İBB, Silivri'ye görevi olan hizmetleri yaptıkça tuhaf ve bir o kadar sakıncalı hava oluşmaya başladı…
Yıllardır İBB düzeyinde eleştirdiğimiz partizanlığı Ekrem İmamoğlu yapmıyor diye sitem hatta şikayet edenler var.
Niye haksız olduklarını konuşmak gerekiyor…
Ekrem İmamoğlu'na en çok sahip çıkması gerekenler aday olduğu parti tabanları olabilir ama seçiminde diğer siyasi partilerden ne denli oy aldığını da hatırlamak lazım.
Volkan Yılmaz %46.78 ile seçilirken İmamoğlu'nun 23 Haziran seçimlerinde Silivri'den aldığı oy %65.33… Aradaki %18.55'lik farkın %5'ni cezaevine yorsanız dahi arada ciddi bir farkın halen durduğunu kabul etmeliyiz.
Yani İmamoğlu'nun Silivri'de CHP ve İYİ Parti'nin yanı sıra diğer partiden de iyi bir destek gördüğünü göz ardı edemeyiz. “Oya göre hizmet” i savunmak istemiyorum ama bazı şeylerin de yeri, anlamı başkadır.
Şimdi İmamoğlu'nun başkanı olduğu İBB'nin Silivri'ye hak ettiği hizmetleri sağlamasına çeşitli gerekçeler ile sitem edenler bence bir kez daha düşünsün…
Kaldı ki İmamoğlu, sadece İBB'nin Belediye Başkanı değil, CHP açısından bir genel iktidar umudu. Bu umudu küçük hesaplara kurban etmek ne kadar mantıklı hesap etmek lazım. “Genel iktidar umudu” sözünü İmamoğlu'nun şahsında değil Millet İttifakı nazarında, mevcut iktidara alternatif babında değerlendirin lütfen.
Yani yapılanlar Volkan Yılmaz'a destek değil İBB'nin Silivri çalışmaları; İstanbul yönetim görevi…
İlla siyaseten düşüneceksek de bu kadar seçmen ve de başka başka partilerin emanet oylarını kendinde toplayan bir seçilmişin Silivri'ye hizmet etmek için gayretinden daha doğal başka bir şey olamaz. Kaldı ki engel olunduğu yok tamam ama kimsenin de Silivri Belediye Başkanın yollarına gül döktüğü de yok… Yılmaz daha çok tuttuğunu koparmadan bırakmama azmi ile ilerliyor.
Bu kadar sıkıntımız varken ipe sapa gelmeyen konulara takılıp da iyice ağzımızın tadını kaçırmayalım. Keşke tek derdimiz siyasi polemik üretmek olsa. Gündemimizde çok ciddi konular ve büyük sorunlarımız var.
Ekonomik kriz ve salgın iş yavaşlatmak için çok güzel bahane, iyi birer mazeret olabilirken Silivri'nin her yerini şantiyeye çevirip, “Aman bu da belediyenin işi değil ki” demeksizin her eksikliğin peşine çözüm için takılan bir anlayışı eleştirirken daha insaflı davranmak lazım.
Adeta iğne ile kuyu kazan bir yöneticinin gayretlerini hiçe saymanın ne yeri, ne de zamanı. Hele bir düzlüğe çıkıp başımızı salgından kurtarıp, ekonomik ve toplumsal krizlerinden belimizi doğrultalım, derdimiz seçim beklentisine dayansın ondan sonra atış tüm yönleriyle serbest olur.
***
Aslında çoğunluğun “ülkücü” diye seçmekte tereddüt ettiği Belediye Başkanımızın “komünist” yaklaşımlarına dair son gelişmeleri yazacaktım… En az bu yazıda konu ettiklerim kadar önemli bulduğum, başlı başına bir yazının teması olmayı hak ettiği düşüncesinden hareketle bir sonraki yazıya bıraktım…
Hele bir de ben bir işittiklerimi hazmedeyim : ) Yazıyı da yazdım da biraz demlensin : ))
Sağlıkla kalın!