Allah'ın Hak ismi, her şeyin doğru ve yerli yerinde olmasını sağlar. Allah'a hakkını vermek, aslında gerçek kulluk ile olur. İnsan, Allah'ı tanıyıp O'na yöneldiğinde, içindeki eksiklikleri fark eder ve hakkı yerli yerine koyma sorumluluğuna girer.
Kendine hakkını veren, başkalarına da haklarını verir çünkü adalet, sadece dışarıya değil, içeriye de yapılmalıdır. Allah'a kul olmanın en güzel yolu, kendimize karşı dürüst ve adil olmaktır.
Kendi içindeki adaleti sağladığında, dış dünyada da adaletin tecelli ettiğini görürsün.
Hak edene hak ettiği değeri
Hakkı hakkı teslim etmek duasıyla…