“11.08.2016 Perşembe günü saat 12:00'da Yaşar Kemal Nikah ve Sergi Salonunda yapacağımız kamuoyu bilgilendirilme toplantısına hemşerilerimi davet ediyorum.
Ülkemizde ve ilçemizde oluşmuş birlik beraberlik ortamını zedelemeye, olağanüstü ortamdan faydalanıp bulanık suda balık avlamaya çalışanları, çatışmadan beslenip yaptıklarını gizlemek için başkalarına iftira atarak gündeme gelmeye çalışan siyaset eskisi artıkları konuşacağız ve bir daha açılmamak üzere bu kimliksizleri Silivri'mizin tarihi çöplüğüne kaldıracağız... 7 Ağustos'ta tüm liderlerin katılımıyla Türkiye'nin ''Yenikapı''sından giren o birliği, barışı, huzuru korumaya kararlıyız.”
İmza Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar…
***
FETÖ ile arasında bir bağ kurmaya çalışanlar var mı? Var… O kesim Işıklar'ı sokup çıkarmadıkları hal kalmadığı için bunu es geçseler şaşkınlıktan küçük dilimizi yutardık. Bu çabadan ne çıkar? Komedi olabilir… Işıklar'dan FETÖ'cü çıkarmaya yönelik çabaların mimarları kendi kendini ne kadar gaza getirmeye çalışırsa çalışsın nafile… Hakim miyim, savcı mıyım? Yoo değilim… Öncesini bilemem ama Işıklar'ın özellikle son 7 yılında gün be gün yaptıklarını görev icabı ve merakla takip ediyorum… Pek çok kişiyle konuşamadığı şeyi benimle (bana faydadan çok zararı olduğunu haliyle :) paylaştığı doğrudur. Çok kişiyle konuştuğu kimi şeyleri de benle asla konuşamaz o ayrı mesele…
Şu son süreçte (15 Temmuz sonrasında) aslında Işıklar'ın ne kadar koruyucu bir kimliği olduğunu gözlemlemek beni şaşırttı doğrusu. Mikro milliyetçiliğinin yeri ve zamanı geldiğinde şahlanışı kayda değer bir diğer özelliği olarak kendini hissettirdi.
Dönemin Başbakanı günümüzün Cumhurbaşkanı söylediğinde çok yadırgayanlar oldu; “Ergenekon, Balyoz davalarının Savcısıyım” demişti… Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da buna karşılık “Ben de avukatlarıyım” beyanını verdi…
Bugün bu davaların senaryosunu yazan, filmini çeken, dahası çilesini çektirenlerin, yüzyılın adaletsizlik damgasını tarihimize vuranların FETÖ olduğu ortaya çıktı. Nasıl çıktı; o davalardaki itibar kıyımından daha büyük kazık attı ülkemize; kendi orduları tarafından bombalanan milli irademiz var ne yazık ki!
Zaman Baykal'ı haklı, Erdoğan'ı “Allah bizi affetsin” diyecek kadar haksız çıkarttı.
Ne Erdoğan ne de Baykal konumuz; Özcan Işıklar…
Doğru olduğunu düşündüğüm kararlarının yanında, yanlış diye nitelendirdiğim uygulamalarını eleştirdim. Herkesi eleştirdiğim, kimseyi karalamadığım kadar… Üzerime benzin döküp yaksam bile bildiğinden şaşmayacak bir karaktere sahip olduğunu inatla anlamak istemeyenler hala var ama ben farkındayım; can çıkar, huy çıkmaz…
Işıklar'ın Perşembe günü daha çok FETÖ ile bir bağlantısı olmadığını anlatmak üzere düzenlemeye niyet ettiği düşünülen toplantının gereksizliğine sonuna kadar inanıyorum. Bunun dışında, kimi gerçekleri yüksek sesle dilendirme durumunda söyleyeceklerini, zamansızlığına rağmen, merakla bekliyorum.
En gereksiz ve yersizi olsa bile başkası yapınca fark ediyor da Özcan Işıklar kendi kendine yaptığı haksızlığı hiç göremiyor, bununla ilgili delicesine kör! Bazen zoraki bulunduğu ortamlarda vücut dili bas bas bağırıyor ya gerçek niyetini; bu kendisinin bile olduğundan farklı görünmesine yol açamadığının açık ispatı. Ne kalmış bir başkası Işıklar'ı olmadığı birine benzetebilsin!
Zor zamanların insanı bu gündem yoğunluğundan payına düşen bölümü almakta kararlı görünüyor… Toplamda uğradığı iftiralara ilişkin içini, son gündem üzerinden, dökecek… Sert rüzgarları kendi lehine çevirme başarısı tescilli… Yine bunu yapmak niyetinde muhtemelen… Korkup, sinmesi beklenen zaman ve olayların üzerine öyle sessiz sakin de değil davul ve zurna çaldırarak gidiyor… Son günlerde bir diğer en belirgin özelliği… En son söylenecek, ya da hiç söylenmemesi gereken şeyi düşüncesizlikte tavan yaparak ifade etme özelliği ise tüm karakteristik çarpıklıklarının üstünde inatçı bir tüy!
Yakın çevresinde olan insanlar çok daha iyi bilir; bir sitem edeyim niyetiyle başlattıkları konuşmanın sonunda Işıklar son sözünü söylediğinde ‘Allah benim belamı versin ben bu adam hakkında nasıl bunları düşündüm' kapısından çıkarken kendilerini yakalarlar…
O değil de enerjisini boş işler için harcıyor o esnada Silivri'nin üç beş işini halleder diye üzülüyorum… İnsanların fizyolojik, sonra güvenlik ve ait olma ile sevgi ihtiyaçları sıralamasından sonra kendini bulma, gerçekleştirme gelir. İstanbul'da yaşayıp da kedini güvende hissetme duygusuna erişmiş şanslı fanileriz. Sadece Işıklar sayesinde mi? Değil tabi ama bu konuda önemli bir rol oynadığını asla inkar edemeyiz. Ait olma ve sevgi ihtiyaçlarımız hususunda da çok büyük bir sorunumuz yok; sahip olduğumuz için değerini yeterince bilemiyoruz.
Işıklar tüm Silivri'nin belediye başkanı; AK Partili, MHP'li, CHP'li, DP'li, DSP'li, SP'li, ÖDP'li, HDP'li vesaire… Hatta beklendiğinden daha az kendi hayat görüşüne sahip olanların, daha çok farklı düşünen ve yaşayanların belediye başkanı. Çünkü şunun bilincinde; çoğunluğu temsil edenler, azınlıkları da hissetmeli, onlara güven duygusu vermeli.
Ve tüm bu tantananın içinde ben ısrarla şu noktadayım; Işıklar'ı gerçekte yaptıkları ve yapamadıkları ile eleştirmek yerine hep yapay gündemler içinde ele almak zorunda kalıyoruz.
Kimsenin ne polisi ne avukatı olamam ama inandıklarımın savunucusu olma özgürlüğüm var; çok şükür : )
GÜNÜN SÖZÜ…
“Hakkı söylemeyen / haksızlık karşısında suskun kalan şeytandır.”